The Wall Street Journal: Ortadoğu'daki yeni dengeler ve İbrahim Anlaşmaları'nın geleceği
İsrail-İran Savaşı'nın etkileri Ortadoğu'daki dengeleri yeniden şekillendirdi. İşte ABD ve İsrail'in bölgeye dair planı ve İbrahim Anlaşmaları'nın geleceği.
Son Güncelleme: 28.06.2025 - 05:45
ABD merkezli önemli yayın organlarından The Wall Street Journal'da, İran-İsrail savaşının ardından ABD ve İsrail'in bundan sonraki olası Ortadoğu hamlelerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
İran ile yaşanan 12 günlük savaş ve Trump'ın İran'ın nükleer tesislerine saldırı emri vermesinin, Suudi Arabistan başta olmak üzere bölgedeki diğer ülkeleri de tedirgin ettiği belirtilen analizde, yaşanan gelişmelerin ardından Abraham Anlaşmaları başta olmak üzere bölgenin yeni gelişmelere gebe olduğu tespitinde bulunuldu.
Analizde ayrıca; ABD'nin ve İsrail olası hamleleri ve bölgenin geleceğine dair uzman görüşlerine ve değerlendirmelere yer verildi.
İşte The Wall Street Journal'da yayınlanan analiz:
Orta Doğu dramatik bir yeniden yapılanma sürecinden geçiyor. Ancak bu, ABD ve bölge liderlerinin iki yıl önce öngördükleri yeniden yapılanma açıklamalarından çok farklı bir yönde ilerliyor.
7 Ekim 2023'te Hamas'ın Aksa Tufanı saldırılarından önce, yıllarca süren titiz müzakereler Suudi Arabistan'ı İsrail'i diplomatik olarak tanıma konusunda bir anlaşmanın eşiğine getirmişti. Bu anlaşma, İran'a karşı bir İsrail-Arap koalisyonunu sağlamlaştırmayı hedefliyordu.
Ayrıca bu hedef, İsrail'in Arap ve Müslüman dünyasında daha fazla kabul görmesinin önünü açacaktı.
Ancak İsrail'in İran ile yaşadığı 12 günlük savaş, önerilen bu anlaşmanın temelini oluşturan hesaplamaları altüst etti. Bu, İran'ın güçlü müttefikleri Hizbullah ve Husileri zayıflatan, Esad rejiminin Suriye'deki çöküşünü hızlandıran ve nihayetinde İran'ı köşeye sıkıştıran bir dizi savaşın son noktası oldu.
Ortadoğu'da yeni dengeler
12 günlük savaşın ardından İran'ın büyük ölçüde geri adım atmasıyla, Suudi Arabistan'ın diğer endişelerini bir kenara bırakıp bu anlaşma konusunda ilerlemek için artık daha fazla teşviki var.
Körfez'deki üst düzey yetkililer, geçen ay ABD Başkanı Trump'ın Körfez'e yaptığı yüksek profilli ziyaretin de dahil olduğu Washington ile ilişkilerine yaptıkları yatırımların, nüfuz açısından karşılığını almadığından endişe duyuyorlar.
Diğer yandan Trump'ın, İran'ın ana nükleer tesislerine sınırlı bir saldırı emri vermesi de bölgedeki diğer ülkeleri ileride hedef olma konusunda tedirgin etti.
Kuveyt Üniversitesi'nde görev yapan Ortadoğu uzmanı Bader al-Saif;
“Ortadoğu'da artık her şey değişiyor”
değerlendirmesi ile süreci özetliyor.
Zira Trump, İran ateşkesinden elde ettiği ivmeyi, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Fas ve Sudan'ın dahil olduğu ilk döneminde arabuluculuk yaptığı Abraham Anlaşmaları'nı temel alarak, daha fazla ülkenin İsrail ile diplomatik ilişkiler kurmasını sağlamak için kullanmaya hevesli görünüyor.
Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff CNBC'de yaptığı açıklamada;
“Başkanın temel hedeflerinden biri Abraham Anlaşmaları'nın genişletilmesi, daha fazla ülkenin anlaşmaya dahil olması ve biz de bunun için çalışıyoruz. İnsanların belki de hiç düşünmeyeceği bir dizi ülkede normalleşme olmasını umuyoruz."
ifadelerini kullandı.
Ancak Körfez'de normalleşmenin ilerlemesi önünde önemli engeller var.
Örnek olarak Suudiler, Gazze Şeridi'nde savaş devam ederken anlaşma yapmayacaklarını açıkça belirttiler. Gazze'de resmi kayıtlara göre şu ana kadar 56.000'den fazla kişi öldürüldü.
Yeniden dengeleme dönemi
Orta Doğu'da devam eden jeopolitik dengelenme, durumu daha da karmaşık hale getiriyor. İsrail'in İran ve Hizbullah'a karşı yürüttüğü askeri ve istihbarat operasyonları, İsrail'in kendilerinin desteklemediği ve etkileyemediği eylemlerde bulunacağından endişe duyan Arap devletlerini tedirgin ediyor.
İşte tüm bu nedenlerle görünen o ki; bazı Arap devletleri için İran'ı kontrol altına almak için İsrail ile işbirliği yapmak daha cazip hale geldi.
İsrail ve Körfez ülkeleri, İran'ın füzelerinin menzilinde ve Tahran'ın işgal altındaki Filistin toprakları, Lübnan, Suriye, Irak, Bahreyn ve Yemen'deki silahlı gruplara verdiği destek, İsrail ve birçok Arap ülkesinin güvenliğini tehdit ediyor.
Hatta Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, 2017 yılında İran'ın Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney'i “Orta Doğu'nun yeni Hitler'i” olarak nitelendirmişti.
Filistin sorunu nedeniyle on yıldır süren Arap boykotunu bozan BAE ve Bahreyn, 2020 yılında İsrail ile ilişkilerini normalleştirdi. Trump, ilk döneminde Suudi Arabistan'ın da aynı yolu izlemesini sağlamaya çalıştı, ancak görev süresi sona erdi.
Biden yönetimi tarafından 2023 yılında müzakere edilen üçlü anlaşma, Washington'un Riyad'ın saldırıya uğraması halinde savunmasına yardım etmeyi ve uranyum zenginleştirme ile sivil nükleer program geliştirmeyi taahhüt ederken, karşılığında ABD'nin Suudi topraklarına ve hava sahasına erişim hakkı ve Suudi Arabistan'ın Çin ile güvenlik işbirliğine kısıtlamalar getirilmesini öngörüyordu.
Çatışmaların ekonomik büyüme planlarına zarar verebileceğinden endişelenen Suudi Arabistan ve BAE, taraf seçmek zorunda kalmamak için jeopolitik bir dengeleme hamlesiyle 2023'te İran ile bir uzlaşma sağladı.
Bu yeni ilişkiyi de, 7 Ekim'den sonra bölgedeki çatışmalara çekilmemek için kullandılar.
İran, Nisan ve Ekim 2024'te İsrail'e yüzlerce insansız hava aracı ve füze fırlattığında, Körfez ülkelerine önceden haber vererek hava sahalarını boşaltmalarını sağladı. İsrail karşılık verdiğinde Suudiler, İranlıları Körfez enerji tesislerine misilleme yapmamaları konusunda uyardı ve Washington'a İsrail'in tırmanışına karşı lobi yaptı.
İsrail'in İran'a karşı yürüttüğü savaş ise bu hassas dengeyi adeta sınadı.
Körfez ülkeleri İran'ın zayıflamasından memnun olsa da, rejim değişikliği konuşmaları onlara ABD'nin Irak işgalini ve Saddam Hüseyin'in devrilmesinden sonra ortaya çıkan kaosu hatırlattı.
Körfez yetkilileri, ateşkesin İsrail-İran savaşını durdurmasından sonra bile Suudi Arabistan'ın İran'ın siyasi olarak istikrarsız ve saldırıya geçme kapasitesine sahip olmaya devam etmesinden endişe duyduğunu belirtti.
Roma merkezli düşünce kuruluşu Istituto Affari Internazionali'nin Orta Doğu ve Afrika programının başkanı Maria Fantappie, Suudi Arabistan'ın Tahran üzerinde artan ABD ve İsrail baskısından faydalanmak istediğini, ancak “yeni bir bölgesel düzenin alıcısı” olmaktan da korktuğunu belirtiyor.
Körfez ülkeleri, İsrail'in İran'a yönelik saldırılarını İran'ın egemenliğini ihlal olarak kınadı. Trump'ın nükleer tesislere saldırıları onaylamasının ardından da benzer ifadeler kullandılar, ancak görünüşe göre Trump'ın tepkisini çekmemek için ifadelerini ölçülü tuttular.
Gelinen noktada Trump ve İsrail, Körfez ülkelerinin yaşadığı tedirginliği ortadan kaldırıcak bir formül bulmak zorunda. Ve bulacakları bu formül hem bölgenin hem de Abraham Anlaşmaları'nın geleceğini belirleyecek gibi görünüyor.
Kaynak:
GDH Haber
The Guardian: ABD'nin “İsrail'in üstünlüğüyle bölgeyi yönetme” yaklaşımı çöküyor!
The Wall Street Journal: İran'ın ‘Direniş Ekseni’ neden harekete geçmiyor?

Suriye'de yeni dönemin ilk yurtdışı ziyareti: Cumhurbaşkanı Şaraa Suudi Arabistan'da

İsrail Genelkurmay Başkanı Suriye'ye saldırı planını onayladı
Alman halkının %51'i İsrail'e silah ihracatına karşı çıkıyor
ABD öğrencilerin vize başvurularını askıya aldı
The National Interest: Türkiye'nin etkili bölgesel güç hamlesi ve beklentiler
National Security Journal: Trump'ın Ukrayna Savaşı'nı 'Avrupalılaştırma' stratejisi ve savaşın geleceği
The New York Times: Avrupa yerli savunma sanayi ve ABD bağımlığı ikilemini aşabilecek mi?
Responsible Statecraft: İsrail'in “Çevre Doktrini” ve artan Türkiye rahatsızlığı
Responsible Statecraft: Trump'ın “yaptırım tehdidi” Rusya'yı durdurabilir mi?
The New Arab: İsrail-Suriye ilişkileri nereye evrilecek?
The National Interest: ABD, Türkiye'yi neden F-35 programına kabul etmeli?
National Security Journal: ABD ve Rusya, Ukrayna'da filli bir savaşa mı sürükleniyor?
Arab News: Azerbaycan-Rusya gerilimi ve Türkiye'nin dengeleyici rolü
The New Arab: İsrail'in Gazze'deki tehcir ve kabus senaryosu

