The New Arab: Erdoğan'ın Körfez turunun 3 önemli hedefi ve beklentiler
Erdoğan'ın Körfez ziyareti, üç temel hedef üzerine şekillendi ve büyük ölçüde başarılı oldu. Türkiye, Körfez merkezli yeni bir bölgesel düzende etkisini sağlamlaştırıyor.
Son Güncelleme: 27.10.2025 - 00:37
İngiltere merkezli yayın organlarından The New Arab'da, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği Körfez turunun yankılarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Körfez turunun çok sayıda başlıkta yeni hedeflerin gerçekleştirilmesi noktasında kririk olduğuna dikkat çekilen analizde, ziyaretin salt olarak siyasi b,r ittifaktan öteye, savunma işbirliği, ekonomik entegrasyon ve bölgesel meselelerde ortak siyasi tutumları kapsayan sağlam bir stratejik ittifaka yönelik gerçekleştiği tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; Körfez ülkeleri ile Türkiye arasında son dönemde artan işbirliklerine dair detaylar değerlendirildi.
İşte The New Arab'da yayınlanan analiz:
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen hafta Kuveyt, Katar ve Umman olmak üzere üç duraklı bir Körfez turuna çıktı.
Ankara ile Doha arasındaki yakın ilişkiler göz önüne alındığında Katar'ın ziyaret edilmesi olağan bir durum olsa da, Kuveyt ve Umman ziyaretleri özel bir öneme sahipti.
Erdoğan, Kuveyt ve Umman'da, Kuveyt Emiri Şeyh Mişal el-Ahmed el-Caber es-Sabah ve Sultan Haytham bin Tarık'ın geçen yıl Türkiye'ye yaptıkları ziyaretlere karşılık verdi.
Kuveyt emirinin ziyareti, bölgesel turunun bir parçası olarak gerçekleşti ve onun Arap olmayan bir ülkeye yaptığı ilk ziyaret oldu. Sultan Haitham'ın Türkiye ziyareti, yaklaşık 40 yıldır bir Umman sultanının yaptığı ilk ziyaretti.
Her iki ziyaret de önemli siyasi ve diplomatik ağırlığa sahipti ve birçok anlaşma imzalandı. Bu devletlerin Ankara ile olan mütevazı ilişkilerinde kesinlikle yeni bir sayfa açıldı. Erdoğan, bu iki ülkeyi hem karşılıklı ziyaretlerde bulunmak hem de gelişen bağları sağlamlaştırmak için ziyaret etti.
Her Körfez devletinin farklı çıkarları ve vizyonları olduğu konusunda bir anlayış var ve bu da Ankara'nın onlarla ayrı ayrı gündemler geliştirmesine yol açtı. Liderlik düzeyinde önemli bir siyasi irade olduğu açık ve bu, Türk-Körfez ilişkilerinin kişiselleştirilmiş doğası söz konusu olduğunda çok önemli.
Türkiye'nin Körfez ülkeleriyle ilişkilerinde hala keşfedilmemiş birçok alan bulunuyor. Ancak, hızla değişen bölgesel dinamikler ve Körfez devletlerinde devam eden ekonomik dönüşümler, Türkiye-Körfez ilişkilerinin hızını önemli ölçüde etkilemektedir.
Erdoğan'ın Körfez ziyaretinin önemini vurgulayan üç temel husus bulunuyor.
İlk olarak Erdoğan'ın ziyareti, Gazze ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinden bir hafta sonra, kritik bir dönemde gerçekleşti.
Erdoğan, bölgesel düzeyde, Gazze ve Suriye konusunda Körfez ülkelerinden daha geniş destek arıyor ve Ankara, Körfez ülkelerinin tek taraflı değil, çok taraflı çabalar yoluyla katkı sağlaması muhtemel olsa da, Gazze'nin yeniden inşası için Körfez'in desteğini istiyor.
Suriye konusunda ise Ankara, yeni Suriye yönetimi ile Körfez başkentleri arasında siyasi ve ekonomik angajman da dahil olmak üzere daha yakın ilişkiler kurulmasını istiyor.
İkincisi, Türkiye'nin bölgesel bir blok olarak Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ile ilişkileri yönü var. Türkiye, KİK ile bir serbest ticaret anlaşması imzalamak ve stratejik diyaloğu pekiştirmek istiyor. Bu hedefe ulaşmak için KİK'in altı üyesinin her biri ile daha güçlü ilişkiler kurmak şart.
Üçüncüsü, Erdoğan'ın Kuveyt, Katar ve Umman ziyaretlerinin ikili boyutlarını yakından incelemek önemli.
Kuveyt ve Umman ziyaretleri, Türkiye'nin bu ülkelerle ilişkilerinde yeni bir dönemin kapılarını açmak amacıyla gerçekleştirildi. Bu yeni dönemde, işbirliği taktiksel değil stratejik bir temele dayandırılırsa, ilişkiler Türkiye'nin Katar ile ulaştığı düzeye bile ulaşabilir.
Liderler bu vizyon konusunda uzlaşırsa, savunma işbirliğinde stratejik bir dönüşüm de sağlamlaştırılabilir.
Şeyh Meşal'in geçen yıl Türkiye'ye yaptığı ziyaret sırasında, iki taraf savunma tedarikine ilişkin bir protokolün uygulanması yoluyla savunma işbirliği konusunda anlaşmaya vardı.
Eski Kuveyt'in Türkiye Büyükelçisi Ghassan Al-Zawawi'nin de belirttiği üzere;
“Türkiye, özellikle savunma kapasitesi Kuveyt'in jeopolitik ihtiyaçlarına uygun olduğu için, Kuveyt'in silahlanmasında kilit bir oyuncu olma potansiyeline sahiptir. Kuveyt'in silahlanma konusunda ihtiyaçları, diğer Körfez devletlerinin ihtiyaçlarından oldukça farklıdır. Bu alanda bir ilerleme, ilişkilerin diğer alanlarında da ilerlemeyi teşvik edebilir.”
Bu açıklamaya da bakıldığında; Erdoğan'ın birkaç bakanın da dahil olduğu heyetinde bir isim dikkat çekiyordu. O da, Türk Savunma Sanayii Kurumu Başkanı Haluk Görgün.
Türkiye'nin Umman ile ilişkileri sessiz ama istikrarlı bir şekilde ilerliyor. Bu da, sonunda daha yakın askeri ve savunma işbirliğinin önünü açabilir.
Umman, Türkiye'nin Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi stratejisinin önemli bir ayağı ve Ankara, Muscat ile ilişkilerinde diğer Körfez ülkeleriyle kurduğu olumlu ivmeyi tekrarlamak istiyor.
Diğer Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi ülkeleri gibi Umman da şu anda ekonomik ve askeri politikalarını çeşitlendiriyor. Türkiye bundan yararlanmak istiyor.
Türk şirketleri, hem Umman'ın hem de Kuveyt'in ekonomik projelerine daha fazla katılımdan yararlanmaya çalışıyor.
2023-2024 yılları arasında bir yıl içinde, Umman'da kayıtlı Türk şirketlerinin sayısı neredeyse iki katına çıktı, bu da Türkiye'nin Umman'ın ekonomik manzarasındaki artan rolünü yansıtıyor.
Aynı şekilde, Kuveyt de ekonomik vizyonu ile bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Erdoğan'ın ziyareti sırasında Türkiye ve Kuveyt arasında imzalanan deniz taşımacılığı, doğrudan yatırım ve enerji işbirliği anlaşmaları bu değişimi yansıtıyor.
Katar ile ilgili olarak, ana odak noktası Ankara-Doha ortak arabuluculuk çabalarıydı. Doha, arabuluculuk çabalarını güçlendirmek için önemli bir ortağın desteğini arıyor, ancak bu sadece Gazze ile sınırlı değil. Libya ve Sudan'da Katar sorumluluğu paylaşmayı tercih ediyor ve Türkiye, güvenebileceği önemli bir aktör olarak öne çıkıyor.
Diğer yandan Pazar günü imzalanan Afganistan-Pakistan ateşkes anlaşması, ortak arabuluculuk çabalarının önemli bir sonucuydu.
Özet olarak Erdoğan'ın Körfez turu, Türkiye'yi salt siyasi ittifaktan öteye, savunma işbirliği, ekonomik entegrasyon ve bölgesel meselelerde ortak siyasi tutumları kapsayan sağlam bir stratejik ittifaka taşımayı amaçlıyordu.
Başka bir deyişle, Körfez merkezli yeni bir bölgesel düzen ortaya çıkıyor ve Türkiye, hem sert hem de yumuşak güç kapasitelerini kullanarak bu düzende önemli bir rol oynamaya çalışıyor.
Kaynak:
GDH Haber
İLGİLİ HABERLER
The Atlantic: ABD Venezuela'da savaşa mı hazırlanıyor?
The New Arab: Gazze'de ateşkesin üzerinde asılı duran soru işaretleri ne?
The Hill: Gazze'de “uluslararası güvenlik gücü” nasıl oluşacak?
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Gazze'ye giren yardımları çalan çetenin lideri Yasir Ebu Şebab öldürüldü
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


