The Spectator: İsrail Amerika'yı İran ile bir savaşa mı sürüklemeye çalışıyor?

Netanyahu, hedefi doğrultusunda satranç taşlarını konumlandırmaya devam ediyor. İsrail Amerika'yı İran ile bir savaşa mı sürüklemeye çalışıyor?

1. resim

ABD merkezli yayın organlarından The Spectator'da, İsrail'in Lübnan saldırılarının ardından ortaya çıkan yeni dengelerin ve sonuçlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Netanyahu'nun ABD'nin tüm itirazlarına rağmen Lübnan saldırılarını gerçekleştirdiği belirtilen analizde, Netanyahu'nun hem İsrail'i hem de ABD'yi geri dönülmez bir noktaya doğru sürüklediği tespiti yapıldı.

Analizde ayrıca; Netanyahu'nun İran'a saldırmak ve ABD'yi böyle bir savaşa sürüklemek için manevralar yaptığı ve satranç taşlarını buna uygun bir şekilde konumlandırdığını tespiti yapıldı.

İşte The Spectator'da yayınlanan analiz:

Irak işgal edildiğinde Amerikalı General David Petraeus, işgal hakkında ünlü olan bir soru sormuştu.

“Evet bunu başlattık. Ancak bana bunun nasıl biteceğini söyleyin”

Şimdi de tarih tekerrür ediyor ve İsrail bombaları ve füzeleri Lübnan'a düşerken ve Hizbullah'ın karşılık olarak gönderdiği füzeler engellenirken sorulması gereken soru bu.

İran'ın 'direniş ekseni' güçsüzlükten ziyade kararsızlıktan felç olmuş gibi görünüyor.

Bazı İsrailli yorumcular şimdiden yaşanan süreci üçüncü Lübnan Savaşı olarak adlandırıyor.

Netanyahu'nun hava saldırılarının ne kadar süreceği ise, kısmen Hizbullah'ın ne kadar varlığının imha edildiğine ve İsrail savaş kabinesinin harekatın durması için hangi hedeflere ulaşmayı hedeflediğine bağlı olacak.

Süreçte önemli olan noktalardan birisi, şüphesiz Amerikan arabuluculuk çabaları olacaktır. Bu çabalar, bir zamanlar İsrail Savunma Kuvvetleri'nde görev yapmış Amerikalı-İsrailli eski bir işadamı olan Amos Hochstein tarafından yürütülüyor.

Hochstein Hizbullah'la doğrudan görüşmüyor çünkü Hizbullah ABD tarafından terörist bir grup olarak tanımlanmış durumda. Bunun yerine Lübnan'daki Şii politikacılar aracılığıyla görüşmeler yürütüyor.

İsrail, Hizbullah'ın 2006'daki savaşı sona erdiren 1701 sayılı BM kararında öngörüldüğü üzere sınırdan Litani nehrinin öte yakasına çekilmesini istiyor.

Ancak böyle bir hamle Hizbullah için çok büyük bir aşağılanma olabilir ve özellikle de İsrail'in elde etmeye çalıştığı sonuçla, yani sınırdan havan topu ve roket atışlarının sona ermesiyle sonuçlanırsa Hizbullah'ın bunu hazmetmesi imkansız hale gelebilir.

Hizbullah bunu 7 Ekim'in ertesi gününden beri Gazze'deki Hamas'ı desteklemek için yapıyor. Şimdi durması 'direniş ekseninin' kırıldığının kabulü anlamına gelecektir.

Ancak onurlu davranmak için önce Hizbullah'ın yüzlerce ölü ve binlerce kayıp için bir intikam gösterisi yapması gerekebilir. Geçen ay Hizbullah, en üst düzey komutanlarından biri olan Fuad Şükr'ün İsrail tarafından 'hedef gözetilerek öldürülmesinin' ardından da intikamını almak için bir saldırı düzenlemiş ve bunu bir zafer olarak nitelendirmişti.

Hizbullah bu saldırıda, yüzlerce Katyuşa roketinin ve insansız hava araçlarının İsrail'in en hassas istihbarat alanlarından ikisini ve Mossad binalarından birini vurduğunu iddia etmişti.

Tehran Times operasyonun işe yaradığını bildirirken 22 İsraillinin öldüğünü ve 74'ünün yaralandığını iddia etti. Ancak diğer yayın organları bu haberi vermedi.

O dönemde hayatta olan Hizbullah lideri Şeyh Hasan Nasrallah saldırıların ardından meydan okuyan bir konuşma yaptı ve;

“Elimizdeki veriler bu iki hedefe önemli sayıda insansız hava aracının ulaştığını doğruluyor ama düşman bunu gizli tutuyor.”

ifadelerini kullandı.

Ancak Hizbullah'ın çağrı cihazlarının Lübnan'ın dört bir yanında patlamasının ve Hizbullah lideri Nasrallah'ın öldürülmesinin yarattığı dehşet ve öfkeyle Hizbullah için bu sözde zafer algısı tamamen değişmiş olabilir.

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan New York'ta BM'de gazetecilere yaptığı açıklamada;

“Biz savaşmak istemiyoruz. Bölgemizde bir savaş da istemiyoruz. Barış içinde yaşamak istiyoruz.”

ifadelerini kullanmıştı.

Bu açıklamadan kısa bir süre sonra, İsrail'in Beyrut saldırısı gerçekleşti.

ABD merkezli Axios'ta yer alan bir haberde İsrailli yetkililerin İran'ın Hizbullah'ın İsrail'e saldırma talebini geri çevirdiğini söylediği aktarılmıştı. Zira uzmanlara göre “zamanlama doğru değildi.” Ancak İsrail saldırıyı gerçekleştirdi.

Zira Netanyahu kendisini, İsrail'in kader adamı, ülkenin Churchill'i, başka kimsenin algılayamadığı tehditleri anlayan, ülkenin hayatta kalmasını sağlamak için ne yapılması gerektiğini bilen tek kişi olarak görüyor.

Uzun siyasi kariyeri boyunca birçok kez nükleer silaha sahip bir İran'ın İsrail için varoluşsal bir tehdit olacağını savundu. Ve İran böyle bir silaha sahip olmaya her zamankinden daha yakın olabilir.

Netanyahu'yu eleştirenlerden bazıları onun başından beri İran'a saldırmak ve ABD'yi böyle bir savaşa sürüklemek için manevra yaptığına inanıyor.

Son Lübnan saldırısı da yüksek oranda Netanyahu'nun bu hedef doğrultusunda hareket ettiğini ve satranç taşlarını buna uygun bir şekilde konumlandırdığını gösteriyor.

NBC'de yer alan sağlam kaynaklı bir habere göre de, ABD Başkanı Joe Biden'ın, Netanyahu'nun bunu yapmaya çalıştığına dair korkularını özel olarak dile getirdiği belirtildi.

Netanyahu ve İsrail bunu başarabilir ve ardından da böyle bir savaşı kazanabilir. Ancak bunun maliyeti şüphesiz hem ABD hem de İsrail için çok ağır olur.

Tartışma