The New Arab: İsrail, Gazze savaşının arka planında ilhak planını nasıl hayata geçiriyor!
Netanyahu yönetimi, 7 Ekim'den sonra Oslo anlaşmalarından bu yana en büyük toprak gaspını gerçekleştirdi! İsrail, Gazze savaşının arka planında ilhak planlarını nasıl hızlandırdı?
İngiltere merkezli yayın yapan medya kuruluşlarından The New Arab'da, İsrail'in Gazze'de devam eden soykırım savaşının arka planında hızlandırdığı ilhak ve gasp stratejisinin ayrıntılarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
İsrail'in 7 Ekim'den bu yana devam eden savaşın arka planında, Oslo anlaşmalarından bu yana en büyük toprak gaspını gerçekleştirdiği belirtilen analizde, Netanyahu yönetiminin 1967'deki Yigal Allon planını hayata geçirmeye çalıştığı belirtildi.
Analizde ayrıca, dünya kamuoyunun Gazze'deki savaşa ve Lübnan-İsrail gerilimine odaklanıdığı bir dönemde İsrail'in planlarına hız verdiğine dikkat çekildi.
İşte The New Arab'da yayınlanan analiz:
İsrail, işgal altındaki Batı Şeria'da son otuz yılın en büyük toprak gaspını onaylayarak Filistin topraklarını savaş kılıfı altında tamamen ilhak etmeye bir adım daha yaklaştı.
Ürdün Vadisi'nin 12,7 kilometrekarelik kısmının devlet arazisi olarak ilan edilmesi 25 Haziran 2024 tarihinde Netanyahu tarafından imzalandı ancak kamuoyuna yeni açıklandı.
Peace Now araştırma kurumuna göre İsrail, son yedi ayda Batı Şeria'da 23 kilometreden fazla alanı devlet arazisi ilan ederek, Oslo anlaşmalarından bu yana en büyük toprak gaspını gerçekleştirdi.
Bu gelişme, Filistin Yönetimi ile İsrail arasında 1993 yılında imzalanan Oslo barış anlaşmasından bu yana İsrail tarafından el konulan en geniş toprak parçasıdır.
Filistinli insan hakları savunucusu ve hukuçu Diana Buttu konu ile ilgili yaptığı açıklamada;
"Oslo'dan bu yana ve hatta Oslo'dan önce, dünya İsrail yerleşimlerinin genişlemesine karşı çok müsamahakâr davranıyorduç Ancak 7 Ekim'den sonra bunu tamamen görmezden gelmeye başladılar. Bu işgali normalleştiren bir başka politika haline geldi.”
ifadelerini kullandı.
Uluslararası hukuka göre işgalci bir devlet, işgal ettiği halkın topraklarına el koyamaz ve kamu arazisi olarak ilan edemez. Ancak İsrail, savaş sırasında uluslararası hukuku yok saydığı gibi, savaşın arka planında işgal ettiği bölgeleri de devlet arazisi ilan ederek yeni bir hukuksuzluğa imza atıyor.
Araştırma kurumu Peace Now'ın yerleşim izleme ekibi başkanı Yonatan Mizrahi;
"İsrail bu yöntemi izliyor. Çünkü Filistinli halkı ve toplulukları devlet arazisinden çıkarmak çok daha kolay”
değerlendirmesinde bulundu.
Özel arazileri kamulaştıran bir devlet, daha sonra kendi kontrolündeki araziler üzerinde yerleşim planlarını ilerletebilir veya serbest piyasa sisteminin bir parçası olarak İsraillilerin buralarda arsa satın almalarını ve ev yapmalarını sağlayabilir.
Mizrahi'ye göre bu yönetem, kılıfına uydurulmuş bir toprak gaspı ve aslında İsrail'in yıllardır sürdürmeye çalıştığı bir planın sadece parçası.
Hızlanan ilhak politikası
Son toprak gaspları, Batı Şeria'yı denetleyen askeri organ olan İsrail Sivil İdaresi'nin kntrol alanı içerisinde bulunuyor.
İsrail'in son çıkardığı kanunlar ile birlikte, Batı Şeria'daki sivil yaşamın yönetimi ordudan bu birime devredildi ve aşırı sağcı İsrailli bakan Bezalel Smotrich'e bağlandı.
Analistler kontrolün askerlerden sivillere geçmesinin İsrail'in Batı Şeria'yı resmen ilhak ettiği anlamına geldiğini belirtiyor.
Yetki devrini "mega-stratejik" olarak tanımlayan Smotrich, yakın zamanda düzenlenen bir konferansta katılımcılara, yetki değişikliğinin devlet arazisi ilanlarını ve yerleşim yeri inşasını hızlandırmak için tasarlandığını açık bir şekilde itiraf etti.
Smotrich konferansta yaptığı açıklamada;
"Bu hamlemiz, haritayı dramatik bir şekilde değiştirecek bir şey. Bu yıl yapacağımız ilanlar önceki yılların ortalamasının yaklaşık on katı olacak. Yıl sonuna kadar 10.000 ila 15.000 dönümün daha devlet arazisi olarak ilan edileceğini tahmin ediyorum.”
ifadelerini kullandı.
Yerleşim alanlarının genişletilmesinin yanı sıra, toprak gaspının bir başka kötü amaçları da var.
Filistin Kurtuluş Örgütü'nden Yunus Arar;
“İsrail birçok ülkenin Filistin'i tanıdığını fark etti. Bu nedenle bir gün Filistin devletini kabul etmek zorunda kalabileceklerinden korkmaya başladılar. Bu nedenle, sahada yaratabildikleri kadar çok olgu yaratmak ve sözde topraklarını genişletmek için için zamanla yarışıyorlar.”
değerlendirmesinde bulundu.
İsrail'in Ekim 2023'te Gazze'ye savaş açmasından bu yana sekiz ülke Filistin devletini tanıdı.
Mizrahi, ele geçirilen toprakların stratejik bir öneme sahip olduğunu da belirtti.
"İsrail 1960'lardan bu yana Ürdün Vadisi'ni Ürdün ve Filistin arasındaki bağlantıyı engellemek için bir tampon bölge olarak kullandı. Şimdi bu alanı mümkün olduğunca birleştirmeye çalışıyorlar.”
İsrail'in 1967'de Doğu Kudüs de dahil olmak üzere Batı Şeria'yı işgal etmesinin ardından dönemin Çalışma Bakanı Yigal Allon, İsrail'in güvenliğini çevredeki Arap ülkelerine karşı arttırmanın bir yolu olarak Ürdün Vadisi'ni ilhak etmek olarak açıklamıştı.
Savunma kisvesi altındaki bu vizyon, nihayetinde Batı Şeria'yı soyutlayarak, birleşik bir Filistin devleti olasılığını ortadan kaldırmayı amaçlıyordu. Allon 1980'de öldü ama planı bugün bile etkisini sürdürüyor.
Filistinli gazeteci Ramzy Baroud ise konu ile ilgili yaptığı değerlendirmede;
“Toprak gaspının zamanlaması iki farklı sürecin sonucudur: Birincisi, İsrail Başbakanı Netanyahu'nun hükümeti terk etmemesi için Smotrich'e rüşvet verme yöntemi, diğeri de Netanyahu'nun eski bir planı yeniden canlandırma yöntemidir.”
ifadelerini kullandı.
Analistler Batı Şeria'nın ilhakı konusunda alarm verirken, Lübnan ile İsrail arasında yaklaşan savaşa ve kuşatma altındaki Gazze Şeridi'nde devam eden felakete dikkat kesilen uluslararası toplum, bu toprak gasplarına karşı büyük ölçüde duyarsız.
Oysa Batı Şeria 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail ordusunun düzenli olarak kasabalara ve mülteci kamplarına baskınlar düzenlemesi ve yerleşimci saldırılarının artmasıyla şiddet olaylarına sahne oluyor. Ancak savaşın gölgesinde ve arka planında İsrail toprak gaspını gün geçtikçe daha fazla hızlandırıyor.