Middle East Monitor: İsrail'in uluslararası meşruiyetinin çöküşü hızlandı
İsrail sonsuz bir savaşa doğru sürükleniyor ve uluslararası meşruiyetinin çöküşü hızlanıyor. İsrail'in Gazze'ye topyekün işgal kararının bölgesel ve küresel etkileri ne olacak?
Son Güncelleme: 03.09.2025 - 00:56
İngiltere merkezli yayın organlarından Middle East Monitor'de, İsrail'in bugüne kadar Gazze'deki soykırım politikalarının ve Gazze'nin tamamını işgal etme kararının etkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Orta Doğu'da gerginlikler artarken ve Gazze'deki soykırım devam ederken, İsrail'in şimdi de Gazze Şeridi'nin tam kontrolünü ele geçirmeye karar verme kararı aldığına dikkat çekilen analizde, bu kararın zaten uluslararası arenada büyük sorunlar yaşayan İsrail'in, artık sonsuz bir savaşa sürüklenmesi ve uluslararası meşruiyetinin tamamen çökmesi anlamına geleceği belirtildi.
Analizde ayrıca; İsrail içerisindeki bölünmelere, ekonomik zorluklara ve savaş alanındaki sorunlarına dair değerlendirmelere yer verildi.
İşte Middle East Monitor'de yayınlanan analiz:
Orta Doğu'da gerginlikler artarken, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, güvenlik kabinesinin desteğiyle Gazze Şeridi'nin tam kontrolünü ele geçirmeye karar verdiğini duyurdu.
Bu hamle, İsrail'in güvenliğini, ekonomisini ve küresel itibarını tehdit eden yıkıcı ve tehlikeli bir hamle olacak.
Uzun süredir askeri gücü ve diplomatik etkisiyle tanınan bir ülkenin, şimdi rehinelerini terk edebilecek, ekonomisini felce uğratabilecek, uluslararası alanda tamamen izole edebilecek ve gelecek nesillerin umutlarını söndürebilecek bir yola saptığı görülüyor.
İç politika ve sertlik yanlısı seslerin etkisiyle alınan bu karar, zaten gergin olan durumu genişleyen bir krize dönüştürdü ve bölgenin karmaşık gerçeklerini göz ardı ederek, İsrail'i öngörülemeyen sonuçların gölgesinde bir geleceğe itiyor.
Karar neden alındı?
Gazze'nin tamamını işgal etme kararı, yoğun güvenlik kabinesi toplantıları sırasında alındı.
Netanyahu, yolsuzluk suçlamalarının ağırlığı altında ve kırılgan aşırı sağ koalisyonunu korumak için çaresizce cesur bir hamle arayışındaydı. Gazze'nin tüm kentsel ve kırsal alanları üzerinde askeri kontrolü ele geçirmeyi amaçlayan plan, Hamas'ın Ekim 2023 saldırılarına bir yanıt olarak sunuldu.
Ancak bu plan, sağlam bir askeri mantıktan ziyade Netanyahu'nun siyasi hırsından kaynaklanıyor gibi görünüyor.
Bu yaklaşım, Hamas'ın geniş tünel ağları ve halkın desteği gibi yerel karmaşıklıkları göz ardı ediyor ve uzun süreli silahlı direniş riskini artırıyor. Katar ve Mısır gibi önemli arabulucularla diplomatik fırsatları boşa harcıyor ve İsrail'i sonsuz bir çatışma rotasına sokuyor.
Netanyahu, tarihin derslerini, özellikle de 1980'lerde İsrail'in güney Lübnan'ı işgalini ve yıllarca süren maliyetli bir çatışmanın ardından aşağılayıcı bir geri çekilmeyle sonuçlanan bu olayı dikkate almadı.
Bu yeni kampanya, İsrail ordusunun güçlerinin sınırlarına ulaştığı, askerlerin yorgun düştüğü ve iç baskının arttığı bir dönemde gerçekleşiyor. Operasyon, savunma kapasitesini Hizbullah ile kuzey sınırını da içeren kritik cephelerden uzaklaştırıyor.
Siyasi açıdan bu karar, koalisyonun hayatta kalması için ulusal çıkarları feda ediyor ve İsrail'i demokratik istikrardan daha da uzaklaştırıyor.
Stratejik analistler, bu politikanın güvenliği sağlamaktan uzak, istikrarsızlık ve umutsuzluk getirdiğini uyarıyor.
Stratejik başarısızlığın kökleri
Stratejik başarısızlık, hem tarihsel dersleri hem de sahadaki sert gerçekleri görmezden gelmekten kaynaklanıyor. Lübnan gibi geçmişteki işgallere bakın, uzun süreli askeri kontrol tehditleri ortadan kaldırmak yerine direnişi körükledi, can ve kaynakları tüketti.
Analistler, Gazze'yi ele geçirmenin Hamas'ı gölgeye iteceği ve onu İsrail askerlerini yormak için tünel pusuları gibi taktikler kullanan inatçı bir gerilla gücü haline getireceği konusunda uyarıyor.
İşgalden sonra ne olacağına dair net bir plan yok, bu da karmaşık ve sonu belirsiz bir mücadelenin önünü açıyor. İsrail ordusu içinde bile bazı liderler operasyonun pratikliğini açıkça sorguluyor ve derin ayrılıkları ortaya koyuyor. Ateş gücüne bu kadar ağırlık vermek diplomatik yolları kapatır ve kan dökülme döngüsünü kilitler.
En son teknoloji silahların halkın direnişini bastırabileceği düşüncesi en iyi ihtimalle hayalperestliktir. Uzun vadeli bir vizyon olmadan, bu yaklaşım İsrail'in bölgedeki konumunu zayıflatır, onu siyasi ve askeri yalnızlığa sürükler ve geleceğini belirsizleştirir.
Güvenlik sonuçları
Operasyon, Hamas tarafından aylardır rehin tutulan İsrailli rehinelerin hayatını büyük tehlikeye atıyor. Yoğun hava saldırıları ve kara harekatları, bu rehinelerin öldürülme, yaralanma veya insan kalkanı ve pazarlık kozu olarak kullanılma olasılığını artırıyor.
Bu taktik, mahkum takası için yürütülen hassas müzakereleri aksatmış ve rehinelerin aileleri arasında öfkeye yol açmıştır. Ailelerin çaresizliği artık sokaklara taşmakta, iç protestoları körüklemekte ve ulusal uyumu tehdit etmektedir.
Tehditleri etkisiz hale getirmek yerine, bu kampanya uzun süreli ve maliyetli bir isyanı tetiklemektedir. Hamas'ın tüneller ve düzensiz savaştan yararlandığı gerilla taktikleri, ağır kayıplara yol açmakta ve Aşkelon ve Sderot gibi güney şehirlerini tehlikeye atmaktadır.
Şiddet, Batı Şeria'ya sıçrama riski taşıyor ve İsrail'in savunma pozisyonunu zayıflatıyor. Güvenlik sorunlarını çözmek bir yana, plan bu sorunları daha da karmaşık hale getiriyor, bölgesel riskleri artırıyor ve iç istikrarı tehlikeye atıyor.
Ekonomik yıkım
Tam kapsamlı işgal planı, savaşın ilk aşamalarından hala sarsılan ve zaten zor durumda olan İsrail ekonomisi üzerinde benzeri görülmemiş bir baskı yaratıyor. Kitlesel seferberlik ve uzun süreli işgalin maliyetleri de dahil olmak üzere askeri harcamaların, ulusal bütçeden milyarlarca dolar çekmesi bekleniyor.
Turizm ve teknoloji ihracatı gibi önemli gelir kaynakları azalırken, enflasyon yükseliyor ve yedek askerlerin çağrılmasıyla işgücü kıtlığı baş gösteriyor. Ekonominin belkemiği olan orta sınıf, sosyal refah ve kalkınma projelerinin zarar görmesiyle birlikte giderek artan bir baskı altında. Ekonomi analistleri, bu askeri girişimin altyapı ve eğitim için gerekli olan kritik kaynakları israf ettiğini uyarıyor.
Aynı zamanda, Gazze'deki insani felaket İsrail'in küresel imajına ciddi zarar veriyor. Uluslararası ortaklar tarafından uygulanan gayri resmi yaptırımlar ve yatırım çekilmeleri artıyor. İsrail ekonomisinin motoru olan yüksek teknoloji firmaları, siyasi ve etik risklerin yatırımcıları uzaklaştırması nedeniyle yabancı yatırımların azalmasıyla karşı karşıya.
Bu kısa vadeli bir şok değil; ekonomik çöküş, gelecek nesillere ağır borç yükü ve kaybedilen fırsatlar olarak yansıyacak. Refahı militarizm uğruna feda eden bu plan, kendi boşluğunu ortaya koyuyor ve İsrail'i küresel ekonomik liderlik konumundan uzaklaştırıyor.
Uluslararası meşruiyetin çöküşü
Bu karar, İsrail'in uluslararası meşruiyetine ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
Birleşmiş Milletler ve uluslararası mahkemeler gibi kuruluşlar, bu kampanyayı insan hakları ve savaş hukukunun açık bir ihlali olarak kınamışlardır. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği dahil olmak üzere Batılı güçlerin yaygın kınamaları, geleneksel askeri ve diplomatik desteği aşındırarak İsrail'i siyasi izolasyona itmektedir.
Bu izolasyon, İsrail'in modern bir demokrasi olarak imajını zedeliyor ve onu, Abraham Anlaşmaları gibi gelecekteki anlaşmaları tehlikeye atan bir haydut aktör olarak yeniden şekillendiriyor.
Gazze'deki insani krizin uluslararası medyada yer alması, küresel öfkeyi körüklüyor ve boykot ve yatırım çekme kampanyalarına ivme kazandırıyor. İsrail'in uzun süredir destekçisi olan İngiltere ve Almanya gibi yakın müttefikler bile sert uyarılar yayınlayarak ikili ilişkileri mercek altına aldı.
Bu izolasyon, İsrail'i uluslararası baskıya daha savunmasız hale getiriyor ve küresel forumlardaki konumunu zayıflatıyor. Kampanyanın meşruiyetini koruyamaması, daha geniş çaplı stratejik çöküşünü vurguluyor.
Plan, değerli kaynakları tüketerek ve genç nesillerin eğitim ve istihdam fırsatlarına erişimini engelleyerek İsrail'in uzun vadeli geleceğini tehdit ediyor. Muhalefet liderleri ve sivil toplum grupları da dahil olmak üzere yurt içi eleştirmenler, bu planı bilim insanları, teknoloji çalışanları ve akademisyenlerin göçünü hızlandıran “anlamsız bir işgal” olarak nitelendiriyor.
Analistler, bu politikanın İsrail'in sürdürülebilirliğinin temellerini sarsmakta olduğu konusunda uyarıyor.
Süren askeri müdahale, iç etnik ve dini gerilimleri artırıyor ve demokratik değerleri militarizmin gölgesine sokuyor. Ülke, ulusal kimliğin barış ve ilerlemeyle değil, savaşla tanımlandığı bir kimlik krizine sürükleniyor. Ekonomik, sosyal ve kültürel boyutları olan bu çok yönlü erozyon, Gazze planını İsrail'in uzun vadeli yaşayabilirliğini tehlikeye atabilecek ve gelecek nesilleri benzeri görülmemiş zorluklarla karşı karşıya bırakabilecek varoluşsal bir tehdit haline getiriyor.
Netanyahu'nun Gazze'nin tamamını ele geçirme kararı, rehinelerin durumunu göz ardı eden, ağır ekonomik maliyetler getiren, küresel meşruiyeti zedeleyen ve İsrail'in geleceğini tehlikeye atan felaket ve beyhude bir stratejidir.
Netanyahu, uzmanların uyarılarını göz ardı ederek siyasi hırslarını önceliklendirerek, ülkesini kendi gündeminin ikincil zararına uğratmıştır. Aşırı ideolojiye dayanan bu yaklaşım, İsrail'i demokrasiden ve sürdürülebilir kalkınmadan uzaklaştırmaktadır. Güvenliği sağlamak yerine, ülkeyi yıllarca sürecek borç ve küresel yabancılaşma yükü altına sokmaktadır.
İsrailli liderler, uluslararası arabulucularla diplomatik müzakerelere acilen geri dönmelidir. Aksi takdirde Netanyahu, İsrail'i yıkıma sürükleyen lider olarak tarihe geçecektir. Bu eleştiri sadece ahlaki bir zorunluluk değil, stratejik bir gerekliliktir.
Rotada düzeltme yapılmazsa, sonuçlar geri döndürülemez olacak, İsrail on yıllarca sürecek bir kargaşaya sürüklenecek ve karanlık bir gelecekle karşı karşıya kalacak.
Kaynak:
Middle East MonitorGDH Digital Telegram kanalına abone olabilirsiniz.
İLGİLİ HABERLER
The Economist: Putin müzakereleri uzatarak ne hedefliyor?
The New Arab: İsrail'in yeni etnik temizlik planı başlıyor
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Gazze'ye giren yardımları çalan çetenin lideri Yasir Ebu Şebab öldürüldü
Somali Başbakanı Barre: "Trump'a yanıt vermeye bile gerek yok"
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


