gdh'de ara...

Arab Institute for Security Studies: İsrail ve Batı'nın söylemleri ile yeni Nekbe!

Gazze'de her 15 dakikada bir Filistinli çocuk öldürülüyor. “Filistinliler şişedeki uyuşturulmuş hamamböcekleri" gibidir anlayışı ile soykırım yapılıyor. İşte İsrailli yetkililer ve Batı'nın söylemleri ile İsrail'in Gazze saldırıları...

1. resim

BAE merkezli düşünce kuruluşu Arab Institute for Security Studies'da, İsrail'in Gazze'de yürüttüğü katliam politikasının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

İsrailli ve Batılı yetkililerin söylemlerinin bir soykırım çağrısı yağtığına dikkat çekilen analizde, İsrail'in yeni bir Nekbe'yi hayata geçirdiğine dikkat çekildi.

Analizde ayrıca, İsrail'in politikalarının onyıllardr bu şekilde devam ettiği belirtilirken, şu anda Gazze'de her 15 dakikada en az bir çocuğun öldürüldüğü belirtildi.

İşte Arab Institute for Security Studies'de yayınlanan analiz:

“Filistinliler şişedeki uyuşturulmuş hamamböcekleri" gibidir.

Bu alıntı, 1983 yılında eski İsrail Genelkurmay Başkanı General Rafael Eitan'ın İsrail parlamentosundaki bir komite oturumunda yaptığı konuşmadan alıntıdır.

Pek çok kişi, İsrail'in Gazze'ye yönelik son savaşından çok önce İsrail'in söylemlerinin ve faaliyetlerinin her zaman ırkçılık ve bazen de düpedüz soykırım olduğunu unutmuş görünüyor.

İsrail tarihinin herhangi bir dönemini rastgele seçip yetkililerinden, kurumlarından ve hatta entelektüellerinden yayılan siyasi söylemi inceleyen biri rahatlıkla bunu görebilir. İsrail her zaman bir kışkırtma ve nefret söylemi inşa etmiş, böylece Filistinlilerin soykırıma uğramasını sürekli bir gerekçe haline getirmiştir.

Bu soykırım niyeti, Gazze'deki son saldırılardan sonra artık pek çok insan için aşikâr hale gelmiştir. Nitekim bir grup BM uzmanı geçen hafta yaptıkları açıklamada;

"Filistin halkına karşı bir soykırım riski var."

ifadelerini kullandı.

Ancak bu "soykırım riski" sadece son olaylardan kaynaklanmıyor.

Aslında, dünyanın herhangi bir yerinde etkili siyasi ya da askeri eylemler, bu eylemleri kolaylaştıran, rasyonelleştiren ve meşrulaştıran bir metin ve dil yapısı olmadan neredeyse hiç gerçekleşmez.

İşte İsrail'in Filistinlilere yönelik algısı bu iddianın mükemmel bir örneğidir.

İsrail kurulmadan önce Siyonistler Filistinlilerin varlığını inkar ediyorlardı. Birçoğu hala da öyle. Durum böyle olunca, İsrail'in kendi kolektif zihninde, zaten hiç var olmamış olanları öldürdüğü için ahlaki olarak suçlu olamayacağı sonucuna varmak mantıklı hale gelmektedir.

Filistinliler, herhangi bir İsraillinin siyasi söylemine dahil olduklarında bir anda "kana susamış hayvanlar", "teröristler" ya da "şişedeki uyuşturulmuş hamamböcekleri" haline geliyorlar.

Bunu tam anlamı ile ırkçılık olarak etiketlemek çok uygun olacaktır. Burada “ırksal üstünlük” duygusu yalnızca İsraillilerin efendi, Filistinlilerin ise serf olduğu bir sosyopolitik düzeni de tanımlıyor.

Filistinli savaşçıların 7 Ekim'de Gazze'den İsrail'e geçerek yüzlerce kişiyi öldürmesinin ardından tek bir İsrailli siyasetçi, analist ya da ana akım entelektüel bile bu cüretkar eylemin bağlamıyla yada geçmişi ile ilgilenmedi.

İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşının ilk sekiz gününde öldürülen Filistinlilerin sayısının, 2014 yılında İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik en uzun ve en yıkıcı savaşı olan "Koruyucu Hat Operasyonu" sırasında öldürülen Filistinlilerin sayısını aştı.

Filistinli Çocuklar İçin Savunma Örgütü'ne göre her 15 dakikada bir Filistinli çocuk öldürülüyor ve Filistin Sağlık Bakanlığı'na göre Gazze'deki kayıpların yüzde 70'inden fazlasını kadınlar, çocuklar ve yaşlılar oluşturuyor. Ancak İsrail için bu gerçeklerin hiçbir önemi yok.

Genellikle ılımlı olarak algılanan Başkan Isaac Herzog bile Hamas'ı kastederek, sivillerin meşru hedefler olduğunu, çünkü "ayaklanabileceklerini, o kötü rejime karşı savaşabileceklerini" belirtti. Herzog'a göre; "sorumlu olan bütün bir ulus" ve Herzog bunun hesabının sorulacağı sözünü verdi.

Başbakan Benjamin Netanyahu'nun Likud partisinden Knesset üyesi Ariel Kallner, İsrail'in Gazze savaşının ardındaki hedefini açıkladı.

Ariel Kallner;

"Şu anda tek bir hedef var: Nakba.1948'deki Nakba'yı gölgede bırakacak bir Nakba"

ifadelerini kullandı.

Benzer söylemler, İsrail'in savaş ilanını bir eylem planına dönüştürmekten sorumlu olan İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant tarafından da dile getirildi.

Gallant;

"İnsan görünümündeki hayvanlarla savaşıyoruz ve buna göre hareket edeceğiz.”

ifadelerini kullandı.

Beklenildiği üzere, İsrail'in ABD ve diğer Batılı ülkelerdeki destekçileri de koroya katılarak en şiddetli ve insanlıktan çıkarıcı dili kullandılar ve böylece sıradan insanlar arasında ana akım İsrail siyasi söylemini pekiştirdiler.

Örneğin ABD başkanlık adaylarından Nikki Haley Fox News'e verdiği demeçte Hamas saldırısının sadece İsrail'e değil aynı zamanda "Amerika'ya da yapılmış bir saldırı" olduğunu söyledi.

Haley bu zöslerinin hemen ardından ise kameralara bakarak;

"Netanyahu, bitir onları, bitir onları, bitir onları."

ifadelerini kullandı.

ABD Başkanı Joe Biden ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken tam olarak aynı kelimeleri kullanmasalar da, her ikisi de 7 Ekim ile 11 Eylül saldırıları arasında karşılaştırma yaptılar.

Bir diğer açıklamada ABD'li Senatör Lindsey Graham'dan geldi.

Lindsey Graham;

"Burada bir din savaşındayız. Ne halt etmeniz gerekiyorsa yapın ve onları yerle bir edin."

ifadelerini kullandı.

İsrail, Gazze'nin sivil nüfusunu bitirmeyi hedefliyor ve binlerce evi, camiyi, hastaneyi, kiliseyi ve okulu "yerle bir ediyor".

Aslında Nakba, acı bir şekilde tekrarlanıyor.

Golda Meir'in Filistinlilerin "var olmadığını" söylemesinden Menachem Begin'in Filistinlileri "iki ayak üzerinde yürüyen canavarlar" ve Eli Ben Dahan'ın Filistinlileri "hayvanlar" olarak tanımlamasına kadar birçok ırkçı söylemi, aslında tüm gerçekliği ortaya koyuyor.

İsrail'in soykırımcı dilinin sahada gerçek bir soykırıma nasıl dönüştüğü bir dönem yaşanıyor ve ne yazık ki binlerce Filistinli sivil için bu farkındalık için artık çok geç.

Tartışma