
Yunanistan demek Türk kimliğine karşı Avrupa’nın bilinçaltı demektir. Açıktan yapamadıklarını yapmak için kullandıkları maşa demektir.
Son Güncelleme: 03 Aralık 2025 Çarşamba - 16:26 | GDH Haber
Yunanistan bayrağı - AA
Türk Boğazları, Balkanlar ve Anadolu'daki Türk varlığını ortadan kaldırmak için icat edilen hatta bu uğurda kendilerine Avrupa'dan Kral ithal edilen sentetik devletin, Türkiye'nin artan savunma kabiliyetleri karşısında geçirdiği hezeyanların şiddeti giderek artmakta.
Bu arada söz konusu devletin 19’uncu yüzyıldaki kuruluşunda Kralı Avrupa’dan ithal edilirken, Başbakanı da Rus Çarlığı’ndan transfer edilmişti. Kendilerini Helenistik dönemin mirasçısı zanneden bu topluluk, Birinci Dünya Savaşı’nın akabinde Anadolu topraklarını ve bugünkü Ukrayna sınırları içerisindeki Odesa’yı da işgal etmeye kalkmış, bu işlerin İngiliz emperyalizminin desteği ile dahi mümkün olmadığı gerçeğini tecrübe etmişti. Ancak bu ders de yetmemiş olmalı ki, NATO üyeliği ile palazlanmaya başladığı anda Büyük İdeallerinin peşinde Kıbrıs üzerinden yeni hayaller peşine düştüler.
Avrupa’nın siyasi sadaka sisteminin bağımlısı Yunanistan’ın bu ruh haline bürünmesindeki en büyük katkıyı yapanlar eski Fransa Cumhurbaşkanı Valery Giscard d’Estaing gibi, siyasi sermayesini Türk antipatisinden sağlayan Avrupalı politikacılar ile ABD’deki Rum lobisi olmuştur.
Sentetik Yunan devletinin gerek siyasi gerek mali sadaka sistemi ile var olma macerası, 2008 yılındaki küresel ekonomik kriz ile iflas etmiştir. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Avrupa Birliği, Yunanistan’ı kurtarabilmek için 280 milyar avroluk kurtarma paketi hazırlamak zorunda kalmıştı.
Bu yardımını bedeli olarak Yunan siyaseti Başbakan Yorgo Papandreu’yu Avrupa Birliği tanrılarına kurban etmek zorunda kaldı. Yunan halkı ise bankalardaki mevduatlarının hatırı sayılır bir kısmına el konulması da dahil olmak üzere bugün Almanya ve Fransa bankaları ile IMF’ye bedel ödemeye devam ediyorlar.
O yıllarda Avrupa’nın Yunanistan’ı nasıl silkelediğini merak edenler, borçları ödemekle memur edilen dönemin Başbakanı Aleksis Çipras’ın anılarını derlediği ve yakın zamanda piyasaya çıkan “İthaki” adlı kitaba göz atabilirler.
Dönemin Maliye Bakanı Varufakis, Çipras’ın kitapta kendisini hedef alan eleştirilerine ise ERT televizyonuna verdiği demeçle yanıt verdi. Varufakis’e göre 2015 yılında Avrupa Birliği’nin dayattığı kemer sıkma önlemleri yalnızca sıradan bir anlaşma değildi. O anlaşmanın imzalanmasını ve Çipras’ın içerisine düştüğü durumu Varufakis şu şekilde tarif ediyor:
Onlara her şeyi verdi ve yine de onu cezalandırdılar. Sadece bir muhtıra imzalatmak değil, onu aşağılamak istediler.
Yunanistan’ın tam olarak ne menem bir ülke olduğunu merak edenler Çipras’ın kitabını okumalılar.
2008 dersine rağmen yine de akıllanmayan Yunanistan, olmayan endüstrisi ile hayali bir Türk korkusu peşinde silahlanmaya devam ediyor. Geçmişte ortaya çıkan silah alım yolsuzlukları ile Almanya’nın nasıl zengin edildiğine dair skandalların patlamış olması da yetmemiş ki, bu defa Fransız havacılık endüstrisi, İsrail füze sanayi ve İtalyan tersanelerine olmayan paralarını akıtmaktalar.
Belli ki, silahlanma programları için Avrupa bankalarından toplayabildikleri sadakalar da yetmeyince, 2025 yılı itibarıyla soykırımcı İsrail için otopark bekçiliğine bir başka deyişle değnekçiliğe soyundular. İsrail’in İran ile giriştiği 12 günlük savaşta, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun uçağı ve İsrail havayollarının uçakları Atina ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ndeki Larnaka Havalimanlarında saklandı.
Yine de tüm bu unsurlar Yunanistan’ın hafife alınmasını gerektirmiyor. Çünkü Yunanistan demek Türk kimliğine karşı Avrupa’nın bilinçaltı demektir. PKK’nın sözde elebaşı Abdullah Öcalan 15 Şubat 1999’da Kenya’da Türk güvenlik güçleri tarafından ele geçirildiğinde Nairobi’deki Yunan Büyükelçiliğine kadar ona mihmandarlık eden kişi Yunan istihbarat servisi EYP’nin mensubu Kalleras kod adlı Savvas Kalendiris idi.
Terörist başı Öcalan 9 Ekim 1998’de Şam’ı terk etmek zorunda kaldıktan sonra çıktığı “dünya turunda” taşıdığı pasaport ise Güney Kıbrıs Rum Yönetimi topraklarında yaşayan Lazaros Mavros adlı gazetecinin pasaportunun bir kopyasıydı. 1970’li ve 80’li yıllarda 31’i diplomat 58 Türk vatandaşını şehit eden terör örgütlerinden ASALA’nın lideri Agop Agopyan’ın Atina’da öldürülmesi de tesadüf değildi. Dolayısıyla Yunanistan’ın soyunduğu boyundan büyük işler, aslında Avrupa’daki kimi başkentlerin Türkiye ile ilgili planlarının izdüşümüdür.
İmalat sürecinden başlayarak çakma Helenistik devletin en büyük mahareti tarihinin her döneminde Türkiye’ye musallat olmayı kariyerlerinin parçası olarak addeden meczup bir siyasi güruh ve baş karakter üretme kabiliyetleridir. Bu “sorunlu” karakter üretiminin son örneği olarak savunma bakanları Nikos Dendias sahnelerin yıldızı haline geldi.
Dendias’ın geçen hafta sonu Atina’da katıldığı etkinlikte Ege Denizi’ne yönelik Yunan planlarına ilişkin açıklamalarına gelelim şimdi. Dendias, Yunanistan’ın artık Ege Denizi’ni yalnızca donanmasıyla değil, silahlandıracağı adalara yerleştireceği katmanlı füze sistemleri ile koruyacağını duyurdu. Ki bahsettiği bu füze sistemi İsrail’den almayı planladıkları sistemler.
Dendias ayrıca, Ege Denizi’ni füze sistemleri ile koruyacak duruma geldikten sonra Fransa ve İtalya’dan alacakları savaş gemilerini saldırı maksadı ile Doğu Akdeniz yani Kıbrıs istikametinde kullanabilecek şekilde ellerinin rahatlayacağını ifade etmekten de geri kalmadı.
Yeni savunma konseptlerini “Füze savunma, hava savunma, anti-drone, deniz alanı ve Ege denizinin altı için ayrı bir savunma kalkanı olarak” tasarladıklarını söyleyen Dendias tüm bu sistemin maliyetini neyle karşılayacaklarına dair bilgi vermedi. Herhalde zeytin satıp, Onikiadalar’dan gelecek turizm gelirine güveniyor olamazlar. Sentetik devletin ayakta kalması için ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barack’ın yaptığı açıklamalara da gelecek haftaki yazımda değineceğim.
Devamını Oku
27 Kasım 2025 Perşembe - 17:45
Devamını Oku
26 Kasım 2025 Çarşamba - 10:37
Devamını Oku
24 Kasım 2025 Pazartesi - 10:16