The National Interest: İsrail'in hedefi İran'ın nükleer altyapısı mı olacak?

Ortadoğu'daki misilleme dömgüsü nereye kadar devam edecek? İsrail'in hedefi İran'ın nükleer altyapısı mı olacak?

1. resim

ABD'nin önde gelen yayın organlarından The National Interest'de, İran'ın misilleme saldırısının ardından İsrail'in beklenen saldırısının detaylarının ve olası hedeflerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

ABD'nin ve Biden'ın “orantılı karşılık” uyarılarına rağmen İsrailli yetkililerin daha büyük bir karşılık planladığı belirtilen analizde, İsrail'in İran'ın petrol altyapısını vurması durumunda küresel bir enerji krizini tetikleyebileceği, nükleer altyapısını vurması durumunda ise geri dönülmez bir sürece girilebileceği tespiti yapıldı.

Analizde ayrıca; İran'ın vekil güçlerini savunmak ve İsrail'e karşı atabileceği yeni adımlara dair değerlendirmelere yer verildi.

İşte The National Interest 'de yayınlanan analiz:

İran Devrim Muhafızları Ordusu geçtiğimiz hafta, Hizbullah ve Hamas gruplarının liderlerinin yanı sıra üst düzey komutanların da öldürüldüğü son İsrail saldırılarına misilleme olarak “Gerçek Vaat II Operasyonu” kapsamında 180 füze fırlattı.

İran operasyonu “Birleşmiş Milletler Sözleşmesi uyarınca meşru müdafaa hakkı” doğrultusunda gerçekleştirdiğini açıkladı.

Görünen o ki İran “direniş ekseninin” devam etmesini istiyor ve Orta Doğu'daki ileri savunma stratejisinin bir ayağı olan vekil grupları korumaya çalışacak.

İran'ın “meşru müdafaa” hakkı iddiası, Devrim Muhafızları ve Dini Lider Hamaney'in devlet dışı silahlı aktörlerden oluşan bölgesel yayını temel güvenlik çıkarlarının bir parçası olarak gördüğünü gösteriyor.

Saldırının amacı muhtemelen yıpranmış Hizbullah'a Tahran'ın desteği konusunda güven vermekti. Bununla birlikte Hizbullah'ın Tahran'ın gözündeki statüsü temel varlıktan yükümlülüğe dönüşmüştür. Dahası, İran'ın füze saldırıları onu İsrail'in karşı saldırılarına karşı daha savunmasız hale getirmiştir ki bu saldırıların Nisan ayındaki saldırıdan daha büyük çaplı ve etkili olması muhtemel.

İran, sarsılmış iç kamuoyunda ve bölgesel müttefiklerinde başarı algısını en üst düzeye çıkarmak için gerçekleştirdiği bu saldırı ile istediğine ulaşmış görünüyor.

Devrim Muhafızları, fırlatılan füzelerin yüzde 90'ının hedeflerini başarıyla vurduğunu iddia etti. İsrail ve ABD değerlendirmeleri saldırıların önemli bir can kaybına yol açmadığı ve askeri hedeflerin ciddi şekilde etkilenmediği sonucuna vardı.

Bu gerçekler şüphesiz ki İran kamuoyunun geniş kesimlerinin gözünden kaçmayacaktır.

İran'ın İsrail topraklarına yönelik saldırıları, aralarındaki çatışma modelini devletten devlete seviyesine yükseltmektedir. Ancak coğrafi uzaklık İran'ı İsrail'e karşı vekalet savaşına bağımlı kılmaktadır ve İsrail bu ağları dağıtmak için askeri operasyonlarını sürdürmek zorundadır.

İsrail'in sonraki hedefi İran'ın petrol altyapısı mı?

Geçtiğimiz Çarşamba günü Başkan Biden İsrail'i “orantılı bir karşılık” vermeye çağırdı.

Savaşta ve uluslararası hukukta orantılılık ilkesi, muharebe operasyonları sırasında sivil ölümlerini kınamak için kullanılır. Ancak orantılılığın gerçek dünyada ne anlama geldiği zorluklara yol açmaktadır.

İsrailli yetkililer ise İran'ın saldırgan eylemlerine karşı misilleme yapma hakkına sahip olduğu konusunda geri dönülmez bir netliğe sahip.

İsrail Başbakanı Netanyahu 29 Eylül'de Farsça altyazılı İngilizce bir video açıklamasıyla doğrudan İranlılara seslendi. Netanyahu konuşmasında;

“İranlıların büyük çoğunluğu rejimlerinin kendilerini zerre kadar umursamadığını biliyor. Eğer sizi umursasaydı Ortadoğu'daki beyhude savaşlar için milyarlarca dolar harcamayı bırakırdı.”

ifadelerini kullandı.

İsrail, karşılık verirken sivil yerleşim yerlerini hedef almayacağının ve İran halkı ile rejim arasında bir ayrım yaptığının sinyalini veriyor olabilir. Ancak İsrail'in son bir yıldır Gazze'de yürüttüğü askeri saldırıları izleyen pek çok İranlı için İsrail saldırısı korkusu yüksek düzeyde olabilir.

Diğer yandan; İsrail'in 30 Eylül'de Yemen'de Husilerin kontrolündeki Hudeyde ve Ras İsa limanlarına düzenlediği saldırı, İsrail'in İran'a karşı seçeneklerine dair ipuçları sunuyor.

İsrail, Husiler tarafından işletilen büyük limanları ve elektrik santrallerini hedef alarak, grubun Kızıldeniz'deki askeri harekâtlarını finanse etmek için kullandığı petrol ithalat yollarını kesmeyi amaçladı.

Gelinen noktada; İsrail'in misillemesi İran'ın petrol altyapısını hedef alırsa, bu durum İran'ın füze saldırılarının ardından oluşan belirsizliğin küresel gösterge olan Brent ham petrolünün varil başına 74,45 dolara ulaştığı petrol piyasaları üzerinde baskı yaratacaktır.

İsrail'in İran petrol tesislerine yönelik doğrudan misilleme saldırılarının yanı sıra ABD'nin İran petrol ihracatına yönelik yaptırımlarını yeniden devreye sokması fiyatları daha da yukarı çekebilir.

Bu durum önümüzdeki ay yapılacak başkanlık seçimleri öncesinde ABD için sorun teşkil edebilir.

Petrol fiyatları Orta Doğu'da bir yıldır tırmanan çatışmalardan ciddi bir şekilde etkilenmemiş olsa da, dünya üretiminin yaklaşık yüzde 3'ünü sağlayan İran'ın ihracatını vuracak bir tırmanma önemli yeni riskleri beraberinde getirecektir.

İsrail'in İran'ın tesislerini vurması durumunda Suudi Arabistan'ın kendi üretimini artırıp artırmayacağı bilinmiyor.

Sırada İran'ın nükleer altyapısı mı var?

İsrail'in çok daha büyük ve yüksek riskli bir misillemesi, uzun zamandır İsrail'in hedefinde olan İran'ın nükleer tesislerini hedef alacaktır.

İsrail tarafından yapılan bir açıklamaya göre; İsrail Hava Kuvvetleri 19 Nisan'da İsfahan'da bir nükleer tesis yakınında S-300 uzun menzilli hava savunma sisteminin bir bölümünü imha etti.

Bu kalibreli saldırı İsrail'in İran'ın nükleer altyapısını hedef alabileceğine dair üstü kapalı bir tehdit içeriyordu.

Nükleer tesislerin doğrudan hedef alınması İsrail'in en çok istediği kartı oynaması anlamına gelecektir ve Lübnan'ın güneyinde Hizbullah'a karşı sahada daha fazla operasyonel kazanım elde edene kadar bu maksimalist eylemden geri durabilir.

İsrail temel nükleer tesisleri hedef alsa bile, hava saldırılarının tek başına İran'ın nükleer programını yok edip edemeyeceği ya da önemli ölçüde geciktirip geciktiremeyeceği belirsiz.

Bu da şu soruyu gündeme getiriyor: Bu tırmanış maliyetine değecek mi ve İsrail'in aradığı caydırıcılık etkisini yaratacak mı?

Tartışma