The New Arab: Netanyahu küresel düzen için sorun haline gelecek
Netanyahu artık kendisini “Büyük İsrail” için “dini bir misyon adamı” olarak lanse ediyor! Eylül ayından itibaren Netanyahu, sadece bölge için değil küresel düzen için büyük bir sorun haline gelecek!
Son Güncelleme: 21.08.2025 - 01:44
İngiltere merkezli yayın organlarından The New Arab'da, İsrail'in artık ikinci yılına girmek üzere olan Gazze'deki soykırım savaşının bölgesel ve küresel etkilerinin yanı sıra, Netanyahu'nun kontrolden çıkan yaklaşımlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Netanyahu'nun siyasi olarak hayatta kalmasının savaşın devam etmesine bağlı olduğuna dikkat çekilen analizde, ancak Netanyahu'nun yeni bir stratejiye geçtiği ve 2 yıllık soykırım sürecinin ardından “Büyük İsrail” söylemleri ile kendisini “dini bir misyon adamı” olarak lanse etmeye başladığı tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; Eylül ayındaki BM zirvesinde çok sayıda ülkenin Filistin'i tanımasının ardından Netanyahu'nun misilleme yaparak hem bölgeyi hem de küresel düzeni kaosa sürükleyecek yeni adımlar atabileceği belirtildi.
İşte The New Arab'da yayınlanan analiz:
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, kendini her zaman tarihi bir misyonun adamı olarak görmüştü ve İsrail tarihinde üçüncü defa Başbakanlık koltuğuna oturduktan sonra, Filistinlilerin kendi devlet kurma hayallerini ortadan kaldırmak için tüm adımları atmaktan çekinmedi.
Netanyahu, İsrail'in sınırlarını Filistin'in ötesine genişletmek ve siyonizme “ihanet olarak gördüğü” Oslo Anlaşmaları'nın şartlarını ortadan kaldırmak için tüm şartları zorluyor.
Ateşli bir politikacı olan Netanyahu, İsrail siyasetinde 2000'li yılların başına kadar önemsiz bir rol oynayan aşırı milliyetçi İsraillileri de harekete geçirdi ve o zamanlar imkansız görünen maksimalist planlarının, artık mümkün olduğuna bu kitleyi inandırmış görünüyor.
Radikal politikalarını ana akım olarak sunma becerisi, ona gayri resmi olarak “İsrail Kralı” unvanını kazandırdı ve sonunda onu ülke tarihinin en uzun süre görevde kalan başbakanı yaptı.
7 Ekim 2023'e kadar Netanyahu, kendisini nadiren dini bir lider olarak tanıttı. Ancak, Hamas'ın Aksa Tufanı'ndan bu yana sık sık Tevrat'a atıfta bulunmaya başladı. Amaç aşırılık yanlıları arasında destek toplamaktı.
Gazze'ye karşı savaş Netanyahu için kişisel bir rahatlama oldu. Hamas saldırısından önce, koalisyonu, yargıyı boyun eğmek üzereydi ve kendisine yöneltilen yolsuzluk suçlamalarını kaldırma girişimine karşı ülke çapında protestolarla karşı karşıyaydı. Hükümeti çöküşün eşiğindeydi ama o sırada savaş başladı.
Bugün İsrail'de, Gazze'de neredeyse iki yıldır süren savaşın belirlenen hedeflerine ulaşamadığı konusunda bir fikir birliği var. İsrail ordusu bile artık hedeflerinin tükendiğini kabul ediyor. Gazze harabeye döndü. Ancak Netanyahu saldırılarını artırmak için yeni yollar ve planlar arıyor.
Öte yandan, zulüm altındaki Filistin toplumu dışında, İsrail toplumu da yorgun düştü. Rehineler hala evine dönmedi ve savaşın maliyeti, İsrail'e on milyarlarca dolarlık mühimmat sağlayan Amerikan hükümetinin vergi mükelleflerinin yardımıyla bile büyük bir yük olarak ortaya çıktı.
Üstelik artık, Netanyahu'ya kayıtsız şartsız destek veren ülkeler bile artık bu çatışmaya, İsrail'e ve Gazze'deki soykırım uygulamalarına karşı bir hale geldi.
Batı hükümetleri, İsrail'in Gazze'deki ihlallerini açıkça kınıyor ve açlık, çocukların öldürülmesi, Filistinlilerin sürgün edilmesi, etnik temizlik ve çok sayıda savaş suçuna ortak olmamak için çırpınıyor.
Ve bu ortamda neredeyse sadece bir kişi savaşın devam etmesini istiyor. O da Netanyahu.
Zira siyasi olarak hayatta kalması, savaşın devam etmesine bağlı. Ama dahası var. O şimdi kendini “Büyük İsrail” hayallerini gerçekleştirmek için manevi bir görevde görüyor.
Son açıklamaları, İsrail'in komşularını, özellikle de İsrail'in barış antlaşmaları imzaladığı ülkeleri şok etti. Çünkü artık açık bir şekilde “Büyük İsrail” söylemini dillendirmeye başladı.
Netanyahu yıllardır İran'ın bölgedeki vekillerinin varoluşsal bir tehdit oluşturduğu konusunda uyarıda bulunuyordu. Ayrıca Tahran'ın nükleer emellerine karşı uyarıda bulunmuş ve ABD Başkanı Donald Trump'ı İran'ın nükleer bomba yapımına sadece birkaç ay kaldığına ikna etmişti. Obama'nın nükleer anlaşmasını bozmayı başarmıştı ve şimdi de Trump'ı İran'ın nükleer altyapısına saldırmaya ikna etti.
İsrail ile İran arasında 12 gün süren savaş, İsrail'in çevresindeki ülke ve unsurlara vurduğu bir dizi bölgesel darbenin doruk noktasıydı. Lübnan'daki Hizbullah, Suriye'deki Esad rejimi, Yemen'deki Husi milisleri ve İran'ın nükleer programı.
Görünen o ki tüm bu gelişmelerin ardından Netanyahu, iktidarın sarhoşluğuna kapıldı.
Ancak bu “zaferler”, ağır bir bedel ödenmeden elde edilmedi. Evet, İsrail bölgenin haritasını değiştirmek, komşularını istikrarsızlaştırmak ve kötü niyetli projeler gerçekleştirmek isteyen bölgesel bir dev haline geldi. Ancak dünya çapındaki imajı onarılamayacak şekilde lekelendi ve Batılı müttefiklerinin çoğu artık Gazze ve Batı Şeria'daki politikalarını kınıyor.
Netanyahu, ülkesinin hayatta kalabilmesi için vazgeçilmez olan en önemli müttefiki ABD ile olan sağlam bağlarını da koparma noktasına geldi.
İsrail, her iki ana siyasi partiden çoğu Amerikalının gözünde parya bir devlet haline geldi. ABD-İsrail ilişkilerinin dinamikleri değişiyor ve sonuç hemen görünmeyebilir, ancak bir noktada ortaya çıkacak.
Şüphesiz olarak durdurulmadığı sürece İsrail lideri, soykırım savaşını sürdürmenin yollarını bulacaktır. Trump'ı Batı Şeria'nın ilhakını tanımaya zorlayacak ve aşırı sağcı ortakları, Filistin'de yaptığı soykırıma sürekli olarak destek verecek.
Netanyahu'nun kendini bir misyon sahibi olarak gören narsist bakış açısı, İsrail'i içten içe yok ederken, küresel düzeni de sürdürülemez hale getiriyor.
Eylül ayında birçok etkili ülke BM'de Filistin devletini tanıdığını açıkladığında, Netanyahu yüksek ihtimalle misilleme yapacak ve İsrail, Filistinliler ve tüm bölge için durumu daha da kötüleştirecek.
Trump, Gazze Şehri'nin işgalinin Hamas'ı yok edeceği ve savaşı sona erdireceği varsayımında yanılıyor. Nitekim son günlerde neredeyse bir milyon İsrailli, Netanyahu'nun son hamlesini reddetmek için sokaklara döküldü.
Bir Avrupalı yetkilinin dediği gibi;
“Netanyahu'nun kendisi artık, sadece İsrail için değil dünya için de büyük sorun haline geldi.”
Hatta bu tespit artık, dünya liderlerinin ve İsraillilerin çoğunluğunun ortak görüşü haline geldi.
Netanyahu kendini “dini misyon sahibi” lider olarak görebilir, ancak dünya onu böyle görmüyor.
60.000'den fazla Filistinlinin öldürülmesini onaylayan ve daha fazlasını öldürmek ve yerinden etmekle tehdit eden bir adam, adalete teslim edilmesi gereken bir suçludur.
Kaynak:
The New ArabGDH Digital NSosyal hesabını takip edebilirsiniz.
İLGİLİ HABERLER
The Epoch Times: İsrail ve Türkiye'nin Suriye'deki nüfuz mücadelesi
The Economist: Gazze'deki yıkımın gerçek boyutları ne?
Gazze'ye giren yardımları çalan çetenin lideri Yasir Ebu Şebab öldürüldü
Yolsuzluktan yargılanan Netanyahu affedilecek mi? Olası senaryolar neler?
İşgalci İsrail bir kez daha ateşkesi ihlal ederek Gazze’yi bombaladı
200’den fazla sanatçı ve kültür insanı Mervan Bergusi’nin serbest bırakılmasını talep etti
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


