Türkiye'nin Irak'taki operasyonları ABD için yüksek maliyetlere yol açabilir

Washington, Irak-Türkiye çözümünün bir parçası olmalıdır. Aksi takdirde süreç, hem ABD çıkarları hem de Irak'ın egemenliği için yüksek maliyetlere yol açabilir.

1. resim
01.08.2022

Ankara, sınırın ötesindeki PKK unsurlarına karşı büyük bir mücadele yürütüyor. Ancak çatışma hem ABD çıkarları hem de Irak'ın egemenliği için yüksek maliyetlere yol açabilir.

27 Temmuz'da Irak, BM Güvenlik Konseyi'ne Türkiye'yi şikayet etti ve Musul'daki Türk konsolosluğuna roket saldırısı düzenlendi. Bu gelişmeler onlarca yıl süren, büyük ölçüde gözden uzak olan ve şimdi niceliksel ve niteliksel olarak tırmanan çatışmadaki en son gelişmeler. Mevcut gelişmeler tırmanarak devam ederse, bölgedeki ABD çıkarlarını tehlikeye atma riskiyle karşı karşıya.

Türkiye neden Irak'ta faaliyet gösteriyor?

Türkiye, Washington ve diğer hükümetler tarafından terör örgütü olarak tanımlanan PKK terör örgütüne karşı Kuzey Irak'ta uzun yıllardır çeşitli askeri operasyonlar düzenledi. Bu operasyonların çoğu, Türkiye içinde asker veya polislerin hayatını kaybetmesi ile sonuçlanan PKK saldırılarına yanıt olarak yapıldı.

1990'lardan sonra da Türkiye zaman zaman bu bölgeye hava operasyonları düzenlemiş ve Saddam Hüseyin hükümeti, Irak'ın üç mil içindeki Türk operasyonlarına zımni onay vermişti. 1990'ların ortalarına gelindiğinde, Türkiye'nin “Geçici Tehlikeli Bölge” olarak adlandırdığı bu sınır kuşağının derinliği on mile kadar genişletildi.

Saddam Hüseyin 1991'de güçlerini kuzeyden çektikten sonra, bölgeye hakim olan yerel güçler, PKK'nın Irak'ın derinliklerinde üsler kurmasını engelleyemedi. Buna karşılık Türkiye, PKK militanları takip etmek için sınırın on beş mil ötesine kadar geçmeye başlayarak burada çeşitli askeri üsler kurdu. Yine de grup, bölgedeki Gara'ya (sınırdan 25 mil içeride), Kandil Dağları'na (60 mil), Mahmur bölgesine ve Sincar'a (sınırdan 110 mil) yerleşmeye başladı.

2008'den başlayarak, Türk hava operasyonları bu bölgelere odaklandı ve kademeli olarak kara güçleri ile desteklendi. ABD ordusu bu saldırılar için istihbarat sağladı. Ancak Türkiye o zamandan beri kendi insansız hava araçlarını ve kendi istihbarat kaynaklarını ilerletmeye çalışıyor.

Genişleme

Son birkaç yıldır Türkiye'nin PKK'nın stratejik derinliğini reddetme çabaları olağanüstü boyutlara ulaştı. Türkiye yakın dönemde Suriye'de, Kürt Halk Savunma Birimlerini (diğer adıyla PKK'nın bir kolu olan YPG) yerinden etmek ve onların yerine Türk destekli grupları yerleştirmek amacıyla büyük sınır ötesi operasyonlar gerçekleştirdi.Ve Ankara'nın Irak'taki KDP ile olan yakın işbirliğine dayalı ilişkisi, sınır ötesinde Türkiye'nin çok çeşitli taktikler kullanmasını sağladı.

Birincisi, DEAŞ'ın 2014'te Musul'u ve yerel Türk konsolosluk personelini ele geçirmesinin ardından Ankara, Irak'taki en derin noktadaki Zilkan üssünü kurdu. Musul'a bakan yüksek bir zeminde inşa edilen üs, "Kürdistan Bölgesi'nin" elli mil içinde ve Ninova Ovası'ndaki İran destekli Iraklı grupların görüş menzili içinde bulunuyor.

İkincisi, Türkiye sınır ötesi operasyonlarını modernize etti. Türkiye, hantal zırhlı birimlerin geçici saldırıları yerine, artık her baharda Irak'ın 20-30 mil derinliğinde kurduğu komando üsleri üzerinden nokta operasyonlar gerçekleştirmeye başladı. PKK hareket ve geçiş hatlarını gözlemlemek ve engellemek için ciddi bir yapılanma oluşturdu.

Bugün kuzeyde yaklaşık 600 mil karelik bir bölge Türk karakolları ve kontrol noktaları tarafından kontrol altında tutuluyor.

Üçüncüsü, Türkiye drone gücünü elde ettikten sonra, operasyonlarını yalnızca sınır ve Kandil bölgelerine değil, Irak'ın 175 mil içlerine kadar ulaşacak şekilde Sincar ve Musul gibi noktalara kadar genişletti. Bayraktar drone ekipleri, sınır bölgesinden itibaren bu grupları takip ve tespit ederek PKK liderlerini hedef alıyor.

Türkiye'nin alanı bu şekilde kontrol altına alması ve PKK'yı sıkı bir şekilde takip etmesi, grubun ağlarının İran destekli milislerle iç içe geçmesine neden oldu. Bu da bir tırmanış döngüsü yarattı.

Sonuç olarak, Ankara'nın hedefi buradaki terör örgütü olarak tanımladığı grupları sınırından tamamen uzaklaştırmak ve gerek kendi sınırları içerisine gerekse de Suriye'deki 30 km olarak tanımlanan tampon bölgeye sokmamak. Türkiye bunu başarırsa, bölgede kurulmuş olan askeri üsleri sürdürmek gibi bir derdi yok.

Geçtiğimiz hafta Musul konsolosluğuna yapılan son roket saldırıları, Irak ve ABD çıkarları bir yana, Türkiye için de kötü gelişmelerin habercisi olduğunu gösteriyor. Washington, Türkiye'nin bu yaptığı operasyonlara yönelik gerekçesini unutmamalıdır. Ne de olsa Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere hiçbir ülke, sınırına 20, 50 ve hatta 100 mil uzakta ağını genişleten bir terör örgütünü kabul etmez.

The Washington Institute'de yayımlanan analiz gdh.dgital tarafından çevrilmiştir.