Stratfor: Yaşanan büyük depremler, Türkiye'deki seçimlere nasıl etki edecek?

Türkiye'ye depremlerden sonra yeniden inşa için yeterli uluslararası yardım gitmezse, iktidar zor durumda kalabilir. Muhalefet milliyetçi söylemler kullanarak, deprem ve ekonomi üzerinden bir süreç işletecek.

1. resim

Türkiye'de son zamanlarda meydana gelen büyük depremler, ülkenin seçim kampanyasını etkileyerek iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'nin, yaklaşan seçimlerde yasama ve cumhurbaşkanlığı üzerindeki kontrolünü sürdürmesini potansiyel olarak daha da zora sokacak.

6 Şubat'ın erken saatlerinde Türkiye'nin Kahramanmaraş ve Gaziantep kentleri yakınlarında meydana gelen 7,8 ve 7,5 büyüklüğündeki depremler, hem Türkiye'nin güneyi hem de Suriye'nin kuzeyinde binlerce kişinin ölümüne ve büyük yıkıma neden oldu.

6 Şubat depremlerinin neden olduğu altyapı ve insani hasarın tam boyutu hâlâ açıklanmazken, felaket aynı zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve iktidar partisinin bir sonraki genel seçimler öncesindeki siyasi beklentilerine de önemli bir zarar verme potansiyeline sahip.

Adalet ve Kalkınma Partisi'nin afet müdahalesi konusunda zaten zayıf bir sicili var. Halk, daha önce de ülkenin ormanlarında geniş çaplı hasara neden olan orman yangınları ile ilgili süreci iyi yönetemediği konusunda geniş çapta eleştirilerde bulunmuştu.

6 Şubat depremleri ayrıca Adalet ve Kalkınma Partisi'nin, Türkiye'de yaşayan yaklaşık 3,6 milyon Suriyeli mülteciyi yeniden yerleştirmek için kullanmayı umduğu Suriye'deki topraklarda da geniş çapta hasara yol açtı.

Türkiye'nin büyük Suriyeli mülteci nüfusu, ülkenin derinleşen ekonomik krizi ve fırlayan enflasyon ortamında giderek daha fazla bölücü bir siyasi mesele haline geldi. Türk halkının büyük bölümü, ülkelerinde uzun vadeli yaşayan bu mülteci varlığı fikrine giderek daha fazla düşman olmaya başladı. Bu artış, hem AKP'yi hem de muhalefeti, 2023 seçimleri öncesinde Suriyelileri gönderme sözü vermeye sevk etti.

Muhalefet hükümetin politikalarını muhtemelen iki cephede eleştirecek;

Birincisi, uygulanan ekonomi politikalarının, depremlerin ardından ülkenin yeniden inşasını mali açıdan zorlaştıracağı ve ikincisi, hükümetin yardım çabalarını yanlış yöneteceğidir.

Türkiye muhtemelen yıkıcı depremlerin ardından bir ulusal birlik ve uluslararası dayanışma süreci yaşayacaktır. Ancak muhalefet bu sürecin ardından muhtemelen, hükümetin asgari ücreti yükseltmek ve faiz oranlarını düşük tutmak gibi genişlemeci ekonomik programlarının, Türkiye için milyarlarca dolarlık zarara neden olduğunu ve ülkeyi yeniden inşa etme yeteneğini zorlayacağını ön plana çıkaracak.

Uluslararası yardım taahhütlerinin hasar tahminlerinin altında kalması ve yeniden yapılanmanın mali yükünün tamamen Türkiye'ye kalması halinde ise muhalefetin bu ekonomik argümanlarının etkisi güçlenebilir.

Bölgede çöken bazı binalardan hükümet bağlantılı inşaat firmalarının sorumlu olduğuna dair ayrıntılar ortaya çıkarsa, muhalefet iktidar partisine daha da saldırabilir. Hükümet önümüzdeki günlerde depremzedeleri hızlı bir şekilde kurtaramaz ve/veya yerinden edilmiş birçok kişiye yeterli konut sağlayamazsa veya yetkililer önümüzdeki haftalarda kamuya açık gaflar yaparsa (Erdoğan'ın geçen yılki ünlü çay atma olayı gibi) veya yardım fonlarını yanlış yönlendirmekle suçlanırsa, muhalefet ayrıca kamuoyuna hükümetin eylemlerinin daha geniş bir kötü yönetim ve yolsuzluk modeline doğru gideceğini savunacaktır.

Kısmen cömert hükümet harcamalarının karşılayamadığı yüksek konut maliyetleri nedeniyle Türkiye'nin enflasyonu 2022'de %64'e ulaştı. 6 Şubat depremlerinin ardından, Türkiye'nin konut piyasası yerinden edilmiş vatandaşlar nedeniyle daha da yükselebilir. Bu da muhalefete, hükümetin konut politikalarını ve bunların depremzedeler üzerindeki etkisini eleştirme fırsatı yaratabilir.

Zengin ülkeler (özellikle Avrupa'dakiler) COVID-19 salgınının ve Ukrayna savaşının neden olduğu kendi yaşam maliyeti krizlerinin ekonomik ve sosyal etkilerini dengelemeye çalışırken, Türkiye depremlerden sonra yeniden inşa etmeye yardımcı olacak yeterli uluslararası yardımı sağlamakta zorlanabilir.

Muhalefet uzun süredir hükümeti, ülkenin büyük inşaat sektöründeki siyasi müttefiklerine sözleşmeler vermek için devlet harcamalarını manipüle etmekle suçluyor. Hatta muhalefet, hükümetin müttefikleri tarafından yönetilen bazı şirketlerin, bu tür fonları kötüye kullanmakla suçluyor.

Bütün bu gelişmeler Erdoğan'ın, Mayıs seçimlerinde parlamento ve hatta cumhurbaşkanlığını kaybetmesine neden olabilir.

Türkler, bu yıl sandık başına gittiklerinde 600 milletvekiliyle birlikte bir sonraki cumhurbaşkanını seçecekler. 2018 seçimlerinde çoğunluğu elde edemeyen AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile koalisyon kurmaya zorlandıktan sonra, bu defa meclisin kontrolünü elinde tutma mücadelesiyle karşı karşıya.

Ancak Erdoğan'ın müttefiki de eskisi kadar popüler değil. Son yıllarda MHP'nin sandık sonuçları AK Parti gibi geriliyor. 2018 seçimleriyle karşılaştırıldığında Erdoğan, büyük ölçüde hükümetinin son yıllarda Türkiye'nin ekonomik gerilemesini iyileştirememesi nedeniyle daha zorlu bir savaşla karşı karşıya kalacak.

Muhalefetin depremlerle ilgili saldırıları, ulusal düzeyde etkisiz yönetim ve boş vaatler algısını güçlendirerek Erdoğan'a ve AK Parti'nin seçim kampanyasına daha fazla zarar verebilir. Hükümetin felaketi yönetme biçimine yönelik tepki, 2018 seçimlerinde güçlü bir şekilde iktidar partisine oy veren Türkiye'nin güneyindeki bölgelerde yeni bir hükümet karşıtı söylem üretebilir.

Hükümet olayı, ülke çapında büyük bir trajedi olarak vurgulayarak, etkilenen bölgelere üst düzey yetkililer (Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi) göndererek ve yeniden inşa için uluslararası yardımı kabul etmeye istekli olduğunu göstererek ulusal ve yerel itibarı üzerindeki etkiyi dengelemeye çalışacak.

Ancak Türk kamuoyu, 21 yıllık iktidardan sonra AK Parti'nin milliyetçi söylemine şimdiden şüpheyle yaklaşırken, bu tür çabaların Erdoğan ve partisine iktidarlarını uzatmak için yeterli oyu verip vermeyeceği belli değil.

Kamuoyu yoklamaları, AK Parti'nin önünde, özellikle parlamentoda zorlu bir yeniden seçim süreci olduğunu gösteriyor.

Sosyal Etki Araştırmaları Merkezi tarafından Ocak ayı ortasında yapılan bir anket, AK Parti'nin oyunu %37,5 ve müttefiki MHP'nin oyunu %6,5 gösterereki toplam oyların yalnızca %44 olduğunu gösterdi. Diğer bir araşırma merkezi Metropoll tarafından Ekim ayında yapılan bir ankette ise Erdoğan'a onay oranı %47,6 olarak belirlendi.

AK Parti'nin İslamcı-milliyetçi anlatısı, büyük ölçüde ekonomik performansıyla baltalandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve İyi Parti gibi muhalefet partileri de, AK parti yönetimine şüpheyle yaklaşan seçmenleri kazanmak için milliyetçi temaları kullanmaya başladılar.

Depremin yaşandığı Kahramanmaraş çevresindeki bölge de, bu dinamiklere sahiptir ve bu da bölgeyi potansiyel olarak daha rekabetçi hale getirecek.

Kaynaklar

Tartışma