Geopolitical Futures: ABD'nin Venezuela ablukasının jeopolitik arka planı ne?
Rusya ve Çin ile rakabetten, Venezuela ve Küba'ya kadar uzanan planlar. ABD'nin Venezuela ablukasının jeopolitik arka planı ne?
Son Güncelleme: 24.12.2025 - 01:30
ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Geopolitical Futures'da, ABD'nin Venezuela ablukasının jeopolitik olarak neleri hedeflediğine dair değerlendirmelerin yapıldığı bir analiz yayınlandı.
ABD'nin yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin, Batı Yarımküre'ye odaklanmak üzerine şekillendiğine dikkat çekilen analizde, ABD'nin Venezuela üzerindeki ablukasının ise arka planda Çin ve Rusya ile mücadeleden Küba'ya kadar uzanan bir strateji bardındırdığı tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; ABD'nin uyguladığı bu stratejisinin olası sonuçlarına dair değerlendirmelere yer verildi.
İşte Geopolitical Futures'da yayınlanan analiz:
Bu ayın başlarında yayınlanan ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi, ABD'nin son zamanlarda yurtdışında gerçekleştirdiği eylemlerin temelini oluşturan bir öncelik içeriyordu.
Daha farklı bir ifade ile strateji; ABD'nin Doğu Yarımküre'deki varlığını azaltmak ve Batı Yarımküre stratejisine odaklanmak üzerine şekillenmişti.
Fakat buna rağmen ABD, Doğu Yarımküre'den tamamen çekilemeyeceği için, Washington'u bu bölgede birçok maliyetli ve başarısız savaşa sürükleyen düşmanca ilişkileri sona erdirmeli veya en azından iyileştirmeli ve aynı zamanda kritik ekonomik ilişkileri sürdürmelidir.
Aynı derecede önemli olan bir diğer husus, yeni stratejinin Batı Yarımküre'de daha aktif bir katılımı dolaylı olarak talep etmesidir. Bunun amacı, ABD'nin güvenlik hakimiyetini pekiştirmek ve Latin Amerika'nın ekonomik kapasitesini önemli ölçüde artırarak ABD'nin Doğu Yarımküre'den çekilmesini sağlamaktır.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, ABD ulusal güvenliğini Avrupa ve Asya'daki Doğu Yarımküre ülkelerinin yeniden inşasına dayandırdı. Stratejisinin elbette Soğuk Savaş mantığına dayanan bir güvenlik bileşeni vardı, ancak aynı zamanda daha az bilinçli bir gerçeği de ortaya koyuyordu.
Bu da; başarılı, gelişmiş ekonomiler sonunda daha yüksek ücretler ve daha yüksek maliyetler doğuracak ve bu da ulusal ekonomik büyümenin halk için mutlaka ekonomik refah anlamına gelmeyeceği anlamına geliyordu.
Maliyetleri düşük tutmak için ülkeler, daha az gelişmiş ekonomilerden daha ucuz ürünler ithal ederler. Avrupa ve Japonya için durum böyleydi. “Made in Japan” etiketi, Batı dünyasının büyük bir kısmında tüketimi daha uygun hale getirdi, ancak Japonya olgunlaştıkça ve fiyatlar yükseldiğinde, Çin daha düşük maliyetli üretim için tercih edilen kaynak haline geldi.
ABD'nin yatırımlarıyla birleştiğinde, bu durum Çin'in ekonomik yükselişini hızlandırdı. Bu, bilinçli bir politika olmaktan çok, güvene dayalı bir sorumluluk meselesiydi.
Zengin ekonomiler, daha az müreffeh ülkelerden düşük maliyetli ithalat yapmaya ihtiyaç duyar, ancak bu ithalata aşırı bağımlılık, ihracatçıların ekonomik ve jeopolitik olarak gelişirken siyasi nüfuz kazanmasına yol açar.
Çin olgunlaştıkça, ABD'nin Çin mallarına olan bağımlılığı artık daha tehlikeli ve ABD ekonomisi için daha zararlı hale gelmiştir.
Bu bağlamda, Washington'un Venezuela'ya yönelik yenilenen askeri odaklanması, jeopolitiğin sadece askeri boyutunda değil, ekonomik boyutunda da istenmeyen bir gelişmeyle bağlantılıdır.
Jeopolitik mantık, Latin Amerika'daki daha büyük ekonomik büyümenin Doğu Yarımküre'deki kırılganlıkları azaltacağı ve zamanla ABD'ye göçü azaltabileceğidir. Bu, bazı Latin Amerika ülkelerinde daha büyük siyasi istikrar gerektirecektir.
Genel olarak, bu zorunluluk büyük ölçüde açıktır. Taktiksel zorunluluk, yani Washington'un hedeflerine ulaşmak için atması gereken adımlar ise açık değildir. Latin Amerika ülkeleri uzun vadede bundan fayda sağlasa bile, kısa vadede siyasi sistemleri önemli ölçüde istikrarsız olacaktır.
Karayipler'de devam eden askeri yığılmalar bu amaca yönelik ilk adımdır. Kartelleri ve dolayısıyla askeri ve ekonomik güçlerini zayıflatmak ve yok etmek için büyük bir ABD askeri gücü konuşlandırılmıştır.
Burada uyuşturucu ile ilgili kartellere odaklanmanın amacı, hem ABD'ye uyuşturucu akışını durdurmak hem de Venezuela'nın örtülü zenginliğini ortaya çıkarmak içindir. Yani aslında bu bir “iyilik eylemi” değil, ABD'nin çıkarları için yapılan bir eylemdir.
Ancak kullanılan taktiklerde tuhaf bir durum var.
Karayipler'e konuşlandırılan kuvvet miktarı, Venezuela'yı ablukaya almak için gerekenden çok daha fazladır. Ayrıca, Venezuela'nın iç kesimlerinde uyuşturucu üretimini yok etmek için gerekli olan Venezuela'yı işgal etmek ve işgal altında tutmak için gerekenden çok daha azdır.
Ancak bu konuşlandırma, Amerikan sorununun başka bir boyutu olan Küba dikkate alındığında anlaşılabilir.
Küba, Fidel Castro'nun komünist rejimi kurmasından bu yana yaklaşık 65 yıldır ABD için potansiyel bir sorun olmuştur. Latin Amerika'yı yeniden şekillendirmek için Washington, Küba sorununu ele almak zorundadır.
Örneğin, ABD Ukrayna'ya uzun menzilli Tomahawk füzeleri göndermeyi düşünürken, Rusya ise Küba ile yeni bir savunma anlaşması imzalamak üzereydi. Mesaj açıktı. ABD Tomahawk füzelerini gönderirse, Rusya da Küba'ya benzer mühimmat gönderebilir.
Yani Karayipler'e konuşlandırılan kuvvetlerin aslında iki amacı var. Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yu devirerek kartelleri bozmak ve Küba'yı tehdit etmek.
Küba, elektrik sistemindeki büyük arızalar ve birçok temel ihtiyaç maddesi sık sık kıtlığıyla karakterize edilen bir ekonomik felakete dönüştü. Ancak tüm başarısızlıklarına rağmen Küba, Rusya ile olan ilişkisi nedeniyle ABD için gerçek bir stratejik tehdit oluşturuyor.
ABD'ye göre; Küba'da Rus kuvvetlerinin potansiyel varlığı, ABD'nin ticaret yolları ve ulusal güvenliği için bir tehdit oluşturuyor.
Sonuç olarak; ABD'nin dikkatinin Batı Yarımküre'ye kayması ve Venezuela'ya yönelik petrol tankeri ablukasının genişletilmesi, ABD'nin konuşlandırdığı güçlerin büyüklüğüyle birlikte, Ulusal Güvenlik Stratejisi'nde belirtilen çok daha geniş bir planın taktiksel hamleleri gibi görünüyor.
Diğer bir ifade ile Washington önce bu belge ile niyetini açıkladı ve şimdi de bunu hayata geçiriyor.
Kaynak:
Geopolitical FuturesİLGİLİ HABERLER
The Conversation: Dünyada yeni bir emperyal çağ mı başlıyor?
The Hill: Asya'daki “güç oyunu” nasıl şekillenecek?
Witkoff tarih verdi: Gazze mutabakatında ikinci aşama haftaya başlıyor
ABD Başkanı Donald Trump'ın AB'ye uyguladığı ek gümrük vergileri 2025'in ana gündemiydi
ABD'nin California eyaletinde olağanüstü hal ilan edildi
Rusya Devlet Başkanı Putin yapay zekanın gelecekteki önemini vurguladı
DİĞER HABERLER
Strategic Studies War Institute: 2026 yılı Netanyahu'nun kabus yılı mı olacak?
Eurasia Review: 2025 yılının en önemli jeopolitik olayları
The Hill: Suriye'nin kırılgan istikrarı ve Türkiye'nin rolü
Responsible Statecraft: Birleşmiş Milletler yapısı küresel işlevini tamamen yitirdi mi?
Arab News: Türkiye-Mısır yakınlaşması ve bölgesel dengeler
The Atlantic: Ukrayna'ya önerilen anlaşma uygulanabilir mi?
Foreign Policy: Trump küresel kurumları hedef alarak ne hedefliyor?
The New Arab: Küresel güç mücadelesinde Türk Devletleri Örgütü'nün etkisi artıyor
Cato Institute: Trump'ın Gazze barış planı sadece bir hayal mi?
Brussels Signal: ABD-Avrupa ilişkileri kırılma noktasında


