gdh'de ara...

Birinci yıldönümünde Rusya-Ukrayna Savaşı: Savaş aslında ilk haftasında bitmişti

💢Rusya-Ukrayna Savaşı'nın birinci yıldönümüne ulaştık. 

💢Aslında Rusya bugün izlemekte olduğumuz savaşı ve o savaş için belirlediği hedefleri henüz işgalin ilk haftasında kaybetmişti. 

💢Peki bu nasıl oldu? 

1. resim

Türkiye ve dünya genelinde karar vericilerin çoğunluğunun başlayabileceğine ihtimal vermediği savaşın birinci yıldönümüne ulaştık. 2022 yılında savaşın sona erdirilmesi mümkün olmadığı gibi 2023 yılıyla beraber Ukrayna’ya yapılan silah sevkiyatının içeriği ve büyüklüğü, meselenin bir NATO-Rusya çatışması olduğu gerçeğini yadsınamaz şekilde ortaya koyuyor. Ve görünen o ki, savaşın uzamasından yana olan ABD-İngiltere- Polonya-Baltık ülkeleri lobisi, Rusya’nın endüstriyel, sosyal, ekonomik ve mevcut siyasal sistemi çökene kadar bu mücadeleyi sürdürmek istiyorlar. Bunun anlamı 2024 yılına da çatışmaların sarkma ihtimalinin yüksek olması.

24 Şubat sabahı Rus işgal hareketi başladığında Moskova 2014 yılında Kırım’ı ilhak ettiği süreçte olduğu gibi kısa sürede gelecek bir zaferden emindi. Berlin ve Paris’in eğilimi de 15 gün içerisinde garantilenecek bir Rus zaferi ile Kiev’deki yönetimin değiştirilmesine göz yummaktan yanaydı. Ancak ABD-İngiltere ikilisinin, “Rusya’yı kolay bir zafere ikna ettiği” anlaşılan, sofistike bir alt yapı ile inşa ettiği hasmı yanıltmaya yönelik istihbarat projesi başarılı sonuç verdi. Rusya bugün izlemekte olduğumuz savaşı ve o savaş için belirlediği hedefleri henüz işgalin ilk haftasında kaybetmişti. Peki bu nasıl oldu?

Moskova’yı başarılı bir şekilde tuzağa çeken, Ukrayna ordusunu gerçek zamanlı istihbarat, uygun silah-mühimmat ve eğitimle donatan ABD-İngiltere ikilisinin, Rusya’nın geçmişteki benzer işgal ve işgal edilen ülkelerdeki yönetimleri değiştirme metotlarını çok iyi etüt ettikleri anlaşılıyor. Önce Rusya’nın Kiev’i ele geçirerek Zelensky yönetimini devirmek için ilham almış olabileceği iki örneği ele alalım. Ve bu örnekleri inceleyen İngiltere-ABD istihbarat birimlerinin aldığı önlemler neticesinde ortaya çıkan manzaraya bakalım.

1968 Çekoslavakya'nın İşgali ve Fırtına Operasyonu-333

Bu iki operasyona dair bilgi vermeden önce Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişiminde Kiev’i başlıca hedef olarak belirleyen planın iki ana ekseninin altını çizelim:

a) Kiev yakınındaki Hostomel ve Vasylkiv hava üslerinin ele geçirilmesiyle buralara hızla hava indirme askeleri ve zırhlı araçlarının aktarılması.

b) Sumy, Zhytomyr ve Chernihiv bölgelerinden Ukrayna’ya giren zırhlı ve piyade birliklerinin Kiev’e en kısa yoldan, en hızlı şekilde ulaşırken Hostomel ve Vasylkiv’e indirilen birliklerle birleşmeleri.

Bu plan neredeyse birebir olarak, 1968 yılında güler yüzlü sosyalizmi boğmak için Sovyetler Birliği liderliğindeki Varşova Paktı’nın Çekoslavakya’ya askeri müdahale planı ve 1979’da yine Sovyet ordusunun yerel işbirlikçileri ile Afganistan Devlet Başkanı Hafizullah Amin’i, ailesi ve korumalarını katlettiği darbe operasyonunun planı ile örtüşüyor. ABD ve İngiltere ikilisinin her iki Sovyet operasyonunu da kapsamlı şekilde etüt ettiği anlaşılıyor.

1968’de Çekoslavakya Komünist Partisi Merkez Komitesi Birinci Sekreteri Aleksandr Dubçek liderliğinde, Prag’daki yönetimi Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı nüfuz alanından çıkarmak için bir girişim hayata geçiyordu. Sovyetler Birliği, Dubçek’in başlattığı “güler yüzlü sosyalizm” akımının kısa sürede Doğu Avrupa’daki müttefiklerini kendisinden koparacağını öngörerek harekete geçti. “Tuna Operasyonu” olarak da anılan Çekoslavakya’nın işgali ve Dubçek’in görevden uzaklaştırılması hedefli askeri harekat 20 Ağustos 1968 günü gece saat 23’te başladı.

Moskova yönetimi, 1956’daki Macar Ayaklanmasından aldığı dersle, müdahalenin bir Sovyet işgali görüntüsüne bürünmemesi için Varşova Paktı üyelerini de yanında sürükledi. Ancak Romanya ve Arnavutluk bu müdahaleye katılmayı reddetti. İkinci Dünya Savaşı’nın taze anıları nedeniyle Demokratik Almanya ordusunun yalnızca sınırda önlemler almasına karar verildi, sınırı geçerek Çekoslavakya topraklarına girmesine izin verilmedi. Harekata SSCB, Polonya, Macaristan ve Bulgaristan ordularından oluşan 500 bin kişilik bir kuvvet katıldı.

Sovyet Yüksek Komutanlığı idaresindeki Varşova Paktı zırhlı birlikleri 20 Ağustos gecesi sınırı geçerken, en kritik hamle Çekoslavakya’nın başkenti Prag’daki Ruzyne Havalimanında yaşanmaktaydı. Sovyet özel kuvvetleri GRU mensubu 100 silahlı ajanı taşıyan bir uçak, motor arızası gerekçesiyle Ruzyne Havalimanına iniş izni istedi. Bu aslında bir aldatmacaydı. Alana inen Sovyet özel kuvvetleri yerel işbirlikçilerinin yardımıyla hızla kontrolü sağladı. Sovyet kontrolündeki havalimanına yönelen Antonov An-12 tipi askeri kargo uçakları, hava indirme askerlerini, topçu ve zırhlı birlik unsurlarını indirmeye başladı.

Varşova Paktı’ndan bağımsız bir emir-komuta zincirine sahip olmayan Çekoslavakya ordusu, güçlü alt yapısına rağmen Prag kapılarına dayanan zırhlı birlikler ile havaalanına inerek kente ulaşan Sovyet paraşütlerine direnemedi. İşgalin ertesi günü Dubçek tutuklandı. Kısa bir süre sonra görevine geri dönmesine izin verilse de 1969 yılının Nisan ayında iktidarı tamamen terk etmek zorunda kaldı.

Çekoslavakya operasyonunun özellikle Ruzyne Havalimanının ele geçirilmesi ile Ukrayna’daki Hostomel ve Vasylkiv hava üslerinin ele geçirilmesine yönelik teşebbüs büyük benzerlikler içeriyor. Rus ordusu bu iki hava üssünü ele geçirip buralara arzu ettiği miktarda asker, topçu birliği ve zırhlı araç indirebilseydi, Ukrayna’nın bugünkü manzarası çok daha farklı olacaktı.

Gelelim ikinci örneğimize, yıl 1979. Afganistan’da iktidardaki Sovyet yanlısı Demokratik Halk Partisi Genel Sekreteri Nur Muhammed Taraki, aynı partinin üyesi Hafizullah Amin tarafından 14-16 Eylül sürecinde yaşanan kaos ve darbe süreci neticesinde devrildi. 8 Ekim’de Taraki’nin şüpheli ölümünün ardından Moskova yönetimi Amin’i devirmenin planlarını yapmaya başladı. Amin her ne kadar SSCB yanlısı Demokratik Halk Partisi’nin üyesi olsa da, iktidarı ele geçirince anti-komünist aşiretlerin liderleri ile görüşmeye başlaması, İran ve Pakistan ile ilişkiye geçmesi Kremlin Sarayı’nda şüpheleri artırdı.

Moskova yönetimi Amin’i zehirlemek de dahil olmak üzere üç suikast girişimini destekledi. Amin ise Moskova’nın kendisini gözden çıkardığı gerçeğiyle barışmak istemedi. İkametgah olarak kullandığı Taçbeg Sarayı’na 27 Aralık 1979 gecesi Sovyet güçleri ve yerel işbirlikçileri tarafından saldırı başlatıldığında da yardımcılarına “Sovyetler bize yardıma gelecektir” demeyi sürdürdü. Saldıranların Sovyet ordusu mensupları olduğunu anladığında iş işten geçmişti.

Fırtına Operasyonu-333 kod adlı darbede başrol Sovyet özel kuvvetlerine ve hava indirme birliklerine verilmişti. Fırtına Operasyonu-333 ile Hafizullah Amin’in öldürülmesi hedeflenirken, Baykal-79 kod adlı daha büyük operasyon başkent Kabil’in merkezi ve çevresindeki 20 stratejik noktanın kontrol altına alınması amaçlanıyordu.

Amin’i devirecek operasyon 25 Aralık’ta başladı. Sovyetler Birliği’nin Türkistan Askeri Bölgesi’nden havalanan askeri nakliye uçakları Kabil ve Bagram Havaalanlarına 343 uçuş yaptılar. Darbe operasyonunu yürütecek 7 bin 700 asker ile çeşitli tipte 894 askeri araç Afganistan’a taşındı. Görüldüğü gibi Moskova’nın yönetimlerini değiştirmek istediği ülkelerde harekete geçerken başkente yakın hava alanları hayati önem taşımakta.

27 Aralık gecesi Sovyet ordusu ve Afganistan’daki işbirlikçileri kısa sürede Kabil’i ele geçirdiler. Darbenin hemen öncesinde zehirlenen ancak hayatta kalmayı başaran Amin ise sağlık durumu nedeniyle gelişmelerin farkında değildi. Hatta darbe gecesi Taçbeg Sarayı’nda bir davet vermişti. Saat 19’da Sovyet askerleri ve darbeci Afgan güçlerinin saraya başlattığı saldırı 40 dakika sürdü. Hafizullah Amin’in yanısıra ailesinden pek çok kişi katledildi. Bu darbe, Afganistan’da günümüze kadar sürecek işgal, iç savaş, kaos ve uluslararası terörizme ev sahipliği döneminin de kapılarını açtı.

Rusya'nın önü Hostomel'de nasıl kesildi?

Çekoslavakya ve Afganistan örneklerinin de ispatladığı üzere Moskova’nın silah gücüyle bir ülkede yönetimi değiştirmeye karar verdiği anda yapılan planlamalarda, hedef ülkenin başkentine yakın havaalanları ve hava üsleri kilit noktalar haline geliyor. Nitekim Ukrayna örneğinde Kiev’e 10 kilometre mesafedeki Hostomel ve 40 kilometre mesafedeki Vasylkiv ilk hedefler arasındaydı.

Rus ordusu, Ukrayna’nın stratejik noktalarına düzenlenen füze saldırılarının ardından 24 Şubat sabah 08 sıralarında 34 helikopterlik bir formasyonla Hostomel Havaalanına geldi. İlk saldırıda aralarında Ka-52’lerin de bulunduğu çok sayıda Rus helikopteri düşürüldü. Belarus sınırlarından ilerleyen Rus zırhlı birliklerinin de yetişmesiyle 300 Ukrayna askerinin direnişi kırıldı.

Ancak saatler ilerledikçe Ukrayna ordusu daha organize bir şekilde direnişe geçti. Hostomel’e ulaşmaya çalışan Rus zırhlı birlikleri pusuya düşürüldü. 27 Şubat’a gelindiğinde havaalanı Rus ordusunun kontrolünde görünüyordu ancak alana sağlıklı bir hava köprüsü kurulması mümkün değildi. 28 Mart’ta Rus ordusu Hostomel Havaalanını terk etti. 2 Nisan’a gelindiğinde ise Rus ordusu Kiev çevresini tamamen boşaltırken Hostomel de Ukrayna ordusu tarafından kontrol altına alındı.

Hostomel’i ivedilikle kullanma imkanı bulamayan Rus ordusu 26 Şubat’ta Kiev’in güneyindeki Vasylkiv Havaalanı için şanslarını denedi. Pisti ele geçirmek için bölgeye indirilen Rus paraşütçüleri şiddetli sokak çatışmaları ile durduruldu. Vasylkiv’e gönderilen ve paraşütçüleri taşıyan Ilyushin 76 tipi iki askeri nakliye uçağının düşürülmesi ise Kiev’e yönelik Rus saldırısının tabutuna çakılan en önemli çivilerdi. Bu uçaklar 125 paraşütçü taşıma kapasitesine sahip.

48 saat içerisinde Kiev yakınındaki iki havaalanını kontrol altına alamayan, hava köprüsü kurarak bölgeye çok sayıda asker ve zırhlı araç sevk edemeyen, karadan gönderdiği zırhlı birlikleri de pusuya düşürülen Rusya’nın, Ukrayna’nın başkentini ele geçirerek Devlet Başkanı Zelensky’i devirme planı böylece suya düştü. Prag ve Kabil’de işleyen plan Kiev’de sonuç vermemiş ve tarih tekerrür etmemişti. Aslında Hostomel ve Vasylkiv’de ortaya çıkan manzara savaşın sonuydu.

Kiev’i ele geçiremeyen, Harkov bölgesinde başarısız olan, Odessa’ya ayak basamayan Rus ordusunun durumu Kremlin Sarayı tarafından “özel operasyon” kılıfıyla izah edilmeye çalışılsa da, geride kalan bir yıl sonunda Rus ordusunun bir mağlubiyet yaşadığı gerçeği değişmiyor.

Ukrayna ordusunun Batı’dan giderek daha sofistike silah sistemleri edinerek Nisan ayında başlatması muhtemel karşı saldırının Rus ordusunu daha da açmaza sürükleyeceği muhakkak. Hele ki Rus ordusunun Donbas cephesinde ayakta kalmasını sağlayan unsurun Wagner özel ordusu olduğu dikkate alınırsa, Kremlin için işlerin daha da karışık bir hale geldiği ortada.

Moskova’nın siyasi geleneklerine aykırı bir şekilde Wagner özel ordusunun patronu Evgeni Prigozhin’in Savunma Bakanı Şoygu ve Genelkurmay Başkanı Gerasimov ile kamuoyunda tartışmaya girmesi, bununla da yetinmeyip Şoygu ve Gerasimov’i ihanetle suçlayabilmesi, Kremlin Sarayı’nın yalnızca cephede değil cephe gerisinde de kontrolü yitirdiğine işaret ediyor.

Mehmet Kancı

Tartışma