Responsible Statecraft: İsrail'in Suriye'yi parçalama hedefi ve ABD'nin planı
Netanyahu, Suriye'de patlak veren çatışmaları nasıl fırsata dönüştürmeye çalışıyor? İsrail'in Suriye'deki saldırıları, ABD'nin politikalarını ve bölgenin dengelerini nasıl etkileyecek?
Son Güncelleme: 23.07.2025 - 00:19
ABD'nin önde gelen yayın organlarından Responsible Statecraft'da, İsrail'in Suriye saldırılarının ve bu saldırıların ABD'nin bölge politikalarına etkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Suriye'nin Suveyda bölgesinde patlak veren çatışmaların, İsrail Başbakanı Netanyahu'ya mükemmel bir fırsat sağladığı tespiti yapılan analizde; İsrail'in istikrarsız bir Suriye isteğinin arka planına dair değerlendirmelere yer verildi.
Analizde ayrıca; İsrail'in Suriye'de de başlayan saldırganlığının ABD'nin bölge politikalarını nasıl baltaladığına dair görüşlere yer verildi.
İşte Responsible Statecraft'da yayınlanan analiz:
İsrail'in F-35 uçakları Şam'ı bombalamadan sadece birkaç gün önce, imkansız gibi görünen bir şey ulaşılabilir hale gelmişti.
ABD Özel Temsilcisi Tom Barrack, Türkiye Büyükelçisi ve Suriye özel temsilcisi olarak ikili rolünü kullanarak, iki tarihi düşman arasında titiz bir şekilde arka kanal görüşmeleri yürütüyordu.
Cumhurbaşkanı Ahmed Eş Şaraa liderliğindeki Suriye hükümeti, İsrail ile saldırmazlık anlaşmasına açık olduğunu belirtti. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar, Suriye'yi “Orta Doğu'daki barış ve normalleşme çemberine” kamuoyuna açık bir şekilde kabul etti.
12 Temmuz'a kadar sızan bilgiler, bir anlaşmanın yaklaştığını gösteriyordu ve çok ihtiyaç duyulan güvenlik garantileri, yeniden inşa yardımı ve yatırım karşılığında hızlı hareket etmek zorunda kalan el-Şaraa ve Dışişleri Bakanı Esad Şeybani'nin Azerbaycan'da İsrailli yetkililerle doğrudan görüştüğü bildirildi.
Nobel Barış Ödülü'nü kazanma çabası devam eden ABD Başkanı Donald Trump, Riyad'da al-Şaraa ile şahsen görüşmüş ve ardından Suriye'nin rehabilitasyonu ve bölgesel entegrasyonuna büyük bir yatırım yaparak, on yıllardır süren yaptırımları kaldırmaya başlamıştı.
ABD'nin bu vizyonunun merkezinde, istikrarlı, üniter bir Suriye devletinin konsolidasyonu vardı.
Barrack, bu zorlu görevin öncülüğünü yapıyor ve parçalanmanın potansiyel kaynaklarını ortadan kaldırmak için çalışıyor. Şu anda en kritik ve tartışmalı görevi, Amerika'nın IŞİD'e karşı kara kuvvetleri müttefiki olan Suriye Demokratik Güçleri'nin yeni kurulan Suriye ulusal ordusuna katılmasıdır.
Barrack'ın bu ayın başlarında Şam'da gergin geçen toplantılarda SDG'den Mazlum Abdi'ye verdiği mesaj tavizsizdi.
“Tek ülke, tek ordu, tek halk.”
Barrack, SDG'nin (PKK/YPG) federalizm veya özerk askeri yapılar taleplerini uygulanamaz ve istikrarı bozucu olarak açıkça reddetti ve;
“Tüm bu ülkelerde öğrendiğimiz şey, federalizmin işe yaramadığıdır”
ifadelerini kullandı.
Birleşik bir askeri komuta için bu çabalar, Suriye'nin balkanlaşmasını önlemek ve İsrail ile normalleşme de dahil olmak üzere bölgesel barış için uygulanabilir bir ortak yaratmak için ABD stratejisinin temelini oluşturuyor.
11 Temmuz'da Suriye'nin Suveyda bölgesinde patlak veren şiddet olayları, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'ya bu kırılgan ilerlemeyi rayından çıkarmak için mükemmel bir fırsat sağladı.
Dürzi milisler ile Bedevi kabileleri arasında çatışmalar çıktığında, Suriye hükümeti düzeni sağlamak için müdahale etti.
İsrail Savunma Bakanı İsrail Katz, Suriye tanklarına ve daha sonra Şam'a yönelik yıkıcı hava saldırılarını ahlaki bir zorunluluk olarak nitelendirdi.
Katz;
“İsrail'de, İsrail ordusu da dahil olmak üzere önemli ve görünür bir varlığa sahip olan ve şimdi zulüm gören Dürzi azınlığı korumak için tüm adımları atmaya hazırız”
açıklamasında bulundu.
İsrail'in eylemleri; egemen ve birleşik bir Suriye'nin, güneyini geri kazanıp ABD'nin vizyonu için geçerli bir ortak haline gelmesini engelleyerek ABD politikasını doğrudan baltalamak anlamına geliyor.
Buradaki önemli gelişme ise, Netanyahu'nun koruduğunu iddia ettiği Dürzi topluluğunun büyük bir kısmının bu dayatılan himayeyi reddetmesi oldu.
Suriye'deki Dürzi topluluğunun üç ruhani liderinden ikisi, yani Şeyh Hamoud al-Hanawi ve Şeyh Youssef Jarbouh, Suriyeli kimliklerini vurguladı ve dış güçlerden değil, Suriye devletinden koruma talep ettiklerini açıkladı.
Suriye'deki Dürzi liderler arasında, yalnızca Şeyh Hikmat el-Hicri İsrail'in müdahalesini savundu ve hükümeti “terörist suç çeteleri” olarak nitelendirdi. Ancak bu görüş, kendi topluluğu içindeki birçok kişi tarafından da reddediliyor.
İsrail'in Suriye'deki Dürzi topluluğunun güvenliğinin tek garantörü olarak hareket edemediği ise Suriye Savunma Bakanlığı ve cumhurbaşkanlığı sarayını bombalamasından sadece birkaç gün sonra, bir İsrailli yetkilinin Şam'ın tek başına krizi istikrara kavuşturabileceğini zımnen kabul etmesiyle ortaya çıktı.
İsmi açıklanmayan yetkili Reuters'a yaptığı değerlendirmede;
“Suriye'nin güçlenmesine izin vermeyeceğiz"
ifadelerini kullandı.
İsrail'in bombardımanları karşısında gafil avlanan ABD yönetimi ise, olayın etkilerini sınırlamak için çabaladı. Yetkililer, İsraillilere geri çekilmelerini açıkça söylediklerini ve bombalar yerine Şam ile doğrudan görüşmeler yapılmasını teşvik ettiklerini açıkladılar.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, saldırıları “barışçıl ve istikrarlı bir Suriye” inşa etmenin önünde tehlikeli bir engel olarak nitelendirdi.
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tammy Bruce da “ABD'nin son İsrail saldırılarını desteklemediğini” belirtti.
Son olarak, Tom Barrack bir adım daha ileri giderek açıkça Suriye'nin yanında yer aldı ve hükümetin “çeşitli toplulukları bir araya getirmek için elinden gelenin en iyisini yaptığını” belirterek, İsrail'in hava saldırısının “çok kötü bir zamanda gerçekleştiğini” belirtti.
İsrail'in saldırıları, ABD ile İran arasındaki nükleer müzakereleri sabote etmesini anımsatan alaycı bir örüntüyü ortaya koyuyor. Netanyahu, ABD-İran diplomasisine karşı acımasızca lobi faaliyetleri yürüterek İsrail'in tek taraflı saldırıları için koşullar yaratmış ve daha sonra Washington'u çatışmaya çekmeyi başarmıştı.
Şimdi ise ABD-Suriye yakınlaşmasını baltalıyor.
Buradaki çelişki özellikle göze çarpıyor. İsrail, son birkaç haftadır Suriye'yi Abraham Anlaşmaları'na katılmaya çağırıyor ancak aynı zamanda da ortak olarak görmek istediğini iddia ettiği hükümet güçlerine aktif olarak saldırıyor.
İsrail'in Suriye'deki tırmanışı, ABD'nin yaptırımları kaldırma ve Suriye toprakları üzerinde birleşik askeri kontrol kurma çabalarıyla garip bir şekilde çakışarak Trump yönetimini zor durumda bırakıyor.
İsrail son manevralarıyla, ABD'nin stratejisine vereceği zarara bakmaksızın Suriye'nin kaderini istediği şekilde değişirme hedefini ortaya koydu.
Şam'a atılan her bomba ile İsrail sadece Suriye'nin altyapısını saldırmıyor. İstikrar ve entegrasyona dayalı, egemen devletlerden oluşan potansiyel bir bölgesel düzenin temellerini yıkıyor ve Washington ve daha geniş bölge için giderek daha maliyetli hale gelen temel bir ayrışmayı ortaya koyuyor.
Trump yönetimi için nihai sınav, İsrail'in saldırgan yaklaşımını dizginleyip, birleşik ve istikrarlı bir Suriye vizyonunun kök salmasına izin verip veremeyeceği olacak.
Kaynak:
Responsible StatecraftGDH Digital Telegram kanalına abone olabilirsiniz.
İLGİLİ HABERLER
The National Interest: Türkiye'nin etkili bölgesel güç hamlesi ve beklentiler
The Conversation: Trump'ın politika değişikliği ve Ukrayna'da ateşkes umutları
Arab News: Netanyahu “Yeni Ortadoğu” söylemi ile neyi hedefliyor?
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Gazze'ye giren yardımları çalan çetenin lideri Yasir Ebu Şebab öldürüldü
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


