The Guardian: İsrail'e karşı diplomatik tsunami ve etkileri
Netanyahu'nun “teröre destek” ve “antisemitizm” suçlamaları artık küresel arenada karşılık bulmuyor! Peki İsrail'e karşı başlayan diplomatik tsunaminin sonuçları ne olacak?
Son Güncelleme: 04.08.2025 - 01:29
İngiltere'nin önde gelen yayın organlarından The Guardian'da, İsrail'in Gazze'deki soykırımına karşı küresel arenada atılan son adımların etkilerinin ve olası sonuçlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
İngiltere, Fransa ve Kanada gibi ülkelerin Filistin'i tanıyacaklarını açıklamalarının ardından New York'da düzenlenen Filistin Konferansı'nın da büyük bir etki oluşturduğu belirtilen analizde, Netanyahu'nun iddia ettiği gibi; AB ve BM'nin yanı sıra Dünya Sağlık Örgütü'nden BBC'ye kadar tüm küresel aktörlerin “antisemitik” olması dünya kamuoyu tarafından kabul edilebilecek bir argüman olmanın artık çok ötesinde olduğu tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; Netanyahu'nun “teröre destek” ve “antisemitizm” gibi suçlamalarının artık küresel arenada karşılık bulmadığına dikkat çekildi.
İşte The Guardian'da yayınlanan analiz:
Korkunç görüntüler ortaya çıkarken ve Batı ülkeleri Filistin'i tanımaya yönelirken, İsrail Başbakanı'nın her ne pahasına olursa olsun direnme stratejisi çöküyor.
Son haftalarda birbiri ardına ülkeler, İsrail'in Gazze'ye yaşattığı açlık, yıkım ve kan dökülmesinden tiksinerek İsrail'i suçlarken, İsrailli yetkililer hala bunları görmezden gelmeye çalışıyor.
Keir Starmer, İngiltere'nin Filistin devletini tanıma niyetini açıkladığında, İsrailli yetkililer anında Birleşik Krallığı “Nazilere destek verme” suçlamasıyla karşı karşı bırakmaya çalıştı.
Fransa'nın daha önce aynı diplomatik adımı atma sözü vermesi ve Kanada'nın da Fransa'nın ardından aynı yolu izleyeceğini açıklamasına da benzer bir tepki gösterildi.
İsrailli yetkililer tarafından bazen bu tepki, omuz silkmeyle ifade edilen kayıtsızlık, bazen de öfke şeklinde oluyor. Ancak mesaj aynı; “Biz taviz vermeyeceğiz.”
Hatta İsrail'in Kanada büyükelçisinin ifadeleri ile;
“İsrail, kendisine yönelik çarpık uluslararası baskı kampanyasına boyun eğmeyecek.”
Diplomatik tsunami
Ancak görünen o ki; İsrail'e ve Netanyahu yönetimine karşı başlayan “diplomatik tsunami”, artık geçiştirilecek bir sürecin fazlası ile dışına çıktı.
Zira; BM'nin 193 üye ülkesinden 140'tan fazlası Filistin'i çoktan tanımıştı, ancak bu kulübe yakında büyük Batılı güçler de katılacak.
Fransa, İngiltere ve Kanada'nın bu yöndeki değişimi, G7'nin en az üç üyesinin artık bu kulübe katıldığı anlamına geliyor. Geçtiğimiz haftalarda New York'taki BM'de özel bir konferansında da 125 ülke, uzun süredir ölü olan iki devletli çözümü yeniden canlandırmak için ortak bir bildiri yayınladı ve bir yol haritasını kabul etti.
Tüm bu diplomatik faaliyetler, İsrail ve savunucularından bir dizi itirazın gelmesine neden oldu.
İlk eleştiri şekli, “İsrail'i eleştirenlerin uzlaşma adı altında İsrail'in karşı karşıya olduğu tehdidi görmediği” yönünde oldu.
Netanyahu'nun Starmer'a verdiği cevapta;
“Cihatçı teröristlere karşı uzlaşma her zaman başarısız olur”
ifadelerini kullandı.
Ardından, Starmer, Emmanuel Macron ve Mark Carney gibi isimlerin “terörü ödüllendirdiği” yönündeki suçlamalara başladı. Netanyahu'nun kabinesindeki isimler de ard arda benzer açıklamalara imza attı.
Ancak bu argüman da tutmadı.
Zira; Suudi Arabistan, Mısır, Katar ve Arap Birliği ülkelerinin de içerisinde bulunduğu 125 ülke tarafından imzalanan New York deklarasyonu, “Hamas'ın sivillere karşı gerçekleştirdiği saldırıları” açıkça kınıyor.
Dahası belge; “Hamas'ın Gazze'deki yönetimine son vermesi ve silahlarını Filistin Yönetimi'ne teslim etmesi” gerektiğini açıkça belirtiyor.
Sonuç
Londra, Paris ve diğer yerlerdeki umut, Gazze savaşı sonunda sona erdiğinde, bundan sonra ne olacağına dair parametrelerin çoktan belirlenmiş bir yaklaşımı ortaya koyduğu yönündedir.
Netanyahu elbette bunları “terörü ödüllendirmek” ve artık kimse tarafından kabul edilmemeye başlayan “antisemitizm” suçlamaları ile bertaraf etmeye çalışıyor.
Ancak AB ve BM'nin yanı sıra Dünya Sağlık Örgütü'nden BBC'ye kadar tüm küresel aktörlerin “antisemitik” olması dünya kamuoyu tarafından kabul edilebilecek bir argüman olmanın artık çok ötesinde.
Tek bir istisna dışında; O da ABD.
Fakat hem ABD hem de İsrail halkı, Netanyahu'nun neredeyse kendi elleriyle yarattığı parya statüsünün bedelini giderek daha iyi anlamaya başlıyor.
Dünyanı birçok noktasında İsraillilerin yaşadığı durum ve son olarak Yunanistan'da İsrailli turistlerin karşılaştığı sorunlar, bunun küçük bir işareti.
Giderek daha fazla sayıda İsrailli, artık pervasızca davranma lüksüne sahip olmadıklarını biliyor ve çok geç olmadan bunu, yönetimlerinin de anlaması gerekiyor.
Kaynak:
GDH Haber
GDH Digital NSosyal hesabını takip edebilirsiniz.
İLGİLİ HABERLER
The Guardian: Batı ülkelerinin Filistin'i tanıması İsrail'i durduracak mı?
The National Interest: ABD'nin Suriye politikası nasıl yeniden şekilleniyor?
Gazze'ye giren yardımları çalan çetenin lideri Yasir Ebu Şebab öldürüldü
Yolsuzluktan yargılanan Netanyahu affedilecek mi? Olası senaryolar neler?
İşgalci İsrail bir kez daha ateşkesi ihlal ederek Gazze’yi bombaladı
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


