Asia Times: Erdoğan-Trump ilişkileri ve pragmatik gerçekçiliğe dönüş
ABD-Türkiye ilişkilerinde pragmatik gerçekçiliğe dönüş bölgesel dengeleri olumlu etkiliyor. Türkiye temel çıkarları doğrultusunda hareket ederken, ABD ise etkisinin sınırlarını kabul ediyor.
Son Güncelleme: 23.10.2025 - 01:00
Kanada merkezli yayın organlarından Asia Times'da, Trump'ın ikinci dönemi ile birlikte Türk-Amerikan ilişkilerinde yaşanan değişim sürecinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
ABD Başkanı Trump ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki yakın ilişkilerin, iki ülke ilişkilerinde pragmatik gerçekçiliğe dönüşün sinyallerini verdiği belirtilen analizde, Türkiye'nin istikrarsız bir bölgede önemli bir aktör olmaya devam ettiği ve Ankara'yı kendinden uzaklaştırmanın ABD'nin stratejik çıkarlarına hizmet etmediğinin Trump yönetimi tarafından anlaşıldığı tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; Türkiye'nin temel çıkarları doğrultusunda hareket etmek konusunda istikrarlı bir strateji izlediği, ABD'nin ise etkisinin sınırlarını artık kabul ettiği belirtildi.
İşte Asia Times'da yayınlanan analiz:
ABD Başkanı Donald Trump ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ısınan ilişkileri, ABD-Türkiye ilişkilerinde pragmatik gerçekçiliğe dönüşün sinyalini veriyor.
Bu gelişme aslında, son yıllarda Washington'un Orta Doğu politikasının büyük bir kısmını karakterize eden ideolojik yaklaşımdandan da ayrılma anlamına geliyor.
NATO'nun çıkarlarıyla sık sık çatışan bağımsız bir dış politika izleyen ve Rusya ile ilişkilerini sürdüren Türkiye hakkında uzmanlar tarafından endişe olsa da, bu isimler temel noktayı gözden kaçırıyor.
Zira Türkiye, istikrarsız bir bölgede önemli bir aktör olmaya devam ediyor ve Ankara'yı kendinden uzaklaştırmak ABD'nin stratejik çıkarlarına hizmet etmiyor.
Öğrenmenin sınırları
Obama ve Biden yönetimlerinin Türkiye'ye yaklaşımı, Erdoğan'ı Washington'dan daha da uzaklaştırıp Moskova'ya yaklaştırmaktan başka hiçbir şey başaramadı.
Amerika'nın baskılarının Türkiye'yi bir şekilde Jeffersoncu bir demokrasiye dönüştüreceği hayali her zaman bir yanılsamaydı ve Türk siyasetini veya bölgesel gerçekleri ciddi bir şekilde anlamaktan çok, liberal enternasyonalizmin kibirinden kaynaklanıyordu.
Trump ise, dış politika çevrelerinin kabul etmek istemediği bir gerçeği anlıyor. Uluslararası ilişkiler temelde çıkar ilişkisine dayalıdır ve Amerika'nın çıkarları ancak diğer aktörleri olduğu gibi kabul ederek daha iyi korunabilir.
Diğer yandan Trump-Erdoğan ilişkisi, kişisel boyutları ne olursa olsun, birkaç alanda gerçek stratejik yakınlaşmaya dayanmaktadır.
Her iki lider de Orta Doğu'da süresiz askeri taahhütlere şüpheyle yaklaşıyor. Her ikisi de Suriye'deki bazı grupların, Washington tarafından “kahraman özgürlük savaşçıları” anlatısının karmaşık olduğunu kabul ediyor.
Her ikisi de, Türkiye'nin coğrafi konumu; yani Karadeniz'e erişimi kontrol etmesi, İran, Irak ve Suriye ile sınır komşusu olması gibi gerçeklerle birlikte, Ankara'yı bölgesel güvenlik düzenlemelerinde vazgeçilmez bir aktör haline getirdiğini anlıyor.
Trump'ın, Washington'da ne kadar popüler olmasa da, Türkiye'nin terör örgütü Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ve onun milis kolu Halk Savunma Birlikleri (YPG) ile ilgili güvenlik endişelerini kabul etmeye istekli olması, en azından gerçeği kabul etme erdemiydi.
Görünen o ki Türkiye, kendi bölgesel hedeflerini sürdürmeye, amaçlarına uygun olduğunda Rusya ile ilişkilerini sürdürmeye ve temel çıkarlarının söz konusu olduğunu düşündüğü konularda ABD'nin baskısına direnmeye devam edecek.
Washington'un sorması gereken soru, Erdoğan'ın ABD'nin demokratik yönetişim standartlarını karşılayıp karşılamadığı değil Türkiye ile ilişki kurmanın somut Amerikan çıkarlarını ilerletip ilerletmeyeceği şeklinde olmalıdır.
Türkiye'nin NATO'nun güney kanadını korumadaki rolü, Orta Doğu'dan gelen mülteci akınını yönetmesi ve terörle mücadelede işbirliğini sağlaması gibi başlıklar, Amerikan çıkarlarına hizmet ediyor.
Amerika ve Trump yönetiminin tüm bu gerçekler doğrultusunda hedefi, Ankara'nın kalıcı olarak Batı karşıtı bir ittifaka kaymamasını sağlamak olmalıdır.
İdeolojinin ötesinde
Trump ile Erdoğan arasındaki ilişkilerin iyileşmesi, daha az ideolojik, daha çok çıkar temelli bir dış politikanın nasıl olabileceğini göstermektedir.
Bu yaklaşım, Amerikan etkisinin sınırlarını kabul ediyor ve diplomatik ilişkilerin, rakiplerle ve zorlu ortaklarla ilişkileri yönetmek için bir araç olduğunu kabul ediyor.
ABD diplomasisinin temel amacının gereksiz çatışmalardan kaçınarak somut ulusal çıkarları ilerletmek olduğuna inananlar için, Trump-Erdoğan arasındaki uzlaşma, savunulmaya değer bir model sunmaktadır.
Kaynak:
GDH Haber
İLGİLİ HABERLER
The Guardian: Trump Ukrayna için bir emlak anlaşması” mı planlıyor?
The Guardian: Soykırımın failleri hesap verecek mi?
MKE’den tarihi yatırım hamlesi: Üretim kapasitesinde devrim yaşanacak
Witkoff tarih verdi: Gazze mutabakatında ikinci aşama haftaya başlıyor
Strategic Studies War Institute: 2026 yılı Netanyahu'nun kabus yılı mı olacak?
Eurasia Review: 2025 yılının en önemli jeopolitik olayları
DİĞER HABERLER
Strategic Studies War Institute: 2026 yılı Netanyahu'nun kabus yılı mı olacak?
Eurasia Review: 2025 yılının en önemli jeopolitik olayları
Geopolitical Futures: ABD'nin Venezuela ablukasının jeopolitik arka planı ne?
The Hill: Suriye'nin kırılgan istikrarı ve Türkiye'nin rolü
Responsible Statecraft: Birleşmiş Milletler yapısı küresel işlevini tamamen yitirdi mi?
Arab News: Türkiye-Mısır yakınlaşması ve bölgesel dengeler
The Atlantic: Ukrayna'ya önerilen anlaşma uygulanabilir mi?
Foreign Policy: Trump küresel kurumları hedef alarak ne hedefliyor?
The New Arab: Küresel güç mücadelesinde Türk Devletleri Örgütü'nün etkisi artıyor
Cato Institute: Trump'ın Gazze barış planı sadece bir hayal mi?


