The National Interest: Avrupa varoluşsal bir dönüm noktasında
Trump, Ukrayna'da ateşkesin gelmemesi durumunda sorumluluğu Avrupa'ya yıkmaya hazırlanıyor! Peki stratejik özerkliğini kaybeden AB, ABD olmadan güvenliğini sağlayabilir mi?
Son Güncelleme: 09.09.2025 - 01:51
ABD'nin önde gelen yayın organlarından The National Interest'de bir türlü sonuca varmayan Ukrayna ateşkes görüşmelerinin olası sonuçları üzerinden Avrupa'nın yaşayabileceği gelişmelerin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Zaten stratejik özerliği konusunda büyük sıkıntılar yaşayan Avrupa'nın, son gelişmelerin ardından, artık güvenlik garantörü olarak Amerika Birleşik Devletleri'ne de güvenemeyeceği tespiti yapılan analizde, gelinen noktada bir dönüm noktasında olduğu belirtildi.
Analizde ayrıca, Avrupa'nın Ukrayna başta olmak üzere yaşadığı güvenlik krizinin geleceğine dair öngörülere ve uzman görüşlerine yer verildi.
İşte The National Interest'de yayınlanan analiz:
Avrupa varoluşssal bir dönüm noktasında. ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy'i Rusya'nın lehine bir barış anlaşmasını kabul etmeye zorlasa ya da çatışmadan tamamen uzaklaşsa da, Avrupalı liderler artık güvenlik garantörü olarak Amerika Birleşik Devletleri'ne güvenemezler.
Güvenlik bağlarının kopmayacağı umuduyla Trump'ı pohpohlamaya ve Kongre liderlerine lobi yapmaya devam edebilirler. Ya da Amerika'nın desteği olmadan Rusya'ya karşı kendilerini savunmayı planlayabilirler.
1949'dan beri küresel istikrarın temelini oluşturan transatlantik ilişkiler, ticaret ve güvenlik konularında yıpranmıştır. Trump'ı yatıştırmak ve Amerika'nın Avrupa'daki varlığını sürdürmek için, Avrupa Birliği Temmuz ayında Amerika Birleşik Devletleri ile tek taraflı bir ticaret anlaşması imzaladı.
Anlaşma, ABD'ye yapılan çoğu AB ihracatına uygulanan gümrük vergilerini yüzde 15 ile sınırlandırıyor. Ancak bu rakam yine de, mevcut yüzde 1,5'lik orandan çok daha yüksek.
Buna karşılık, ABD'nin sanayi ürünlerine uygulanan gümrük vergileri kaldırılıyor ve tarım ürünleri için tercihli pazar erişimi sağlanıyor. Fransa Başbakanı Francois Bayrou bunu “boyun eğme” olarak nitelendirdi.
Trump'ın NATO'nun kolektif güvenliğine olan bağlılığını güvence altına almak için, Avrupalı müttefikler bir ay önce Lahey'de düzenlenen zirve toplantısında, 2035 yılına kadar savunma harcamalarını GSYİH'nin yüzde 5'ine çıkarmayı kararlaştırdılar.
Ancak Trump'ın öngörülemezliği nedeniyle, Avrupalı müttefikler başkanın ticaret ve mali taleplerinin değişmeyeceğinden emin olamıyorlar. Doğru, Trump, Avrupa müttefikleri tarafından finanse edilen Ukrayna'ya yeni silah transferlerini onayladı ve Rusya'nın 29 Ağustos'ta Kiev'e düzenlediği saldırı gibi şehirleri acımasızca bombalamasından öfkelendi.
Ancak, Trump yönetiminin ve halkın büyük bir kısmının Çin'in daha büyük bir tehdit oluşturduğu görüşünü göz önüne alındığında, bu tür yardımların Ukrayna'yı veya Avrupa müttefiklerini savunma konusunda sürdürülebilir bir iradeyi işaret ettiği sonucuna varmak aptalca olur.
Başkan, 15 Ağustos'ta Alaska'da Vladimir Putin ile yaptığı zirvede çarpıcı bir tutarsızlık sergiledi. Ne daha önce ateşkes talebi ne de Rusya'ya ateşkes yapmaması halinde “ciddi sonuçlar” olacağı uyarısı sonuç verdi. Zirve, Avrupa liderlerinin talep ettiği Ukrayna'ya güvenlik garantileri de sağlamadı.
Trump ve Putin arasındaki dostane şakalaşmalardan da anlaşıldığı gibi, zirve Rusya ile ABD arasındaki yakınlaşmanın arttığını ortaya koydu. Putin, hem savaş alanında hem de Trump ile müzakerelerde zamanın kendi lehine olduğuna inandığı için hiçbir vaat veya taviz vermedi.
Nitekim, anlaşmanın başarısını kendine mal etmek isteyen Trump, savaşı sona erdirme sorumluluğunu Zelensky'ye yükledi. Bu da muhtemelen Rusya'nın askeri olarak kontrol etmediği Donbas'ın yaklaşık yüzde 20'sini teslim etmek anlamına geliyor.
Kırım ve Donbas'ta elde edilen toprak kazanımları, Putin'i Ukrayna'daki başarısını başka yerlerde de tekrarlamaya cesaretlendirecektir, çünkü Putin'in hedefi her zaman Sovyetler Birliği'nin 1991'de kaybettiği imparatorluğu yeniden kurmak olmuştur. Moldova, “korunmaya” ihtiyaç duyan Rusça konuşan nüfusu nedeniyle aynı bahaneyi sunması nedeniyle bir sonraki hedef olabilir.
Baltık ülkeleri de hedef olabilir, ancak bu ülkelere doğrudan bir saldırı, NATO'nun herhangi bir üyeye yapılan saldırıyı tüm üyelere yapılmış bir saldırı olarak tanımlayan 5. maddeyi harekete geçirecektir. Daha geniş anlamda Putin, Moskova ile ilişkilerini normalleştirmek isteyen Slovakya ve Macaristan gibi NATO ülkelerinde Rusya'nın etkisini genişletebilir.
Avrupalı müttefikler, tüm hükümet harcamalarının üçte birini savunmaya ayıran bir düşmanın oluşturduğu tehdidin farkında. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, müttefiklere Rusya'nın 2030 yılına kadar Avrupa'ya bir saldırı başlatabileceği konusunda uyarıda bulundu. Ancak Avrupalılar psikolojik olarak buna hazırlıklı değiller.
NATO'nun doğu sınırındaki ülkeler hariç, çoğu müttefik riskten kaçınıyor. ABD'yi Avrupa'dan istemeden koparacak adımlar atmaktan korkuyorlar. European Union Institute for Security Studies'in bir analistinin belirttiği gibi, müttefikler ne kadar çok silahlanırsa, “ABD'li politika yapıcıların ayrılması için o kadar çok mazeret sunmuş olurlar.” Dahası, yükselen popülizmden korkan siyasi liderler, halklarını Rusya ile askeri bir çatışma olasılığına hazırlamamışlardır.
Son yıllarda Avrupa'nın stratejik özerkliğe verdiği destek artmış olsa da, Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un da belirttiği gibi, müttefikler düşmanların korkacağı kadar etkili bir savaş gücü oluşturmaktan çok uzaktırlar.
Savunma bütçeleri artmasına rağmen, Avrupa ülkeleri kendi sanayilerini önceliklendiriyor. Sonuç olarak, çok sayıda tank veya obüsün satın alındığı parçalanmış bir tedarik sistemi ortaya çıkıyor ve bu da birlikte çalışabilirliği ve dolayısıyla koordineli bir savaş gücü oluşturulmasını engelliyor. Eski Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi'nin Eylül 2024 tarihli raporunda da belirtildiği gibi, benzer bir parçalanma AB'nin uluslararası ticaretteki rekabet gücünü de engelliyor.
Bağımsız bir savunma gücü oluşturmak için, Avrupalı liderlerin dar görüşlülüğü terk etmeleri ve hangi ülkeler tarafından geliştirildiğine bakılmaksızın en etkili silah sistemlerine odaklanmaları gerekecektir, çünkü bu sistemlerin ortak kullanımı tedarik maliyetlerini düşürecektir.
Brüksel merkezli bir düşünce kuruluşu olan Bruegel'e göre, Baltık ülkelerinde Rusya'nın başarılı bir saldırısını önlemek için en az 1400 tank ve 300.000 piyade gerekecektir.
Avrupa ayrıca, yüksek yoğunluklu çatışmalara uygun ortak savaş uçakları, havada yakıt ikmali kabiliyeti, havadan elektronik harp ve istihbarat gibi hava gücü eksikliklerini de gidermek zorunda.
Bu alanlarda Avrupa, büyük ölçüde ABD'ye bağımlı. Aynı durum, füze savunma sistemleri, hedef tespiti için uydu görüntüleri ve savaş zamanında karmaşık askeri oluşumlar için gerekli komuta ve kontrol için de geçerli.
Soğuk Savaş'ın sonunda, bazı dışişleri uzmanları arasında bağımsız bir Avrupa güvenlik yapısının oluşturulması tartışıldı. Bu, Avrupa'da olduğu gibi Amerika Birleşik Devletleri'nde de askeri harcamaları azaltma ve sosyal programları finanse etme isteği dahil olmak üzere birçok nedenden dolayı gerçekleşmedi.
Müttefiklerin Amerika Birleşik Devletleri'nden kopma korkusu ve Amerika Birleşik Devletleri'nin Avrupa'daki hakim rolünü korumak istemesi kritik faktörlerdi.
Yaklaşık 35 yıl sonra, Rusya'nın yeniden yayılmacı politikası karşısında Avrupa artık güvende değil veAvrupa, savunması konusunda Amerika'nın taahhüdüne de güvenle dayanamaz.
Avrupa özgür ve demokratik olmak istiyorsa, her iki gerçeğe de uyum sağlamak ve bağımsız savunma kapasitelerine güvenmek zorunda.
Kaynak:
The National InterestGDH Digital NSosyal hesabını takip edebilirsiniz.
İLGİLİ HABERLER
The Economist: ABD karşıtı küresel eksen güçleniyor
The Atlantic: BM'de Filistin'in tanınması dengeleri nasıl değiştirecek?
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Somali Başbakanı Barre: "Trump'a yanıt vermeye bile gerek yok"
Avrupalı liderlerden ABD'nin barış görüşmelerine sert eleştiri
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


