Tarihi 10 bin yıl öncesine dayanan Cizre, onlarca kültürel mirasa ev sahipliği yapıyor
Şırnak’ın Cizre ilçesi tarihi geçmişi 10 bin yıl öncesine dayanırken gezilecek birçok kültürel mirasa da ev sahipliği yapıyor.
Binlerce yıllık tarih; Babil, Asur, Med, Guti, Selçuklu, Osmanlı, Rum, Arap, Emeviler ve Abbasi dönemlerine ait arkeolojik ve etnografi eserlerin bulunduğu, büyük fizikçi ve 60 makine mucidi İsmail Ebul-iz El Cezeri Müzesinin ve türbesinin bulunduğu Cizre, yerli ve yabancı turistlerin yeni gezi rotasında.
İlçede ve tarihi İpekyolu üzerinde bulunan tarihi yerler ise şöyle:
Ulu Camii
Cizre merkez Alibey Mahallesi’nde bulunan Cami, Cizre’nin İslam’ı kabul etmesiyle 639 yılında kiliseden camiye çevrilmiştir. Abbasiler döneminde cami yıktırılıp, onarıma alınmıştır. 1160 yılında Cizre Beyi Baz Şah’ın oğlu Al Sencer tarafından yeniden yaptırılmıştır. 1156 da dört köşe inşa edilen minaresi 1945-1946 ve 1971 yıllarında 2 kez onarım görmüştür. Cizre Ulu Camii kapılarında bulunan Ebul-İz ’in yaptırdığı ünlü ejder figürlerinden biri İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesinde bulunmaktadır. Cizre Ulu Camii’nin, 13. yüzyıla tarihlenen, eşsiz bir el işçiliğine sahip ahşap kapısının tunç kapı tokmağı üzerinde iki ejder ve ortasında bir aslan başının bulunduğu bir kompozisyon görülmektedir. 1976 yılından beri Türk ve İslam Eserleri Müzesinde sergilenen kapı tokmağının diğer teki 1969 yılında yerinden sökülerek çalınmıştır ve günümüzde Kopenhag David Samling Müzesi’nde sergilenmektedir.
Cizre Mem u Zin
Cizre Dağkapı Mahallesi’ni mezarlığa bağlayan Cizre Surlarının üzerinde kuruludur. Mem-u Zin Türbesi ise Mir Abdaliye Medresenin idare odalarının altındaki bodrumdadır. İçeride üç adet mezar bulunmaktadır. Mezarlar Zin, Bekir ve Mem’e aittir. Mezar taşlarının birinin üzerinde “ölümü 854’te Allah onu ve tüm Müslümanlara rahmet etsin” ibaresi bulunmaktadır. Mem-u Zin içinde ilahi aşk olan bir öyküdür. Bu aşk olayı Cizre Beyi Emir Zeynuddin döneminde Hicri 854 (1450-1451) yılında meydana gelmiştir. Mem u Zin gerçek hayat hikayesini Şeyh Ahmed-i Hani manzum bir şekilde kaleme almıştır. Ölümlerinden 240 yıl sonra Cizre’ye gelmiş ve eserini 1690 yılında yazmıştır.
Mir Abdaliye Medresesi
Cizre’nin güneyinde Dağkapı Mahallesi’nde, mezarlık içerisinde yer almaktadır. Medrese 840/1437 yılında Emir Abdal (Abdullah) İbn Abdillah Seyfettin Bohti tarafından yaptırılmıştır. Yapıdan günümüze mescit, türbe, bir medrese hücresi, avluya geçişi sağlayan giriş ünitesi ve bir eyvan gelebilmiştir. Medresenin doğu ve batı kanadındaki hücrelerin sadece temel kalıntıları günümüze ulaşabilmiştir. Günümüzde bu tarafa sonradan namazgâh, cami ve şadırvan eklenmiştir. Bu hücrelerin altında girişi avludan sağlanan Mem-u Zin Türbesi bulunmaktadır.
Kırmızı Medrese
Cizre Beyliği döneminde II. Han Şeref Bey tarafından 14. yüzyılda yaptırılmıştır. Cizre Akkoyunluların eline 1475 yılında geçerken Cizre Emirleri sürgün edilmiştir. Emir Bedrettin oğlu II. Şeref (Hanşeref) Boti Aşireti ve çevre halkının yardımı ile1508 yılında Cizre’yi alırken dua da bulunmuş. ”Yarabbi, tekrar Cizre’yi alabilsem büyük Camii inşa edeceğim” dediği rivayet edilir. Allah’da bu duasını kabul buyurduğundan Kırmızı Medreseyi inşa ettirmiştir. Cizre Surlarını bu yerden yardığından surun üzerine bina etmiştir.
Cizre de Dağkapı Mahallesi’nin Şah Mahallesi ile kesiştiği noktada sur üzerindedir. Medresenin içi avlulu olup, doğusunda batısında ve kuzeyinde odalar bulunuyor. Medrese, Cizre’ye özgü kırmızı tuğlalardan örüldüğü için Kırmızı Medrese denilir. Cizreli dilbilimci ve yazar Kamuran Ali Bedirhan medresenin 2 bin metrekare olduğu yazar. Medresenin güney cephesinin ortasında, ters kubbeli yapıda Şeyh Ahmed El-Cezeri adlı meşhur müfessir, yazar, şairin türbesi İle, Cizre emirlerine ait aile mezarlığı da vardır.
Şeyh Ahmet El-Cezeri Türbesi
Cizre Kırmızı Medresede güney bölümündeki Mescid kısmına yapışık bir bodrum bölümündedir. Şeyh Ahmed El-Cezeri Mutasavvıf, muhaddis, şair ve yazardır. Mezar bölümüne hem dışardan hem de içerden varılabilir. Dışarıdan kapısı olup şu an açıktır. İçerden tavan kısmı delik iken kapatılmıştır. Mezarların ana duvarı çepeçevre siyah bazalt taştan yapılmıştır. Ancak tüm medrese kırmızı tuğladandır. Kubbede kırmızı tuğladan bu siyah taşın üstüne inşa edilmiştir.
İsmail Ebul-iz El Cezeri Türbesi
1136 yılında Cizre’nin Tor Mahallesi’nde doğmuştur. Sibernetik alanın kurucusu kabul edilen, fizikçi, robot ve matrix ustası bilim insanı “İsmail Ebul İz Bin Rezzaz El-Cezeri” 1206’te Cizre’de öldü. Lakabını yaşadığı şehirden alan El Cezeri, öğrenimini kırmızı Medresesi’nde tamamlayarak, fizik ve mekanik alanlarında yoğunlaştı ve pek çok ilke ve buluşa imza attı. Robotikle ilgili bilinen en eski yazılı kayıt, Cezeri’ye aittir. Dünya bilim tarihi açısından bugünkü sibernetik ve robot biliminde çalışmalar yapan ilk bilim insanı olan Cezeri’nin yaptığı otomatik makineler günümüz mekanik ve sibernetik bilimlerinin temel taşlarını oluşturmaktadır. Türbesi Hz Nuh Camii avlusundadır.
Hz. Nuh Peygamber Türbesi
Hz. Nuh Peygamber Tufanı ile Cizre’ye yerleşen Hz. Nuh (A.S) vefatından sonra burada gömülmüştür. Burası ilk önce Havraya, sonra kiliseye ve 639 yılında da camiye çevrilmiştir. Dünyanın en eski türbelerinden biridir.
Ünlü tarihçi Cizreli İbnülesir, Firuzabadi, Evliya Çelebi, Kâtip Çelebi, Ebubekir Helevi ve Babilli Berassus (Bersis) bu türbenin Nuh (A.S) a ait olduğunu yazarlar. Türbe Hz. Nuh Camiinin güney kısmında bulunmaktadır.
Hz. Nuh Cami
Tufan olayından bu yana insanlığın ikinci babası olan Nuh Peygamber(A.S) kendi adıyla anılan camide yatmaktadır. Dağkapı Mahallesi’nin tepe noktasında, Dicle Nehri’nin coşup ulaşamayacağı bir noktada yapılmıştır.
Nuh Peygamberin mezarı özel olarak inşa edilen beşgen kubbeli alandadır.
Cizre Kalesi
Kale Mahallesi’nde bulunan Cizre Kalesi şehir merkezinde Dicle Nehri kenarında kurulmuştur. Kale, dış kale ve iç kaleden oluşmaktadır. Guti İmparatorluğu tarafından inşa ettirilen kale ve surlar, tarih boyunca Babil, Med ve Asurlularca onarıma tabi tutuldu ve Abbasiler döneminde yıkılması nedeniyle aynı yere tekrar inşa edildi. Kalıntılardan Roma ve Bizans döneminden itibaren yapım süreci takip edilebilen kale, 12. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar olan dönem, yani Musul Atabekleri ve Cizre Beyleri döneminde aldığı şekliyle günümüze gelebilmiştir. Cizre Kalesi’nin tarihi Birca Belek’in (Cizre Kalesi) tarihi, M.Ö. 4000 yıllarına kadar dayanıyor. İçinde Mescid, medrese, zindan, divan ve askeri kısımlar gözetilerek inşa edildi. kale Osmanlı’da hem de Cumhuriyet döneminde bir askeri üs olarak kullanıldı. Şırnak 1. Hudut Taburunun ayrılmasından sonra kale ve surlar için yenileme çalışmaları yapıldı.
Cizre Surları
Cizre Surları Gudi İmparatorluğu döneminde yapılmıştır. Hz.Nuh (A.S) Tufanından sonra Nuh Peygamberin Cizre de yattığını ve Nuh Gemisinin Cudi Dağında durduğunu ispat etmek üzere, Cizre Surları “Gemi” şeklinde yaptırılmıştır. Nuh Nebi Camii’nin 25 m batısında bulunan Tor Kapısı, Deşt Köprüsünün 25 m yakınındaki Deşt Kapısı geminin küreklerini gösterir.
Surun tamamı siyah bazalt taştan yaptırılmıştır. Kültür Bakanlığı Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Başkanlığınca Cizre surları tescil edilmiş olduklarından, onarıma peyderpey geçilmiştir. Sur, zamanla savaşlarla yıkılmış Asurlular, Babilliler, Medler, Emevi ve Abbasiler dönemlerinde onarılmıştır. İslam döneminde Kuran-ı Kerim in tamamı surlara yazdırılmıştır.
Sasani Hükümdarı Erdeşir Babekan (M.Ö..241-226) döneminde Cizre Sarayburnu kapısı Yaptırılıp, aslanlar ve kitabe konulmuştur. Kelek taşımacılığı yapılan Dicle Nehirden Şırnak ve yaylalara buradan gidilirdi. Surun üzerinde çok sayıda burç bulunmaktadır. Dikdörtgen şeklindeki Belek Burcunu Cizre Beyi Şeref bin Muhammed bir Hanabdal yaptırmıştır.
Hamidiye Kışlası
Hamidiye Alay Kışlası, Padişah II. Abdulhamid devrinde Cizre’de kurulan Hamidiye Alayları Komutanı Mustafa Paşa(ö. Eylül 1902)Tarafından alayların sevk ve idare işlerini yönetmek üzere Cizre Kalesi’nin Güneydoğu köşesinde yaptırmış olduğu binadır. Hamidiye Kışlası Binası, alayların kurulduğu 1892 yılından sonra yapılmaya başlanmıştır. Bina günümüzde özelliklerini koruyan ve sağlam duran Cizre kültür varlıklarındandır. Öncelikle Mustafa Paşa ve Hamidiye Hafif Süvari Alaylarına, sonraki zamanlarda ise Kaymakamlık, Adliye 119. Seyyar Jandarma Hudut Taburu ve Garnizon Komutanlığı, 4. Hudut Taburu Komuta Merkezi olarak hizmet vermiştir. Son olarak yapılan yenileme çalışmalarından sonra Cizre kaymakamlığı hizmetine verilmişti.
Mehmet Ağa Kasrı
Cizre Dağkapı Mahallesi’nde Bayır ağa sokakta bulunur. Bir kısmı siyah bazalt taştan, bir bölümü de beyaz kalker taştan yapılmıştır. Hamidiye Binbaşısı Fettah Ağa tarafından yaptırılmıştır. Cizre’deki avlulu ev örneğidir.
Akabin Köprüsü
Cizre Yafes Mahallesi’ndedir. İki tepe arasında bulunduğundan Arap döneminde köprüye Akabin Köprüsü denilmiştir. Fevzi Çakmak Cizre’ye geldiklerinde köprüyü büyük onarıma aldırttığından bazıları Fevzi Çakmak köprüsü demişlerdir. İmadettih Zengi nin oğlu Kutbeddin Mevduthan (1159-1170) tarafından yaptırılmıştır. Üzerinde Aslan, oğlak figürleri bulunmaktadır. Köprü dört kemer ve iki göz üzerine inşa edilmiştir. Cumhuriyet öncesi ve sonrası yapılan onarımlarda köprü, üç büyük kemer ve iki göze İndirilmiştir.
Finik kalesi ve ören yeri
Cizre’ye 20 kilometre yakın bir noktada bulunun Damlarca ve Eskiyapı köyleri arasında Finik Ören Yeri İ. Ö. 4000 yıllarına aittir. Finik kalesi ve çevresi yöre için önemli bir merkezdir. Cizre Güçlükonak yolu üzerinde 20 kilometre bulunan tarihi ören yerinde saray, zindan, sarnıç yerleri ve beyaz kalker taştan oyulmuş çok sayıda mağara ev bulunmaktadır. Kale iç kale ve dış kaleden oluşmaktadır. Dicle nehrinin kuzey tarafında bugünkü Güçlükonak ilçesine giden karayolunun üst kesiminde yer almaktadır. Dış kalede sur kalıntıları kuzey güney istikametinde uzanmaktadır. Bölge genel olarak Finik olarak nitelendirilmekte olup, Dicle Nehri ve Vadisine hâkim durumdadır. Eski yerleşmeler geniş bir alana yayılmış durumdadır. Bunlardan biri olan cami, hemen ilerisindeki kayalıklardan çıkan derenin batı tarafında kurulmuştur. Derenin batı tarafına istinat duvarları ile düz bir alan oluşturulmuştur. Bu alan caminin kuzey tarafında kalmaktadır. Ayrıca her iki yamaçta çeşitli kalıntılar ve mağaralar bulunmaktadır. Timur 1401 yılında Finik kalesini ele geçirmek için Dicle nehrinin karşı kıyısından surlar topa tutmuşsa da sur yıkılmamıştır.
Feqiye Teyran Medresesi
Güçlükonak Damlarca Köyü sınırları içerisinde yer alan camii, halk arasında Feqiye Teyran Medresesi olarak bilinmektedir. Feqiye Teyran’ın asıl adı Muhammed’dir. Faqi, medrese talebesi anlamında olup, kuşlarla konuştuğu rivayeti üzerine yaşadığı dönemde ve sonrasında halk arasında Feqiye Teyran şeklinde isimlendirilmiştir. Dicle Nehri ve vadisine hâkim durumdadır. Eski yerleşmeler geniş bir alana yayılmış durumdadır. Bunlardan biri olan cami, hemen ilerisindeki kayalıklardan çıkan derenin batı tarafında kurulmuştur. Derenin batı tarafına istinat duvarları ile düz bir alan oluşturulmuştur. Bu alan caminin kuzey tarafında kalmaktadır. Ayrıca her iki yamaçta çeşitli kalıntılar ve mağaralar bulunmaktadır. Günümüzde cami, Güçlükonak karayolu kenarında kalmaktadır. Kültür varlığı olarak tescil edilmiştir.
Kasrik kalesi
Şırnak’a 30 Cizre’ye 5 kilomtre uzaklıkta ona Kasrik Cudi dağı ile Gabar dağının kesiştiği yerdir. Kasrik ismi krallar geçidi olarak bilinir. Rölyefler Asurlar, Gutti imparatorluğu gibi bölgede 6 bin yıl önce yer alan imparatorluklar tarafından kral ve at figürü gibi rölyeflere rastlanmaktadır. Yine heykellerin, Sasani Kralı Erdeşêr Babekan ile Şahpur’un dünya mirası Taqê Bustan, Persepolis harabelerindeki Nakşê Rustem ve Hüsrevi Perviz’in kaya kabartmalarına da çok benzetiliyor. Cizre’yi bir dönem kuşatan Erdeşêr’in de tıpkı Kasrik’teki gibi birçok nehir kenarına ve vadiye bu tarz kabartmalar yaptığı biliniyor. Cizre ve Finik Beylerinin bu yöreyi yazlık olarak kullandıkları bilinmektedir.
Han Mahmut Köprüsü
Kasrik Beldesinin içerisindedir. Kuzeydoğu-güneybatı istikametinde uzanan köprü, üç gözlü yolunun düz olduğu köprüler grubuna girmektedir. Köprünün üzerinde herhangi bir kitabe bulunmadığı için kim tarafından ve ne zaman yapıldığı kesin belli değildir. Köprü günümüzde büyük ölçüde harap vaziyettedir. Üç kemer gözünden ikisi sağlam olup, kuzeydoğudaki üçüncü göz kısmen yıkılmıştır. Köprünün iki yanını yapılan binalar kapatmıştır. Köprüde düzgün kesme taş ve moloz taş kullanılmıştır. Köprünün tescili yoktur. Kültür varlığı olarak tescillenmesi gerekmektedir, Karayolları tarafında restore edilmektedir.