Politico: Giderek derinleşen Çin-Rusya ittifakı Batı için ne anlama geliyor?

Giderek derinleşen Çin-Rusya ittifakı Batı için ne anlama geliyor? Batı, Çin ve Rusya, İran, Kuzey Kore'den oluşan gayrı resmi anti-Amerikan bloğ karşı nasıl hareket edecek?

1. resim

Brüksel merkezli yayın organlarından Politico'da, özellikle Rusya-Ukrayna savaşının başlamasının ardından giderek artan Çin-Rusya ittifakının Batı için olası sonuçlarının değerlendirildiği bir analiz kaleme alındı.

Rusya'nın, Ukrayna savaşı nedeni ile yaşadığı ekonik krizi atlatmak için Çin'e karşı en son askeri teknolojilerini transfer etmek zorunda kaldığı iddia edilen analizde, Batı'nın bu birlikteliğe karşı birliğini korumak ve Ukrayna'ya desteği artırmaktan başka çaresi olmadığı belirtildi.

Analizde ayrıca; Çin ve Rusya'nın, İran, Kuzey Kore veya Suriye gibi devletleri de içeren bir anti-Amerikan koalisyon kurmaya çalıştığına dikkat çekildi.

İşte Politico'da yayınlanan analiz:

Yıllar içinde Pekin ve Moskova, sadece Ukrayna ve Tayvan'ın statüsünü değil, mevcut dünya düzenini de gözden geçirme arzusuyla birbirine bağlı, Amerikan ve liberal karşıtı bir küresel cepheyi yavaş yavaş oluşturdular.

Dolayısıyla Rusya, ekonomisini ayakta tutabilecek ve Ukrayna'ya karşı savaşını uzun yıllar sürdürebilecek şekilde Çin'den yardım almaya devam edebilir.

Elbette Pekin'in çıkarları Moskova'nınkinden çeşitli açılardan farklılık göstermeye devam ediyor.

Çin'in Rusya'ya daha fazla destek vermesi, Batı'nın bankalarına ve şirketlerine yönelik yaptırımları genişletmesine neden olabilir bu da, zaten krize meyilli olan ekonomisi için büyük risk oluşturabilir.

Ancak bu tür bir gerçeğe rağmen Pekin'in resmi pasifist söylemine şüpheyle yaklaşılmalıdır.

Ülkenin Rusya'ya verdiği uzun soluklu sistematik destek, çatışmanın devam etmesinde ve bunun ekonomik ve jeopolitik avantajlarından yararlanılmasında bir çıkarı olduğunu gösteriyor.

Ne de olsa Avrupa'daki savaş Batı kaynaklarını meşgul ediyor ve Washington'un dikkatini Pekin'in dünyanın diğer bölgelerindeki faaliyetlerinden uzaklaştırıyor.

Rusya'nın Çin'e bağımlılığı zaten yüksek ve Çinli şirketler Rusya'nın eski Batılı ticaret ve yatırım ortaklarının yerini aldıkça bu bağımlılık artmaya devam ediyor.

Aslında, Çin'in Rusya karşısındaki göreceli gücü her savaş birlikte artıyor. Rus silah endüstrisinin gelişen silah ve mühimmat üretimi, ekonomik düşüşü maskeleyen sözde bir büyüme yaratırken, Çin ekonomisi de büyümeye devam ediyor. Çin aynı zamanda Rusya'dan indirimli hammadde ithal edebiliyor ve ülkeyi tüketim mallarıyla dolduruyor.

Buna ek olarak Moskova, en son askeri teknolojilerinin Çin'e transfer edilmesine de yavaş yavaş izin veriyor.

Düpedüz bir vasal devlet olmasa da Rusya'nın Pekin'in artan taleplerini karşılamaktan başka çaresi yok. Bu, ister enerji fiyatlarında indirim, ister Çin'in Orta Asya'daki varlığı, isterse de Çin'in Güney ve Doğu Asya'daki hegemonik emellerine destek konusunda olsun.

Bu arada Pekin, Moskova'nın Ukrayna'da ne tamamen kazanmasını ne de kaybetmesini istiyor. Çin'in desteğiyle kazanılacak bir Rus zaferi Moskova'yı güçlendirirken Batı'yı Pekin'den derinden uzaklaştıracaktır.

Rusya'nın yenilgisi ise Putin rejimini istikrarsızlaştıracak ve siyasi dönüşümünü hatta yıkımını tetikleyebilecektir. Bu da Çin'in ucuz enerjiye, Rus pazarlarına, Kuzey Kutbu'na ve askeri-teknolojik sırlara erişiminin azalmasına ve ABD ile uzun vadeli stratejik rekabetinde birincil ortağını kaybetmesine yol açabilir.

Bu çıkarlar göz önünde bulundurulduğunda, Çin'in barış çağrılarını ciddiye almamak gerekir.

Pekin, on yılı aşkın bir süredir Rusya'yı destekleyerek Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması (NPT) kapsamındaki yükümlülüklerini açıkça ihlal etmektedir.

Büyük ölçüde unutulan Çin, Ukrayna'nın egemenliğine ve sınırlarına saygı duyduğunu hem 1994 yılında Ukrayna'nın NPT'ye katılımıyla hem de 2013 yılında tamamen onaylanan Çin-Ukrayna Dostluk Anlaşması'nın bir parçası olarak ilan etti. Ancak 2014'ten bu yana Pekin'in sahte tarafsızlığı Rusya'nın Avrupa'daki devlet sınırlarını radikal bir şekilde revize etmesinde çok önemli bir rol oynadı.

Daha da kötüsü, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşı devam ederken, Pekin özür dileyen anlatılarına daha fazla retorik destek sağlıyor.

Örneğin Moskova'nın sözde “meşru güvenlik kaygıları” ve Kremlin'in “bölünmez güvenlik” kavramını kendi dış politikasının merkezi bir parçası olarak kasıtlı bir şekilde yanlış yorumlaması ve hem Ukrayna'daki savaştan hem de Hint-Pasifik'teki gerilimlerden Batı'yı sorumlu tutması gibi.

Pekin'in Batı ile ilişkilerindeki olumsuz yansımalara ve olası ekonomik sonuçlarına rağmen Moskova'yı desteklemek için ne kadar ileri gittiği dikkat çekici. Zira ülke deiğer yandan da ABD ile artan bir ticaret savaşı riskiyle karşı karşıya.

Bugün Pekin ve Moskova; İran, Kuzey Kore veya Suriye gibi devletleri de içeren birleşik, zorlu ve anti-Amerikan koalisyon oluşturuyor.

Ancak bu gayrı resmi ittifakta çatlaklar olabileceği de aşikar.

Örneğin, Rusya'nın cesaretlenmiş bir Kuzey Kore ile artan bağları, Pekin'in Kuzey Kore'yi kontrol etmek için uzun süredir mücadele ettiği gibi, zor bir menage-a-trois'e yol açabilir.

Son olarak, Matthew Kroenig'in “Büyük Güç Rekabetinin Dönüşü” adlı kitabında özetlediği gibi, otokratik rejimlerin iç ve dış ilişkilerinde istikrarsızlıktan muzdarip olduğunu unutmamak gerekir.

Dünya tarihi, hukukun üstünlüğü ve çoğulculuğa sahip açık siyasi sistemlerin ülke içinde ve düşmanlarla uluslararası çatışmalar ve yabancı müttefiklerle gerilimlerle başa çıkmada daha etkili olduğunu göstermektedir.

Tüm bu şartlar altında, Batı'nın kararlılığını ve birliğini koruması önemlidir.

Somut anlamda bu, Ukrayna'ya ihtiyaç duyduğu tüm desteğin bugünden sağlanması anlamına gelmektedir.

Ukrayna'nın Batı'nın desteğiyle savaş alanında kazanacağı bir zafer ve ülke topraklarının yeniden kazanılması, Rusya ve Çin'in revizyonizmini kontrol altına almanın en iyi yolu olacaktır.

Kaynaklar

Tartışma