Arab News: Azerbaycan-Rusya gerilimi ve Türkiye'nin dengeleyici rolü
Azerbaycan'ın Karabağ zaferi, Ukrayna'da uzayan savaş, Esed rejiminin yıkımı ve Azerbaycan-Rusya gerilimi. İşte değişen bölgesel dengeler, Rusya'nın güç kaybı ve Türkiye'nin artan rolü.
Son Güncelleme: 14.07.2025 - 01:41
Suudi Arabistan merkezli yayın organlarından Arab News'de, son dönemde Azerbaycan ve Rusya arasında yaşanan gerilimin bölgesel etkilerinin ve Türkiye'nin süreçtedeki dengeleyici rolünün değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Ankara'nın son dönemde Bakü ile Moskova arasında tırmanan gerginlik karşısında, uzun zamandır dış politikada izlediği dengeli ve stratejik yaklaşımı yine ortaya koyduğu tespiti yapılan analizde, Türkiye'nin her iki tarafa da itidal çağrısında bulunanarak, Güney Kafkasya'daki genel istikrarsızlıktan duyduğu endişeyi dile getirdiği belirtildi.
Analizde ayrıca; Azerbaycan'ın Karabağ zaferi, Ukrayna'daki uzun süreli savaş ve Esed rejiminin yıkımı ile Suriye'deki önemli müttefikini kaybetmesi gibi gelişmelerin sürece etkilerine dair değerlendirmelere yer verildi.
İşte Arab News'de yayınlanan analiz:
Son günlerde, Güney Kafkasya'da meydana gelen bir dizi olay ve değişen jeopolitik dinamikler nedeniyle Azerbaycan ile Rusya arasındaki ilişkiler, benzeri görülmemiş bir gerginlik dönemine girdi.
Bu gerginlikler, sadece Bakü ve Moskova için değil, Azerbaycan'ın yakın müttefiki olan ve NATO üyesi olmasına rağmen Rusya ile ilişkilerinde uzun süredir hassas bir dengeyi koruyan Türkiye için de önemli sonuçlar doğuruyor.
Ankara'nın Bakü ile Moskova arasında tırmanan gerginliğe verdiği tepki, yine stratejik olarak ölçülü görünmektedir.
Türkiye, her iki tarafa da itidal çağrısında bulunmuş ve Güney Kafkasya'daki genel istikrarsızlıktan duyduğu endişeyi dile getirmiştir.
Diğer yandan bu sükunet çağrılarının altında, Türkiye'nin bölgesel hedefleri ve her iki tarafla olan ilişkilerine dayanan, iyi hesaplanmış dış politika hesapları yatmaktadır. Ankara'nın Bakü ile Moskova arasındaki gerilimi nasıl algıladığını ve bunun bölgedeki dış politikası için ne anlama geldiğini anlamak önemlidir.
Rusya-Azerbaycan gerilimi
Rusya ile Azerbaycan arasındaki gerginlikler uzun bir süredir, aslında yüzeyin altında kaynıyordu. Ancak son zamanlarda zirveye ulaştı.
Azerbaycan'ın 2020 Karabağ savaşındaki zaferi dengeleri değiştirdi ve 2003'ten bu yana iktidarda olan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'i Moskova'ya daha az bağımlı bir dış politika izlemeye teşvik etti.
Üç önemli olay, Rusya'nın Azerbaycan ve daha geniş Güney Kafkasya üzerinde sahip olduğu nüfuzu kaybetmesine neden oldu.
Bunlar; Azerbaycan'ın Karabağ zaferi, Ukrayna'daki uzun süreli savaş ve Suriye'deki önemli müttefikini kaybetmesi.
Bu gelişmeler, Güney Kafkasya'daki güç dengesini de değiştirdi. Azerbaycan daha özerk bir aktör olarak konumlandı ve Ermenistan hem Ankara hem de Bakü ile ilişkilerini onardı.
Türkiye, Rusya ve İran'ın azalan etkisinin yarattığı boşluğu doldurdu.
Geçtiğimiz günlerde Azerbaycan ziyaretinden dönen Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uçakta gazetecilere verdiği demeçte, Türkiye'nin “en büyük dileğinin” bu “talihsiz olayların” Bakü-Moskova ilişkilerinde “onarılamaz bir hasara” yol açmamasını sağlamak olduğunu belirtti.
Erdoğan'ın bu açıklaması, Ankara'nın her iki ülkeyle de yakın stratejik ilişkilerini sürdürmeyi amaçlayan ihtiyatlı yaklaşımını yansıtıyordu.
Türkiye'nin Azerbaycan ile ilişkisi, aralarındaki kültürel ve siyasi bağlar nedeniyle genellikle “tek millet, iki devlet” olarak tanımlanıyor. 2020 savaşı sırasında Türkiye, Rusya'yı doğrudan kışkırtmamak için dikkatli davranarak Azerbaycan'a destek sundu.
Öte yandan Türkiye ve Rusya, bazı bölgesel konularda farklılıklar yaşamasına rağmen dengeli bir ilişki sürdürdü ve Batı ülkelerinin rahatsızlığına rağmen, enerji işbirliğinden Türkiye'nin Rus S-400 füze sistemini satın alması gibi silah alımlarına kadar ilişkilerini bölümlere ayırmanın yollarını buldu.
İlişkilerinin bölümlere ayrılmış yapısı, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki yakın kişisel bağlar sayesinde sağlamlaştırılmıştır.
Bu ilişkiler göz önüne alındığında, şüphesiz olarak Türkiye bu durumda taraf seçemez. Aksine, bölgesel hedeflerini tehdit edebilecek Güney Kafkasya'daki herhangi bir istikrarsızlığı önlemek için her iki tarafla olan ilişkilerine güvenebilir.
Mevcut durumu korumak için Türkiye şu anda Ermenistan ve Azerbaycan arasında bir barış anlaşması yapılması için baskı yapıyor. Geçtiğimiz Perşembe günü, Aliyev ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan Abu Dabi'de bir araya geldi. Bu toplantı, Güney Kafkasya'daki dengeler açısından bir dönüm noktası olarak değerlendirilebilir.
Türkiye'nin, uzun süredir tartışılan Zangezur Koridoru konusunda Ermenistan ve Azerbaycan ile geçici bir anlaşma üzerinde çalıştığına dair haberler de var. Bu anlaşma, imzalanması halinde bölgede bir dönüm noktası olacak.
Ankara, Erdoğan'ın ifadesiyle bu koridoru “jeoekonomik devrim”in bir parçası olarak görüyor. Beklendiği gibi, bu koridor, kenara itilme korkusu yaşayan Rusya ve İran tarafından endişeyle karşılanıyor.
Bu arada, bazı eski Azerbaycanlı yetkililer, Azerbaycan'da bir Türk askeri üssünün kurulmasını açıkça talep ettiler. Her ne kadar resmi bir açıklama gelmemiş olsa da, bu tür açıklamalar Bakü'nün, büyük olasılıkla Türkiye'nin desteğiyle askeri kapasitesini ve altyapısını güçlendirmeye çalıştığını gösteriyor.
Bu durum Moskova'yı kesinlikle rahatsız edecektir. Ancak Türkiye, fazla iddialı görünmemek için dikkatli davranacaktır.
Sonuç
Bakü-Moskova gerginliğini Rusya'yı daha da izole etmek ve Azerbaycan'ı Batı'ya yaklaştırmak için bir fırsat olarak gören Batı ülkeleri aksine, Türkiye Rusya'yı izole etmekten kaçınan ve Azerbaycan'ın daha cesur adımlar atmasını dengeleyen bir politika tercih etmektedir.
Bunun nedeni, Ankara'nın Bakü ile Moskova arasında tam bir kopuş riskine girmenin çok büyük bir kayıp olacağını düşünmesidir.
Batı'nın aksine Türkiye, sadece komşusu olmakla kalmayıp, çıkarları için hayati öneme sahip bir jeopolitik koridor olan Güney Kafkasya'daki ekonomik entegrasyona daha fazla odaklanmaktadır.
Elbette, geçen Aralık ayında Rusya'nın Azerbaycan sivil uçağını düşürmesi ve 38 kişinin hayatını kaybetmesi gibi olaylar ve karşılıklı tutuklamalar, kolayca giderilemeyecek derin gerginlikleri ortaya çıkardı. Ancak geçmiş, ciddi anlaşmazlıkların aşılabileceğini göstermektedir.
Örneğin, 2015 yılında Türkiye'nin Suriye sınırında bir Rus askeri uçağını düşürmesi olayını ele alalım. Türkiye-Rusya ikili ilişkileri bu olayın ardından dibe vurmuş, ancak bir yıl içinde iki taraf ilişkilerini yeniden kurmuş ve hatta Suriye için Astana barış sürecini başlatmıştır.
Bakü ile Moskova arasında da benzer bir süreç yaşanabilir ve mevcut gerginlikler pragmatik bir yumuşamaya yol açabilir.
Kaynak:
GDH Haber
İLGİLİ HABERLER
The Quincy Institute: İran nükleer caydırıcılığı mı, diplomasiyi mi tercih edecek?
The Wall Street Journal: Ortadoğu'daki yeni dengeler ve İbrahim Anlaşmaları'nın geleceği
The Economist: Trump Türkiye ile ilişkilerde yeni bir dönem başlattı
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Avrupalı liderlerden ABD'nin barış görüşmelerine sert eleştiri
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


