Middle East Eye: Paris ve Berlin'in Şam'a verecek etik dersi kalmadı!
Almanya ve Fransa heyetlerinin Suriye ziyaretleri, bu ülkelerin Şam'a verecek etik derslerinin kalmadığını gösterdi. Gelinen noktada, Avrupa'nın Ortadoğu'ya daha çok ihtiyacı var.
İngiltere merkezli yayın organlarından Middle East Eye'de, Suriye'de yaşanan son gelişmelerin ardından Türkiye'nin rolünün ve başta Almanya ve Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerinin Suriye yaklaşımının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock'un ve Fransa heyetinin Şam'a yaptığı son ziyaret üzerinden yapılan değerlendirmede; iki ülke temsilcilerinin de Suriye'deki yaklaşımlarının Batı'nın sömürgeci politikalarının tezahürü olduğu tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; Almanya ve Fransa'nın bu minvalde fırsatçı çifte standartının bugün hala devam ettiğine dair, Suriye'deki görüşmelerine dair ayrıntılara yer verildi.
İşte Middle East Eye'de yayınlanan analiz:
Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock'un Şam'a yaptığı son ziyaret, Suriye'nin yeni liderinin elini sıkmayı reddetmesinin ardından, çoğu diplomatik protokollere odaklanan büyük bir tartışmaya yol açtı.
Baerbock'un gündelik kıyafeti de internette yorumlara neden oldu ve bazıları resmi bir takım elbise ya da ceket giymemesini ev sahiplerini küçümseme işareti olarak nitelendirdi.
Yüzeysel formaliteler bir yana, Baerbock Avrupa'nın Suriye konusundaki tutumunu yansıtan iki net mesaj verdi.
Bunlar; Fransa'dan mevkidaşı ile birlikte ziyaret ederek, Avrupa Birliği'nin ekonomik ve siyasi iki ayağının Şam ile ortaklaşa çalıştığını gösterdi.
Berlin ayrıca öncelikli olarak “Kürt halkının” savunulmasıyla ilgilendiği ve yeni “İslami yapılara” mali destek sağlamayacağı mesajını verdi.
Bu da Almanya'nın Suriye'nin kuzeydoğusunda Şam ve Ankara'ya karşı kullanılabilecek ayrılıkçı bir sözde “Kürt oluşumuna” verdiği desteğin altını çiziyor.
Baerbock'un Suriye toplumundaki İslami yapıları reddetmesi, Almanya'nın ılımlı ya da aşırı olsun her türlü “siyasal İslam”ı reddettiği Orta Doğu'ya yönelik ülkesinin daha geniş politikasını temsil ediyor.
Berlin, bölgedeki siyasi İslam'ın ifadeleriyle ilişki kurmayı reddettiğini defalarca dile getirmiş, bunun yerine genellikle sahada önemli bir varlığı olmayan seküler liberal güçleri desteklemeyi tercih etmiştir.
Sömürgeci söylem
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ise Şam ziyaretini Hıristiyan toplumunun temsilcileriyle bir araya gelmek için kullandı ve Fransa'nın onları savunmaya olan sarsılmaz bağlılığını dile getirdi.
İronik bir şekilde, sürekli olarak dini ve etnik aidiyetleri aşan bir cumhuriyet modeli vaaz eden ultra-seküler Fransa, çok övündüğü evrensel vatandaşlık kavramları buharlaşırken, Doğu Hıristiyanlığının sözcüsü ve inançlarının savunucusu haline geldi.
Bu; yurtiçinde laik cumhuriyet, yurtdışında Hıristiyan haçlı yaklaşımı paradoksu yeni olmaktan çok uzak.
İki yüzyıl önce Fransa Katolik Kilisesi'ne karşı acımasız bir savaş yürütürken, eğitim, siyaset ve kamu işleri üzerindeki etkisini azaltırken, Napolyon'un orduları çeşitli mezheplerin hayırsever koruyucusu olarak Hıristiyanlığın bayrağını taşıyarak Mısır ve Levant'ta ilerliyordu.
Görülen o ki; bu fırsatçı çifte standart bugün hala Fransız dış politikasını yönlendiriyor.
Barrot'nun Suriyeli Hıristiyanlara destek sözü vermek üzere bir araya geldiği bir toplantıda, Suriyeli Ortodoks Hıristiyan cemaatinin bir üyesinin şu sözleriyle karşılaştığında yaşadığı tedirginliği görmek çok eğlenceliydi:
Temsilci;
“Bizim yabancı korumasına ihtiyacımız yok.T ek istediğimiz her türlü adaletsizlikten uzak, eşit Suriye vatandaşları olarak yaşamak. Kendimiz ve tüm Suriyeli kardeşlerimiz için adalet istiyoruz.”
ifadelerini kullandı.
Bu sözlerin ahlaki netliği, sahte insani ahlaki terimlerle dikkatlice gizlenmiş olan Fransız sömürgeci “böl ve yönet” söylemine güçlü bir yanıt niteliğindeydi.
Gerekçeler
Benzer şekilde, Baerbock Şam'da Kürtlerin korunmasından eğitim ve yasamanın “İslamileştirilmesine” karşı uyarılara kadar uzanan talepler listesini açıkladığında pek çok Arap adeta dehşete kapıldı.
Daha birkaç hafta önce, kendini Suriyeli kadınların savunucusu ilan eden bu kişi, İsrail'in Gazze'ye karşı yürüttüğü ve yerinden edilmiş Filistinli kadın ve çocukların çadırlarında diri diri yakılmasını da içeren savaşı utanmazca meşrulaştırıyordu.
Baerbock daha haftalar önce;
“Hamas teröristleri insanların arkasına, okulların arkasına saklandığında, sivil yerler koruma statüsünü kaybediyor”
diyerek İsrail propagandasını tekrarlamıştı.
Alman hükümeti, kadınların ve azınlıkların ahlaki savunucusu olamak yerine, yüz milyonlarca dolarlık silah ihracatı yaparak İsrail'in suçlarına ortak olmaya devam ediyor.
Fransa'nın ise; Mısır'daki Sisi rejimi ve Libya'daki Halife Hafter gibi askeri darbeler yapan acımasız diktatörlüklere verdiği destek bir yana, Cezayir'den Senegal'e kadar eski sömürgelerindeki korkunç sicili göz önüne alındığında, Suriye'ye verebileceği herhangi bir etik dersi de yok gibi görünüyor.
Gelinen noktada, Avrupa'nın Ortadoğu'ya daha çok ihtiyacı var. Zira görünen o ki; dünya Paris, Berlin ya da Londra'dan çok daha büyük.