The Conversation: Türkiye küresel krizleri nasıl kendi lehine çeviriyor?
Ankara, tamamen kendi çıkarları doğrultusunda bir dış politika strateji ile hareket ediyor. Türkiye şu anda, herkesin kendi müttefiki olmasını istediği büyük bir lükse sahip!
Son Güncelleme: 21.04.2025 - 21:20

ABD'nin önde gelen yayın organlarından The Conversation'da, küresel arenada son dönemde gerçekleşen keskin değişimlerin Türkiye açısından değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Türkiye'nin mevcut “küresel krizlere inanılmaz derecede güçlü bir aracı ve usta bir müzakereci” olarak tanımlandığı bir başlıkla yayınlanan analizde, Ankara'nın hem bölgesel gelişmeleri hem de küresel aktörler olan ABD ve Çin'in zaaflarını kullanarak kendisine avanjtajlar elde ettiği belirtildi.
Analizde ayrıca; Türkiye'nin tamamen kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiği ve gerektiğinde uygun bir müttefik olmak için tüm şartlardan yararlanmaı bilen bir strateji izlediği tespiti yapıldı.
İşte The Conversation'da yayınlanan analiz:
2000'li yılların başından bu yana Türkiye, rekabet yerine işbirliğini önceleyen bir dış politika yaklaşımını benimsedi Rusya, İran ve Suriye ile ilişkilerini istikrarlı bir şekilde geliştirdi.

NATO'nun bir parçası ve Avrupa Birliği'nin önemli bir ticaret ortağı olmaya devam eden Türkiye, Rusya, Ukrayna, Çin ve Orta Doğu ülkeleriyle olan ilişkilerini de aynı derecede önemli görüyor.
Türkiye, çıkarları doğrultusunda hareket ediyor ve gerektiğinde uygun bir müttefik olmak için bölgesel çatışmalardan yararlanan bir strateji izliyor.
Aynı zamanda, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hem dostları hem de rakiplerine karşı izlediği politika ile ülkesine stratejik esneklik kazandırıyor.
Rusya ile sağlam ilişki
Türkiye, Rusya'nın ikinci büyük ticaret ortağı pozisyonunda ve Ankara, savaşa rağmen Rus gazından ve bankacılık ağlarından yararlanmaya devam ediyor.

Türkiye, Moskova ile yılda 60 milyar doların üzerinde ticaret yapıyor ve Rusya ile ilişkileri, 1995 yılında Rusya'nın terör örgütü olarak kabul edilen PKK'yı desteklemeyi bırakmasıyla önemli ölçüde iyileşti.
O tarihten bu yana Türkiye, Moskova'ya hiçbir zaman boyun eğmemekle birlikte Rusya ile işlevsel bir ilişki sürdürmüştür.
Örnek olarak Türkiye; Esed yönetimi boyunca, Rusya'nın Suriye'de Tartus ve Hmeymim'de askeri üsler kurmasını eleştirmesine rağmen, aynı zamanda da Suriye'de etkin olmak için, Suriye'nin kuzeyindeki askeri varlığını Rusya ile işbirliği içerisinde kullandı.
Karadeniz'in önemi
Karadeniz, özellikle Ukrayna'daki savaş sırasında Türkiye'nin üstünlük sağladığı bir diğer rekabet alanı olarak ortaya çıktı.

Rusya, Karadeniz üzerinde kontrol sağlamayı amaçladı ve hatta, 2022 yılında küresel tahıl arzını etkileyen birkaç Ukrayna limanını ele geçirdi. Ancak Türkiye, milyonlarca ton tahılın serbest bırakılmasını sağladı ve Montrö Sözleşmesi'ni uygulayarak Karadeniz'den geçen nakliye yollarının güvenliğini sağladı.
Zira; 1936 tarihli bu anlaşma Türkiye'ye, Karadeniz (İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı) ve Akdeniz arasındaki nakliye güzergahının kontrolünü sağlama yetkisi veriyor.
Türkiye anlaşmayı gerekçe göstererek Rusya'nın Karadeniz'e takviye askeri güç göndermesini de kısıtladı ve bu da Rus deniz gücünü önemli ölçüde sınırladı.

Diğer yandan, Türkiye Rusya'ya yaptırım uygulamamış ve gelir kapılarını açık tutmuş olsa da Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesini de kabul etmedi. Topraklarında yaşayan 5 milyondan fazla Türk ile Kırım, Türkiye için hem stratejik hem de tarihi öneme sahip.
Ancak tüm bu dengelere rağmen, Erdoğan ile Vladimir Putin “yakın dost” ve Türkiye Moskova ile iletişimini sağlıklı bir şekilde sürdürüyor.
Bu “dostluğu” daha da karmaşık hale getiren şey ise; Türkiye'nin Ukrayna'ya Bayraktar TB2 insansız hava araçları, ağır makineli tüfekler, lazer güdümlü füzeler, elektronik harp sistemleri, zırhlı araçlar ve koruyucu teçhizat sağlayarak destek vermesi oldu.
Zira; nihayetinde Türkiye, Rusya'nın Karadeniz'deki deniz gücünü kontrol etmek için Ukrayna'nın bağımsız kalmasını istiyor.

İşte tam da bu nedenle Türkiye'nin Ukrayna'nın yenilmemesini sağlamak için NATO ile birlikte çalışması muhtemeldir.
Bu amaçla da Türkiye, doğru koşullar altında ateşkes sonrası bir çözüme barış gücü katkısında bulunmaya istekli görünüyor.
Bu arada Türkiye, Rusya'ya olan bağımlılığını azaltmak amacıyla enerji tedarik yollarını çeşitlendirmek için (Kafkasya bölgesi ve Orta Asya'daki tedarikçilere güvenerek) Ukrayna çatışmasını kullandı.
Hatta Türkiye, özellikle Karadeniz ve Doğu Akdeniz'de gaz rezervlerinin keşfedilmesiyle geçmişe nazaran çok daha güçlü bir konuma geldi.

Ankara, Trans-Anadolu doğal gaz boru hattı aracılığıyla Kafkaslar, Orta Asya ve Rusya'dan Avrupa'ya gaz geçişini kolaylaştıran bir enerji merkezi olma hedefi ile ciddi adımlar attı ve atmaya devam ediyor.
Türkiye ve Suriye
Türkiye'nin komşusu olan Suriye ile ilişkileri de pragmatik bir strateji ile avantaja çevirdi.
Türkiye, Beşar Esed'in Suriye'nin 1946'da bağımsızlığını kazanmasından bu yana Türkiye'yi ziyaret eden ilk Suriye Devlet Başkanı olduğu 2005 yılında Suriye ile yakınlaşmayı başarmıştı.

Ancak Suriye iç savaşının başlamasının ardından Erdoğan, Esed karşıtı bir politika izledi ve nihayetinde de 2024 yılında, Esed'i devirmeleri için idesteklediği gruplara izin verdi.
Suriye'deki savaş nasıl Türkiye'ye fırsatlar sağladıysa, Ukrayna'daki çatışma da aynı şekilde fırsatlar sağladı.
Ankara tüm bu gelişmeler karşısında pazarlık pozisyonunu güçlendirdi ve Batılı müttefiklerinden daha fazla diplomatik ve ekonomik tavizler kopardı.

Gelinen noktada da Türkiye, ABD'nin NATO ile yaşadığı sıkıntılardan faydalanarak Avrupa ile daha yakın işbirliği için menavralar gerçekleştiriyor.
Türkiye ayrıca, Donald Trump'ın Rusya'ya yönelik yumuşak politikalarından da faydalanıyor.
Türkiye'nin müttefikliğinin önemi
Türkiye artık, ABD ve Batı tarafından Orta Doğu bölgesinde küçük bir ortak olarak görülmediğinden emin oldu ve bu konumunu ustaca kullanıyor.

Örneğin, Türkiye 2019'da Suriye'nin kuzeydoğusunda operasyonlar başlattığında ve ABD güçlerinin olduğu bölgelere askeri angajmanlar gerçekleştirdiğinde, ABD hiçbir askeri karşılık vermedi.
Hatta ABD, farklı stratejik hedefleri olmasına rağmen Türkiye'yi kilit bir müttefik olarak görmeye devam etti.
Tüm bu gelişmelerin ardından Türkiye şimdi, diplomatik ve askeri ayak izini daha da genişletmek istiyor.
Zira Türkiye; G20 üyesi, dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biri ve ABD'den sonra NATO'nun ikinci büyük ve en güçlü askeri gücü olarak çok fazla güce sahip ve Türkiye şu anda, herkesin kendi tarafında olmasını istediği lükse sahip.
Kaynak:
GDH Haber
GDH Digital YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

The National Interest: Türkiye Avrupa'nın savunmasında kritik müttefik oldu!

Arab News: Türkiye bölgesel dengeleri yeniden şekillendiriyor!

Arab News: Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir dönem başladı!

İsrail Genelkurmay Başkanı Suriye'ye saldırı planını onayladı
Putin'den Ukrayna'ya İstanbul'da müzakere çağrısı

AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas'ın tutumu birlik içerisinde tepkiye neden oldu
Al Jazeera: Trump'ın Suriye yaptırımlarını kaldırması ve İran'ın bölgesel yenilgisi
Responsible Statecraft: İstanbul 2.0 görüşmeleri nasıl sonuçlanacak?
RFE/RL: Türkiye'de yapılacak görüşmelerden neler bekleniyor?
Project Syndicate: Trump İran hakkında karar aşamasında
Newsweek: Trump-Netanyahu ilişkilerindeki çatlaklar artık saklanamıyor
The National Interest: Hindistan-Pakistan çatışmasının en büyük kazananı Türkiye oldu
Middle East Eye: ABD ve İsrail dünyayı büyük bir kaosa sürükleyebilir
Foreign Policy: Trump ve Netanyahu çatışma rotasında
New York Post: Rusya-Ukrayna arasındaki Türkiye'deki görüşmelerde barış gelecek mi?
Arab News: Türkiye'nin artan küresel rolü ve İngiltere

