The Jerusalem Post: Suudi Arabistan Abraham Anlaşmaları'na dahil mi olacak?
Trump-Selman görüşmesinde masada hangi konular yer alacak? Suudi Arabistan Abraham Anlaşmaları'na dahil mi olacak?
Son Güncelleme: 06.11.2025 - 01:45
İsrail'in önde gelen yayın organlarından The Jerusalem Post'da, Gazze'deki ateşkes süreci ayakta tutulmaya çalışılırken, Suudi Arabistan ve ABD arasındaki yakınlaşmanın olası sonuçlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
ABD Başkanı Trump'ın önümüzdeki günlerde Suudi lider Selman ile yapacağı görüşmenin sadece iki ülke için değil bölge için de çok kritik olduğu belirtilen analizde, Trump'ın Suudi Arabistan'a, F-35 savaş uçaklarının satışı da dahil olmak üzere, Katar'a tanınanlara benzer resmi bir güvenlik anlaşması da önerebileceği belirtildi.
Analizde ayrıca, böyle bir anlaşmanın hem bölgeye hem de İsrail-Suudi ilişkilerine olası etkilerine dair değerlendirmelere yer verildi.
İşte The Jerusalem Post'da yayınlanan analiz:
Suudi Arabistan, siyasi, dini ve ekonomik ağırlığı ve İran ve Filistin meselelerinde merkezi konumu nedeniyle kilit bir devlet olarak kabul ediliyor.
Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman Al Saud ile ABD Başkanı Donald Trump arasında Beyaz Saray'da gerçekleşmesi beklenen görüşme, sadece Riyad ile Washington arasındaki ilişkiler açısından değil, tüm Ortadoğu için de önemli bir dönüm noktası olabilir.
Zira bu, sıradan bir diplomatik görüşme değil, bölgesel güç dengesini yeniden şekillendirme ve İsrail'in stratejik konumunu doğrudan etkileme potansiyeline sahip bir olaydır.
İsrail'in bakış açısından Suudi Arabistan, siyasi, dini ve ekonomik ağırlığı ve İran ve Filistin meselelerinde merkezi konumu nedeniyle kilit bir devlettir.
Riyad'ın Washington'a yakınlığı, sadece krallığın güvenliğini ve uluslararası konumunu güçlendirdiği ve İran karşısındaki duruşunu sağlamlaştırdığı için değil, aynı zamanda onu Körfez'de Çin'in artan etkisine karşı çıkan Amerikan kampına sıkı sıkıya bağladığı için de önemlidir.
Suudi Arabistan'ın Washington ile bağlarını güçlendiren her türlü adım, ilk bakışta İsrail'in çıkarlarına hizmet ediyor gibi görünebilir.
Suudi-Amerikan ortaklığının riskleri
Ancak bu süreç aynı zamanda önemli riskler de barındırmaktadır.
Suudi-Amerikan ortaklığı derinleştikçe, Riyad'ın İsrail ile ilişkilerini normalleştirmek için daha az teşviki olacaktır.
Orta Doğu'daki ortaklarına istedikleri hemen her şeyi vermeyi kabul eden Trump, bin Selman'a kapsamlı bir avantaj paketi sunabilir.
Trump Suudi Arabistan'a, F-35 savaş uçaklarının satışı da dahil olmak üzere ileri sivil ve askeri teknolojilere erişim, nükleer enerji alanında genişletilmiş işbirliği ve hatta Katar'a tanınanlara benzer resmi bir güvenlik anlaşması verebilir.
İsrail-Hamas Savaşı öncesinde, bunlar Suudilere İsrail ile normalleşme karşılığında vaat edilen ödüllerdi ve şimdi yeniden gündeme geldi.
Bunun iki yönlü sonuçları olabilir.
Birincisi, Suudi Arabistan, hala iç muhalefet ve bölgesel eleştirilerle karşı karşıya olan İsrail ile normalleşme sürecinin siyasi bedelini ödemeden siyasi ve güvenlik hedeflerine ulaşabilir.
İkincisi, Suudilerin ileri askeri teknolojiye erişimi, İsrail'in ulusal güvenlik doktrininin temel taşı olan Orta Doğu'daki niteliksel askeri üstünlüğünü daha da zayıflatabilir.
Dahası, Suudilere kısıtlamalar ve denetim altında da olsa uranyum zenginleştirme izni vermek, uzun süredir devam eden bir tabuyu yıkacak ve bölgede nükleer silahların yayılmasına kapı açabilir.
İsrail için sonuçlar
Paradoks açık. Eğer Trump vereceği tüm bu düller karşılığında Selman'dan İsrail ile normalleşme istemez ise ve bu şart olmadan Washington ve Riyad ne kadar yakınlaşırsa, Suudi-İsrail anlaşması o kadar uzak hale gelecektir.
Yani; İran'a karşı geniş bir siyasi cephe oluşturulmasını isteyen İsrail, Suudi Arabistan'ın İsrail'in katılımı olmadan Washington'dan istediği her şeyi elde ettiğini görebilir.
Suudiler ise, İsrail ile resmi ilişkiler kurmanın ön koşulu olarak, Abraham Anlaşmaları'ndan farklı bir model altında da olsa, Gazze'ye daha fazla müdahil olmasının koşulu ortaya koyabilir.
Bu nedenle, yaklaşan Beyaz Saray toplantısı, İsrail'in sadece kenardan izlemekle kalmayıp, Washington-Riyad-Kudüs üçgeni içindeki benzersiz rolünü nasıl koruyacağını dikkatlice düşünmesini gerektiriyor.
Eğer pasif kalırsa, İsrail yakında, kendisi olmadan yeni bir Suudi-Amerikan ekseninin ortaya çıktığına şahitlik edecek ve bölgedeki stratejik üstünlüğünü korumak için yeni bir strateji üretmek zorunda kalacak.
Kaynak:
The Jerusalem PostİLGİLİ HABERLER
The New Arab: Gazze'de ateşkesin üzerinde asılı duran soru işaretleri ne?
The National Interest: Gazze Planı nasıl başarılı olur?
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Gazze'ye giren yardımları çalan çetenin lideri Yasir Ebu Şebab öldürüldü
Somali Başbakanı Barre: "Trump'a yanıt vermeye bile gerek yok"
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


