Politico: AB-İran nükleer görüşmeleri nasıl sonuçlanacak?
Avrupalı liderler İsrail ve ABD'nin hukuk tanımaz adımlarının gölgesinde mi hareket edecek yoksa bağımsız kalabilecek mi? AB-İran nükleer görüşmeleri nasıl sonuçlanacak?
Son Güncelleme: 26.07.2025 - 08:16
Brüksel merkezli yayın organlarından Politico'da Avrupa Birliği ve İran arasında İstanbul'da başlayan yeni nükleer görüşmelerin olası sonuçlarının ve etkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Eğer görüşmeler İsrail ve ABD'nin baskısı altında ilerlemezse, İran'ın nükleer programının uluslararası denetim altında ilerlemesi için zemin hazırlanabileceği tespiti yapılan analizde, özellikle İsrail'in hukuk tanımaz hamlelerinin süreci baltalama potansiyeli taşıdığına dikkat çekildi.
Analizde ayrıca; Avrupa Birliği liderlerinin gerek birliği geleceği gerekse de bölgesel istikrar için kritik bir seçmler karşı karşıya olduklarına dair değerlendirmeler yapıldı.
İşte Politico'da yayınlanan analiz:
Avrupa liderleri İstanbul'da İranlı meslektaşlarıyla nükleer müzakereler için bir araya geldi.
Ancak İsrail ve ABD'nin son zamanlarda İran'a yönelik askeri saldırıları Ortadoğu'yu yeni bir belirsizliğe sürükleyerek uluslararası hukuku zedelediğinden, savaş olmadan nükleer programı başarıyla kısıtlayan az sayıdaki diplomatik girişimlerden birinin varlığı şu anda tehdit altında.
2015 tarihli tarihi Ortak Kapsamlı Eylem Planı'nın mimarı ve koruyucusu olan Avrupa, kritik bir seçimle karşı karşıya.
Nükleer silahların yayılmasını önlemeyi amaçlayan çok taraflı diplomasinin arabulucusu olarak rolünü yeniden teyit etmek ya da İsrail'in ABD destekli askeri revizyonizmini takip ederek, küresel güvenliği daha da parçalayacak bir çatışmaya zemin oluşturmak!
Geçen hafta, Avrupa liderliğinde oluşturulan ve bugüne kadar müzakere edilen en kapsamlı nükleer silahların yayılmasının önlenmesi anlaşması olan 2015 anlaşmasının 10. yıl dönümü kutlandı. Bu nedenle, şu anki durum büyük önem taşıyor.
2015 tarihli tarihi Ortak Kapsamlı Eylem Planı, ısrar, birlik ve uluslararası hukuka saygı ile yaklaşıldığında diplomasinin başarılı olabileceğini kanıtladı. Batı hükümetleri İran'ın nükleer silah elde etmesini önleme konusunda ciddiyse, bu sefer zorlamadan daha fazlasını sunmalı ve kısa vadeli gerilimleri yatıştıracak ve kalıcı istikrarın temellerini atacak diplomatik bir çözüm sunmalı.
İran ile Batı arasındaki ilişkilerde güvenin en düşük seviyede olduğu bir dönemde olsa da, bu an paradoksal olarak böyle bir anlaşma için benzersiz ancak dar bir fırsat sunabilir.
İsrail süreci çıkmaza mı sürükleyecek?
İsrail'in kararı, uluslararası hukuk veya devam eden diplomasiye aldırış etmeden nükleer gelişmeyi durdurmak için etkisiz askeri güç kullanma şeklindeki son derece rahatsız edici bir örüntüyü takip ediyor.
Örneğin, İsrail'in 1981'de Irak'ın Osirak reaktörüne düzenlediği saldırı, ülkenin nükleer faaliyetlerini ortadan kaldırmadı. Bu saldırı, Saddam Hüseyin'i çabalarını ikiye katlamaya teşvik etti ve sonuçta bölgeyi ve Batı'yı on yıllarca sürecek istikrarsızlık ve savaşa sürükledi.
Bugünle olan paralellikler çok belirgin. Sabotaj, yaptırımlar ve saldırıların tırmanması, Tahran'ın nükleer programı etrafında kontrolden çıkma riski taşıyan kalıcı bir “kedi-fare” oyununa yol açabilir. Ve endişe verici bir şekilde sadece bölgeyi değil dünyayı kaosa sürükleyebilir.
Uluslararası güvenlik önlemleri altında bulunan İran'ın nükleer enerji tesislerine, askeri tesislere ve yerleşim bölgelerine yönelik askeri saldırılar, yetkililerin suikastına yönelik girişimler de dahil olmak üzere, BM Şartı ve uluslararası hukuk uyarınca yasadışıdır.
İsrail'in bu adımları ve cezasızlıkla karşı karşıya kalması, uluslararası hukuk düzeni gerçek zamanlı olarak çökertiyor ve bu durum, eğer tersine çevrilmezse, gücün ilkeleri gölgede bıraktığı ve Batı'nın küresel etkisini yerle bir edecek yeni bir dünya ortaya çıkaracak.
Eğer görüşmeler İsrail ve ABD'nin baskısı altında ilerlemezse, İran'ın nükleer programının uluslararası denetim altında ilerlemesi için zemin hazırlanabilir.
Görünen o ki; Avrupa ve İran'ın önümde zorlu bir yol olacak.
Özellikle de Washington'un 2015 anlaşmasını ihlal etmesi ve son zamanlarda yaşanan askeri gerginlik nedeniyle süreç yine baltalanabilir.
Diplomatik ilişkiler pamuk ipliğine bağlı ve savaş riski devam ederken, Avrupa'nın yenilenen rolü militarizmi reddetmeye dayandırılmalı ve tüm tarafların kabul edebileceği yaratıcı, pratik çözümlerle canlandırılmalıdır.
Avrupa, ancak bu tür bir cesaret, vizyon ve inisiyatif göstererek kaybettiği güvenilirliğinin bir kısmını geri kazanabilir.
Kaynak:
PoliticoİLGİLİ HABERLER
The Conversation: Trump'ın politika değişikliği ve Ukrayna'da ateşkes umutları
The National Interest: ABD, Türkiye'yi neden F-35 programına kabul etmeli?
The Economist: Trump Türkiye ile ilişkilerde yeni bir dönem başlattı
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Gazze'ye giren yardımları çalan çetenin lideri Yasir Ebu Şebab öldürüldü
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


