
Yunanistan, Avrupa’dan ümidi kesmiş olacak ki rotayı değiştirerek İsrail'i yeni patronu olarak kabullendi.
Son Güncelleme: 10 Aralık 2025 Çarşamba - 15:58 | GDH Haber
Yunanistan bayrağı - AA
Öncelikle Rus Çarlığı ile Birleşik Krallık’ın tasarım devleti Yunanistan’ın geçmişten bugüne kadar ki yolculuğunu özetlediğimiz yazının ilk bölümüne gösterdikleri ilgi için tüm gdh takipçilerine, okurlarına teşekkürler.
Birinci bölümü kapatırken, siyasi kariyerini Türkiye düşmanlığı üzerine kurgulamış olan Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias’ın kendi akıllarıymış edasıyla anlattığı, İsrail’den kumanda edilmekte olan Ege Denizi’ndeki adaları silahlandırma programı ile ilgili açıklamalarına değinmiştik. Dendias yenilen pehlivan güreşe doymaz misali Ege Denizi’ni kaşımaya hevesli.
15 Nisan 2021’deki Ankara ziyareti sırasında gördüğü misafirperverliği idrak etmekte zorlanıp, kapalı kapılar ardında varılan mutabakatı çiğneyerek, kameralar önünde, ülkesinin Başbakanı Miçotakis’i Türkiye üzerinden vurmaya kalkmış, ağzının payını da dönemin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’ndan almıştı.
O günler hala Avrupa Birliği’nin güç odağı zannedildiği zamanlardı ve Dendias, Ege’deki sorunları Brüksel üzerinden dayatmalarla çözme teşebbüsünde bulunmuştu. Ancak geçen hafta yayımlanan ABD Ulusal Güvenlik ve Strateji Belgesi’nde de altı kalınca çizildiği üzere, Avrupa Birliği’nin çökmesi bir yana Avrupa medeniyetinin sonunun gelip gelmediği tartışılmakta.
Yunanistan da, Avrupa’dan ümidi kesmiş olacak ki dümeni İsrail’den yana kırarak kendisine yeni bir patron edindi. Nitekim geçen haftaki yazının yayınlanmasının hemen ertesinde Yunanistan parlamentosu İsrail’den PULS tipi 36 adet çok namlulu roketatar sistemi alınmasını onayladı. Peki bu silah sistemi İsrail’in hangi firmasından alınacak? Cevap Elbit Systems. Lakin Yunan parlamentosunun bu kararı almasının hemen ardından 8 Aralık Pazartesi günü bir sürpriz gelişme daha yaşandı.
Kuzey Atlantik İttifakı NATO, İsrail’in bu en büyük savunma şirketinin “tedarikçi listesindeki” varlığını askıya aldı. Sebep ise İsrail firması hakkındaki yolsuzluk soruşturması. Bu soruşturma, İsrail firmasının çeşitli ülkelerdeki ihaleleri kazanmak için rüşvet verdiği iddialarının yanı sıra kara para aklama ve dolandırıcılık suçlamalarını da kapsıyor.
Anlaşılan Yunan halkı seçtiği siyasetçiler aracılığıyla dolandırılmaya doyamıyor. Bundan 25 yıl önce Alman Thyssen Krupp firmasının da Yunanistan’a Tip 214 tipi denizaltılar satmak için rüşvet dağıttığı ortaya çıkmıştı. Dönemin Savunma Bakanı Akis Çohacopulos’un da dağıtılan 100 milyon dolarlık rüşvetten payını aldığı ortaya çıkmış ve 20 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Darısı Dendias’ın başına inşallah.
Yine de Yunanistan yargısının acele etmemesinden yanayım. Çünkü sırada daha İsrail’den almayı planladıkları 3 milyar avroluk çok katmanlı hava ve füze savunma sistemi var. Bu sistemin de alım kararı parlamentodan geçtikten sonra bir soruşturmanın başlaması yaşanacak rezilliğin de alacakları sistem gibi katmanlı olmasını sağlar, bizim için de seyir zevki artar.
Dendias’a icap ettiği kadar yer ayırdıktan sonra gelelim 2015-2020 yılları arasında Yunanistan Cumhurbaşkanlığı yapmış olan Prokopis Pavlopulos’un geçen haftaki sayıklamalarına. Yazımızın ilk bölümünde Yunanistan’ın, Türk düşmanlığında Avrupa’nın bilinç altını temsil ettiğini belirtmiştim. Pavlopulos işte o bilinçaltının dışa vurum hali olarak sahneye çıktı. Bakalım neler demiş:
Pavlopulos’un bu ifadelerini yalnızca bir hezeyan silsilesi olarak değerlendirmek hata olur. Bu sözler, Türk düşmanlığını varlık sebebi addeden Yunan devletinin, bir başka deyişle “Etniki Tema”nın mesajlarıdır. Peki Etniki Tema nedir?
Bu sorunun yanıtı için 1988-1990 yıllarında Türkiye Cumhuriyeti Gümülcine Başkonsolosluğu görevinde bulunmuş ve 18 Haziran 2025 tarihinde yaşama veda etmiş olan Emekli Büyükelçi Hasan Kemal Gür’ün anılarına başvuralım:
“Yunanın ruh hâli geçmişi unutmaya, geçmişle barışmaya müsait değildir. "Etniki Tema" disiplininin değişmesi beklenmemelidir. "Etniki Tema" Yunan siyasetinde bir yaşam gerçeği ve mecburiyettir. Türk ve Türkiye paranoyası Etniki Temayı beslediği sürece Batı Trakya’da uygulanan asimilasyon politikası da terk edilmeyecektir.
Yunan bürokrasisi, STK'ları ve siyasi partileri "Etniki Tema" gereklerini verine getirmekte üstün donanımlı ve ziyadesiyle istikrarlıdır. Mesela Dışişleri Bakanlığı, İstihbarat Örgütü (KİP) ve Ortodoks Kilisesi arasında görüş ayrılığı yaşanmaz”
Merhum Büyükelçi Gür’ün Yunanistan’a dair tespitlerini daha detaylı okumak isteyen ilgi okurlar Muhammed Murat Arslan’ın “Zor Zamanlarda Diplomat Olmak” adlı kitabına başvurabilirler. Gür, kitabın kendisine ayrılan bölümünde Yunanistan’da 1989’daki genel seçimlerde adaylığı reddedilen ve seçim kampanyasında Türklük propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılanan merhum milletvekili Sadık Ahmet’in mahkeme sürecine de değiniyor.
26 Ocak 1990’da başlayan duruşmalarda Yunan devletinin sergilediği rezillikleri ve 28 Ocak günü Yunan gizli servisi tarafından Batı Trakya Türklerine karşı başlatılan ırkçı saldırılar, yağma, kundaklama ve hırsızlıkların detaylarını da yine Gür’ün anıları vasıtasıyla bu kitapta bulabilirsiniz.
Ve yazımızın sonuna gelirken, Dendias’ın Ege Denizi’ni silahlandırma açıklamalarıyla aynı günlere denk gelen, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın Yunan Kathimerini gazetesine verdiği demece bakalım.
Açıkçası bu demeçlerdeki ifadeler zamanlaması itibarıyla ya Barrack ya da Dendias için talihsizliğe işaret ediyor. Büyükelçi Barrack, “birbirleriyle bağları olan iki büyük ülkenin yüzlerce, hatta binlerce yıl önce yaşanan olaylarla ilgili hala kavgalı olması anlamsız” gibi pek derin tespitlerle!
Yunanistan ve Türkiye’nin ilişkilerinde yeni bir çerçeve oluşturmaları gerektiğini söylemiş. Hatta ABD Başkanı Trump ile Türkiye-Yunanistan ilişkileri meselesini de ele almışlar ve “iki tuğlayı birbirine bağlayan harç olabilir miyiz? Onları adım adım yakınlaştırabilir miyiz?” demişler. Ve ardından sadede geliyor Büyükelçi Barrack: “Doğu Akdeniz’de yeni bir bölgesel düzen, yeni bir işbirliği şekli lazım. Hedefimiz bu. ABD’nin bu konuda köprü olabileceğini düşünüyoruz”. diyor ve akabinde şu ifadeleri sıralıyor.
“Tarihten aldığımız derslere bakın. Baharat Yolu, İpek Yolu; tüm bunlar doğu ile batıyı üç dört farklı rotadan bağlıyordu ve bu refah yolları boyunca kültürler yoğunlaşıyordu.”
Gördüğünüz gibi değerli okuyucular ABD’nin Türkiye-Yunanistan ilişkilerin düzeltme hedefi son derece duygusal! Yani konunun Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarıyla, Orta Asya’daki nadir toprak elementleri kaynakları ile, Çin Halk Cumhuriyeti’nin karadan ve denizden çevrelenmesiyle, Çin’in “Demir İpek Yolu İnisiyatifi”nin önünü keserek, tam ters yönde bir hattı Hazar geçişiyle Asya’nın böğrüne saplamakla falan haşa alakası yok.
Şimdi burada ABD’nin Rum lobisi şantajlarına boyun eğerek Türkiye’ye 1960’lı yıllardan bu yana uyguladığı örtülü silah ambargolarından, afyon ekimini bahane ederek başlayan ve Kıbrıs Barış Harekatı gerekçe gösterilerek ABD’nin Türk ordusuna ambargo süreçlerinden, 12 Eylül darbesinden sonra darbeci generallerimizi kandırarak Yunanistan’ın nasıl NATO’nun askeri kanadına dönüşünü sağladığından bahsedecek olursak bu yazının sonu gelmez.
İhtiyaç halinde üçüncü bölümü yazmak üzere şimdilik Yunanistan meselesine burada nokta koyalım.
Devamını Oku
03 Aralık 2025 Çarşamba - 16:26
Devamını Oku
27 Kasım 2025 Perşembe - 17:45
Devamını Oku
26 Kasım 2025 Çarşamba - 10:37