Coğrafyanın fitili ateşlendi

Haniye'nin şehit edilmesiyle İran, kendisine canını emanet etmiş konukları başkentinde koruyamayan bir devlet durumuna düştü. İran yerle bir olan itibarını kurtarabilmek için vekil unsurlarını kullanarak İsrail ve ABD hedeflerine saldırılar gerçekleştirebilir.

1. resim

İsrail, ABD Kongresinde kendisine yeşil ışık yakılmasından hemen sonra Hizbullah’ın Lübnan’daki en önemli komutanlarından olan Fuad Şükri’yi, arkasından da İran’da HAMAS Siyasi Büro Şefi İsmail Heniyye’yi hedef aldı.

Tüm ateşkes ve barış görüşmelerinde son derece önemli bir isim olan ve zaman zaman barış adına HAMAS askeri kanadı ile de karşı karşıya kalan Heniyye’nin öldürülmesi ile beraber İsrail’in diplomasi ve barış istemediği bir kez daha teyit edilmiş oldu. Bundan sonra başta Filistin olmak üzere tüm bölgede ana belirleyici olanın güç merkezli mücadeleden geçeceğini söylemek sanırım mübalağa olmaz.

Saldırının ortaya koydukları

Heniyye’nin öldürülmesi kadar konuşulan ve konuşulması gerekli olan hususlardan birisi de Heniyye’nin Tahran’da öldürülmesi olmuştur. Her ne kadar saldırıya ait İran resmi makamlarının şu ana kadar kamuoyunu tatmin edici açıklamalar yapılmadıysa da İran, kendisine canını emanet etmiş uluslararası konukları kendi başkentinde koruyamayan bir devlet durumuna düşmüştür.

Hizbullah’ın en önemli komutanlarından olan Fuad Şükür’ün öldürülmesinin hemen ardından Heniyye’nin Tahran’da hedef alınması, İran resmi makamlarını derin endişelere sevk etmelidir.

İran’ın kendi içinde istihbarat sorunları yaşadığı zaten bilinmeyen bir konu değildi.

Ülke içerisinde bugüne kadar sayısız suikast kolaylıkla başarıya ulaşmış, hatta İran’ın elindeki nükleer çalışmaların dosyaları dahi ülke dışına kaçırılmıştı. Başta Kasım Süleymani olmak üzere, İran’ın direniş ekseni diyerek nitelendirdiği eksendeki birçok isim İran’ın gözü önünde öldürülmüş ve İran eli kolu olanı biteni kabullenmek durumunda kalmıştı.

Bu konuda İran eski İstihbarat Bakanı Ali Yunusi yaptığı açıklamada, İran istihbaratının yabancı istihbarat unsurlarına açık hale geldiğini ve bu esnada birçok yabancı istihbarat unsurunun İran istihbarat sistemine sızdığını belirtmiş ve hiçbir İranlı yetkilinin can güvenliğinin olmadığının altını çizmişti.

Sanırım Yunusi’nin ne demek istediğini şimdi daha net anlamaktayız.

Saldırı nasıl gerçekleşti?

Saldırıya dair İran resmi makamlarından doyurucu bir bilgi akışı olmasa da İran dışından atılan bir seyir füzesi açıklamaları çok gerçekçi gözükmüyor. İran ise bu tezi kendi itibarını muhafaza edebilmek adına sadece sahiplenmiyor ayrıca el altından da destekliyor.

Neden?

Aksi halde Tahran civarından bir ekip ile bu işin yapılmış olma ihtimali İran açısından izahı mümkün olmayan bir husus.

İran dışından seyir füzesi ile suikastın yapıldığını doğru olduğunu kabul edersek, o zaman İran hava sistemlerinin Tahran merkezine kadar gelen bir seyir füzesini nasıl ve neden etkisiz hale getiremediği sorusunun cevabını da İran’ın vermesi gerekir.

İran o zaman şu suale nasıl bir cevap üretmektedir?

İran dışından gönderilen bir seyir füzesi Sadabat Kompleksi gibi yüksek korumalı bir bölgede Heniyye’nin bulunduğu binayı hedef alabiliyor ve İran hava savunma sistemleri burada etkisiz kalıyorsa, bir başka seyir füzesi de pekala dini otorite Hamaney’in kaldığı yerleşkeyi hedef alabilir mi?

Saldırıya uğrayan binada sadece Heniyye’nin olduğu bölümde hasarın oluşması, saldırının bir seyir füzesinden ziyade quadcopter tarzı bir mini drone ve ona entegre edilmiş bir mühimmat vasıtasıyla yapılmış olma ihtimalini güçlendiriyor.

Kim bilir geçtiğimiz aylarda İran’daki bir S300 hava savunma sisteminin quadcopter tarzı drone ve üzerine monte edilmiş mühimmat ile hedef alınması bugüne dair bir prova niteliğindeydi?

Şayet bu ihtimal akla daha yatkın ise dışarıya önemli oranda istihbarat sızdığını kabul etmek gerekir ki bu da İran istihbarat eski bakanı Ali Yunusi’nin yukarıda aktardığımız sözlerini doğrular niteliktedir.

İran ne yapacak?

İran yaklaşık yarım asırdan bu yana kendi meşruiyetini kökleştirebilmek adına Kudüs ve Filistin Davasını bayraklaştırdı. Coğrafyamızda kendine bağlı vekil unsurları İran halkının ekmeğinden keserek besledi, büyüttü ve kullandı.

Halep, Hama, Humus ve Irak coğrafyasında Kudüs söylemleri ile birlikte yüzbinlerce Müslümanın kanı akıtıldı fakat bu katliamların tamamının üzeri Filistin davası ve Kudüs isimleri ile örtüldü.

Geldiğimiz noktada İran’ın bu direniş gruplarını bulundukları coğrafyalarda korumayı bir yana bırakın Tahran gibi harim-i ismeti kabul edilen bir noktada liderlerini dahi koruyamadı, koruyamıyor.

İran işte bu yerle bir edilmiş itibarını bir nebze de olsa kurtarabilmek için kendisine bağlı tüm vekil unsurları kullanarak İsrail ve ABD hedeflerine yönelik saldırılar gerçekleştirebilir.

Netenyahu’nun istediği ise tam da böyle bir ortam.

Gazze’de HAMAS askeri kanadına karşı yaşadığı derin yenilgi ve ne askeri ne de siyasi bir hedefin bugüne kadar ele geçirilemeyişi Netenyahu hükümetini oldukça zorda bıraktı. Hizbullah’tan HAMAS’a varana kadar arka arkaya suikastların yapılması bu stratejik kaybedişi taktik başarılar ile dengeleyebilmek adınadır. Zira ne Heniyye’’nin şehit edilmesi ne de diğer suikastlar Filistin direnişini ortadan kaldırmayacağı gibi daha da sertleştirecektir.

Tartışma