The Quincy Institute: İran nükleer caydırıcılığı mı, diplomasiyi mi tercih edecek?
İran'ın nükleer programının geleceği nasıl şekillenecek? İran nükleer caydırıcılık ısrarı ile yeniden savaşı mı yoksa diplomasiyi mi tercih edecek?
Son Güncelleme: 01.07.2025 - 01:44
ABD merkezli düşünce kuruluşlarından The Quincy Institute'de 12 gün süren İran-İsrail savaşının ardından, İran'ın nükleer programının geleceğinin ve İran'ın tercihleri doğrultusunda ortaya çıkacak olası sonuçların değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
ABD Başkanı Trump'ın 2018 yılında 2015 nükleer anlaşmasından çekilmesinden bu yana, İran'ın nükleer programını genişlettiği iddialarının savaşın asıl sebebi olduğu tespiti yapılan analizde, 12 günlük savaşın ardından İran'ın tercihlerinin savaşın devam edip etmeyeceği belirtildi.
Analizde ayrıca, sürecin geleceğine ilişkin uzman görüşlerine ve tarafların değerlendirmelerine yer verildi.
İşte The Quincy Institute'de yayınlanan analiz:
Son çatışma sırasında ABD ve İsrail'in İran'a yönelik saldırıları, Tahran'ın nükleer programından geriye ne kaldığına dair soruları gündeme getirdi.
12 günlük savaşı sona erdirmek için 24 Haziran'da Katar'ın arabuluculuğunda İsrail ve İran arasında kırılgan bir ateşkes yürürlüğe girdiğinden bu yana, hasarın boyutu konusunda çelişkili değerlendirmeler ortaya çıkmaya başladı.
ABD Savunma Bakanlığı'na bağlı Savunma İstihbarat Ajansı'nın (DIA) sızdırılan istihbarat değerlendirmesinde, saldırıların İran'ın nükleer programının temel bileşenlerini yok etmediği ve nükleer silah geliştirme sürecini muhtemelen sadece birkaç ay geciktirdiği sonucuna varıldığı bildirildi.
Bu, saldırıların İran'ın nükleer tesislerini “yok ettiğini” söyleyen ABD Başkanı Donald Trump'ın önceki iddialarıyla çelişiyor. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu da operasyonun İran'ın nükleer tehdidini ortadan kaldırdığını söyledi.
Ancak, İran'ın nükleer programından geriye ne kaldığına dair şüpheler, ABD siyasetinde bir tartışma konusu haline geldi. Trump yönetimi ve üst düzey yetkililer, hasarı küçümseyen DIA değerlendirmesini reddetti. Trump ayrıca CNN ve New York Times'ı görevi baltalamakla suçladı.
Quincy Institute for Responsible Statecraft'ın başkan yardımcısı Trita Parsi, yönetimin başarıya ilişkin güçlü iddialarının, daha fazla askeri müdahaleyi önleme arzusunu yansıtıyor olabileceğini söyledi.
Trita Parsi;
“Diplomasiye bir şans vermek istiyorlar ve İsraillilerin onları Trump'ın ilgilenmediği uzun süreli bir savaş durumuna sokmaya çalıştığını fark ediyorlar”
ifadelerini kullandı.
Ayetullah Ali Hamaney yaptığı açıklamada, ABD ve İsrail'in saldırılarının hiçbir başarı elde edemediğini belirtirken, İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ise, İran devlet televizyonuna verdikleri demeçte, önemli ve ciddi hasar gördüklerini söyledi.
Yani Hem Washington hem de Tahran, İran'ın nükleer tesislerinin hasar gördüğünü kabul ederken, hasarın boyutu konusunda fikir ayrılığına düştüler. Bu değerlendirme, İran'ın nükleer programının gelecekteki yönünü anlamak için kilit öneme sahip görülüyor.
12 günlük savaş, 13 Haziran'da İsrail'in İran'ın nükleer tesislerine saldırması ve üst düzey komutanlar ile bilim adamlarının öldürülmesiyle başladı. İran, İsrail'e füze saldırıları ile karşılık verdi. 22 Haziran'da ABD de savaşa katılarak Fordow, Natanz ve İsfahan'ı sığınak delici bombalar ve seyir füzeleri ile vurdu.
İran 23 Haziran'da Katar'daki Al Udeid hava üssünü hedef alarak misilleme yaptı, ancak herhangi bir hasar bildirilmedi. ABD ve Katar'ın arabuluculuğunda 24 Haziran'da ateşkes yürürlüğe girdi. O zamana kadar İsrail'in İran'da 900'den fazla kişiyi öldürdüğü, İsrail'de ise 28 kişinin öldüğü bildirildi.
On yıllardır süren anlaşmazlık: İran'ın nükleer programı
İsrail ve ABD'nin savaşı, İran'ın nükleer programı konusunda on yıllardır süren anlaşmazlığın dramatik bir şekilde tırmanmasına neden oldu.
ABD'nin 2018 yılında 2015 nükleer anlaşmasından çekilmesinden bu yana, İran'ın nükleer programını genişlettiği ve zenginleştirme ve stok sınırlarını aştığı iddia ediliyor. Ancak Tahran, nükleer silah peşinde olmadığını, programının sivil ve barışçıl olduğunu ısrarla savunuyor.
ABD ve İsrail'in saldırılarına ilişkin ilk değerlendirmeler, öncelikle İran'ın Fordow ve Natanz'daki uranyum zenginleştirme tesisleri ile İsfahan'daki uranyum dönüşüm tesisine odaklandı. Bulgular, uydu görüntüleri ve istihbarat raporlarına dayandırılarak, bu tesislerin hassas askeri saldırılarla ağır hasar gördüğü ve zenginleştirme ve işleme faaliyetlerinin ciddi şekilde aksadığı sonucuna varıldı.
Bununla birlikte, İran'ın henüz açıklamadığı değerlendirme olmadan, tesislerin içindeki hasarın tam boyutu belirsizliğini koruyor.
Güney Florida Üniversitesi'nde profesör olan ve yeni yayınlanan “İran'ın Yükselişi ve Orta Doğu'da ABD ile Rekabeti” kitabının yazarı Mohsen Milani verdiği demeçte,
“İran'ın nükleer programı, savunma doktrininin merkezi bileşeni olmasa da, İran'ın meydan okuma ve gururunun sembolü haline geldi”
değerlendirmesinde bulundu.
İran'ın İsrail ve ABD ile 12 günlük savaşın ardından attığı ilk adımlardan biri, Guardian Council'ın IAEA ile işbirliğini askıya almak, ancak sonlandırmamak için bir Parlamento tasarısını onaylamasıydı.
12 günlük savaş sırasında İran, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'ndan (NPT) ayrılmakla da tehdit etti, ancak şu ana kadar herhangi bir adım atmadı.
Nükleer caydırıcılık mı, diplomasi mi?
ABD-İsrail saldırısı, İran'ın liderlerini ve halkını da şok etti ve bazı sertlik yanlısı kesimlerin nükleer silahlanmanın ilerletilmesi çağrısında bulunmasına neden oldu.
Gelinen noktada, İsrail'in ABD'nin onayıyla saldırıyı başlattığı sırada İran'ın Umman'ın arabuluculuğuyla ABD ile müzakereler yürüttüğü göz önüne alındığında, Tahran için ABD ile nükleer müzakerelere dönmek zor olabilir.
Ancak King's College London kıdemli öğretim görevlisi olan Andreas Krieg, askeri saldırıların nükleer sorunu çözemediği için İran ile diplomasiye devam edilmesi gerektiğini belirtti.
Andreas Krieg verdiği demeçte, Katar ve ABD'nin Orta Doğu temsilcisi Steve Witkoff'un çabalarının yeni müzakereler için zemin hazırladığını belirtti. İran, savaş sonrası koşullar arasında güvenlik garantileri, ekonomik yardım ve genişletilmiş bölgesel rol yer alıyorsa müzakerelere geri dönebilir.
Ancak görünen o ki; herhangi bir yeni müzakere, İran'ın zenginleştirme haklarını Batı'nın denetimi ile dengeleyen önceki anlaşmaların ötesine geçecektir.
Müzakereler yeniden başlarsa, uranyum zenginleştirme muhtemelen anlaşmazlığın merkezinde yer alacaktır.
Ancak, müzakerelerin yeniden başlaması için gösterilen çabalar, ABD ile İran arasında savaş sonrası devam eden gerginlikler nedeniyle hâlâ engelleniyor. Bu gerginlikler, birbiriyle çelişen haberler ve değişen tutumlarla da yansıtılıyor.
Örneğin geçen hafta Trump, ABD'nin bu hafta İran ile müzakereleri yeniden başlatmaya hazır olduğunu söyledi, ancak Arakçi müzakereleri yeniden başlatma planını yalanladı.
NATO Zirvesi'nde ABD başkanı, İran'ın savaş sonrası toparlanmasını desteklemek için yaptırımların uygulanmasında olası bir gevşeme sinyali verdi. CNN, Trump yönetiminin İran'a sivil nükleer programı desteklemek için 30 milyar dolara kadar dondurulmuş fonlara erişim izni verebileceğini bildirdi.
Müzakerelere geri dönülüp dönülmeyeceğine dair belirsizlik ve devam eden sözlü savaş, her iki ülkenin de 12 günlük savaşın ardından stratejilerini yeniden değerlendirip pozisyonlarını yeniden tanımladığını ve diplomasi nihayet işe yaramaya başlamadan önce bunu yaptığını gösteriyor.
Kaynak:
The Quincy InstituteThe Wall Street Journal: Ortadoğu'daki yeni dengeler ve İbrahim Anlaşmaları'nın geleceği
The Economist: Netanyahu için görev tamamlandı mı?

Netanyahu'dan "Trump arkamda soykırım yaparım" mesajı: Orta Doğu haritasını yeniden çizeceğiz

İsrail Genelkurmay Başkanı Suriye'ye saldırı planını onayladı
Alman halkının %51'i İsrail'e silah ihracatına karşı çıkıyor
ABD öğrencilerin vize başvurularını askıya aldı
The National Interest: Türkiye'nin etkili bölgesel güç hamlesi ve beklentiler
National Security Journal: Trump'ın Ukrayna Savaşı'nı 'Avrupalılaştırma' stratejisi ve savaşın geleceği
The New York Times: Avrupa yerli savunma sanayi ve ABD bağımlığı ikilemini aşabilecek mi?
Responsible Statecraft: İsrail'in “Çevre Doktrini” ve artan Türkiye rahatsızlığı
Responsible Statecraft: Trump'ın “yaptırım tehdidi” Rusya'yı durdurabilir mi?
The New Arab: İsrail-Suriye ilişkileri nereye evrilecek?
The National Interest: ABD, Türkiye'yi neden F-35 programına kabul etmeli?
National Security Journal: ABD ve Rusya, Ukrayna'da filli bir savaşa mı sürükleniyor?
Arab News: Azerbaycan-Rusya gerilimi ve Türkiye'nin dengeleyici rolü
The New Arab: İsrail'in Gazze'deki tehcir ve kabus senaryosu

