
Osmanlı hanedanına daha yumuşak bakışları yanında, Atatürk ve İnönü'nün radikalizmine uzak, "muhafazakâr" duruşlarını izah eden unsurlardan biri olarak düşünülmesi mümkün.
Son Güncelleme: 01 Kasım 2025 Cumartesi - 07:00 | GDH Haber
Hüseyin Rauf Orbay (1880 - 1964) İstanbul'da doğmuştur. Babası Kafkas göçmeni (Çerkes asıllı) Bahriye Şurası Başkanı ve Ayân üyesi Ferik Amiral (Koramiral) Mehmet Muzaffer Paşa'dır. Orbay, Ali Fuat Cebesoy gibi Osmanlı devlet adamlarının çocukları olarak Milli Mücadele arkadaşları olup sonradan yolları ayrılan Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü'den sosyal kökenleri itibarıyla ayrılırlar. Bu durumun Osmanlı hanedanına daha yumuşak bakışları yanında, Atatürk ve İnönü'nün radikalizmine uzak, "muhafazakâr" duruşlarını izah eden unsurlardan biri olarak düşünülmesi mümkündür.
Babası gibi denizci olan Orbay, Trablusgarp Askerî Rüştiyesi'nde okuduktan sonra İstanbul Heybeliada Deniz Mektebi'nden deniz subayı olarak çıkmış, torpido, kruvazör, zırhlı kumandanlıkları yapmıştır. Balkan Harbinde ve Birinci Dünya Savaşında gösterdiği kahramanlıklarla kumanda ettiği geminin adından mülhem "Hamidiye Kahramanı" olarak Türk ve dünya kamuoyunda şöhret kazanmıştır. Akranı çoğu subay arkadaşı gibi İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne giren Orbay, partizan bir İttihatçıdır. Hatta bu yüzden Balkan Savaşı sırasında, İttihatçı düşmanı kabinenin prestij kazanmasını istemediği için Yunanistan amiral gemisi Averof'u batırmaktan kaçındığı kaydedilmektedir (Öztuna, 1999: 297). Orbay, Birinci Dünya Savaşı'nda bizzat Enver Paşa tarafından özel bir görevle Afganistan'a gönderilmek istenildiyse de, İran'dan öteye gidemeyerek İstanbul'a dönmüştür. Savaş boyunca Bahriye Nezareti Erkân-ı Harbiye Reisliği gibi önemli bir görevde bulunmuş ve Mondros Mütarekesini imzalayan heyetin içinde yer almıştır. Daha sonra Misak-ı Millî'nin hazırlanışında ve Lozan antlaşmasını Misak-ı Millî'yi esas alarak kabullenemeyişinde, bu heyetin içinde yer alışını hazmedememesinin rolü olabilir. Mütareke döneminde Ahmet İzzet Paşa kabinesinde Bahriye Nazırı olmuş ve 8 Kasım 1918'de kabinenin çekilmesiyle görevi sona ermiştir.
Millî Mücadele'de Rauf Orbay
Milli Mücadelenin komutanları olacak heyetle çeşitli görüşmeler yaparak Milli Mücadele hazırlıklarına katılan Orbay, denizci olduğu için Anadolu'ya geçmesini sağlayacak uygun bir görev bulamadığından 3 Mayıs 1919'da askerlikten ayrılarak Anadolu'ya gelmiştir. Batı Anadolu'da Kuvayı Milliye'nin teşkili çalışmalarına katılmıştır. Millî Mücadelenin temelini atan Amasya Tamimini imzalayan ilk beşten Mustafa Kemal Paşa haricindeki Rauf Bey, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele ve Kâzım Karabekir daha sonra siyaseten beraber hareket ederek Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı (TpCF) kuracaklardır. Mustafa Kemal Paşa ile beraber Erzurum ve Sivas Kongrelerine katılan Rauf Bey, Heyet-i Temsiliyeye seçilmiştir. Mustafa Kemal'in Meclis'in Ankara'da toplanması tezi karşısında İstanbul'da ısrar eden tezi savunanlara katılan Orbay, İstanbul'da toplanan son Osmanlı Mebusan Meclisine Sivas mebusu olarak katılmıştır. Misakı Millî’nin Osmanlı Meclisi'nde kabul edilmesi için çalışmış, Mustafa Kemal'in “dön” talimatına uymayarak ve işgali tahrik ederek adeta bir "kurban" olma arzusuyla İstanbul'un İngilizlerce işgalinde 16.03.1920'de Malta'ya sürülen heyet içerisinde yer almıştır.
13.11.1921'de Malta'dan Ankara'ya gelerek Sivas mebusu sıfatıyla TBMM'ne katılmış, 17.11.1921'de Nafia Vekilliğine seçilmiştir. 1922'de, istememesine rağmen, Atatürk'ün garanti vermesiyle İcra Vekilleri Heyeti Reisliğine seçilecektir. Bu görevi istememesinin nedeni, Atatürk'e göre, TBMM reisi varken buranın yetkili bir mevkii olmadığını düşünmesi ; Orbay'a göre ise, Atatürk’ün TBMM Reisi ve Başkomutan olarak kendi görevine karışması ve aralarında anlaşmazlık çıkması ihtimali idi. Orbay, Birinci Meclis'te, özellikle Başkomutanlık kanunuyla anti-demokratik bir yönetim arzusunda olduğu iddiasına karşı Mustafa Kemal'i haklı bularak desteklediğini ifade eder. Atatürk ise Nutuk'ta, sonradan meydana gelen ayrılıkların kökeninin bu dönemlerde yattığını, Rauf Bey'in Kara Vasıf Bey'le beraber başlangıçtan beri Meclis'te kendilerine yönelik muhalefetin teşkil ve idaresinde yer aldığını iddia eder: "Fakat Rauf Bey, açıktan İkinci Gruba geçmiyerek, bizim içimizde kalmak vaziyetini ihtiyar ediyor. Bu hal üç sene devam etti."
Anlaşmazlıklar
Atatürk, Rauf Orbay, Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy ile arasındaki anlaşmazlık noktası olarak saltanatın kaldırılması hakkında farklı görüşlere sahip olmalarını kaydeder. Nutuk'ta anlatıldığına göre, Atatürk'ün saltanat hakkındaki sorusu üzerine, Orbay'ın kendisinin ve babasının padişah nimeti yediklerini ve bundan dolayı nankörlük yapamayacaklarını, padişaha sadakat borçları olduğu ifadesini Refet Bele tamamıyla desteklerken, Cebesoy sessiz kalmıştır. Yine Nutuk'a göre, bir süre sonra Atatürk saltanat ile hilafeti birbirinden ayırmak ve saltanatı kaldırmak şeklindeki kararını Orbay'a tebliğ etmiş ve ona bu yönde bir konuşma yapması talimatını vermiş, Orbay da Meclis kürsüsünden saltanatın kaldırılışının bir bayram günü olacağını söylemiştir. Atatürk bu fikir değişikliğinin samimiyeti hakkında şüphe duyduğunu söylüyor.
Rauf Bey'in Lozan Barış Konferansı görüşmeleri esnasında Başdelege İsmet Paşa ile düştüğü anlaşmazlık, 4 Ağustos 1923'de İcra Vekilleri Heyeti Reisliğinden ayrılmasıyla sonuçlanacaktır. Rauf Bey hatıralarında Lozan'a başdelege olarak İsmet Paşa'nın gitmesini kendisinin teklif etmesine rağmen; İsmet Paşa'nın Lozan'da hükümete tarizlerde bulunmak, talimat almamak ve doğrudan Mustafa Kemal Paşa ile yazışmak suretiyle yarattığı rahatsızlıkları öne sürerek, Başvekillikten istifa ettiğini anlatır. Bu istifa görüşmesi, Orbay ile Atatürk'ün son görüşmesi olacaktır. Cebesoy, kendisinin ve Atatürk'ün bu istifayı doğru bulmadığını kaydederken, Atatürk, Rauf Bey'i Lozan görüşmeleri sırasında gerçekçi davranmak yerine, İsmet Paşa'nın tezlerine ve tavizlerine karşı çıkmak suretiyle Meclis ve kamuoyu nezdinde "hüsnü telakki edilebilecek ve ifadesi parlak bir program zemini"nde durmaya çalışmakla suçlar.
Atatürk'ün Kazım Karabekir Paşa, Ali Fuat Paşa , Refet Paşa'nın ve Rauf Bey'in de dahil olduğu daha sonra TpCF'nı kuracak grubu orduyu kullanarak iktidarı devralacak bir "paşalar komplosu" düzenlemekle itham etmesine karşılık, bu gruptakiler da kendilerinin Meclis, Halk Fırkası, Hükümet ve Ordu nezdinde şüpheli şahıslar gibi görülerek dışlanmalarından şikâyet etmişlerdir.
Devamını Oku
06 Aralık 2025 Cumartesi - 07:00
Devamını Oku
30 Kasım 2025 Pazar - 12:00
Devamını Oku
29 Kasım 2025 Cumartesi - 10:29