The National Interest: İsrail, devlet olarak meşruiyetini kaybetme ihtimali ile karşı karşıya kalabilir!
Savaşta izlenen politikalar, İsrail'in bir devlet olarak birçoklarının gözünde meşruiyetini kaybetme ihtimalini ortaya çıkardı. İsrail'in Hamas'a karşı yürüttüğü savaş, İsrail için 1973 Savaşı'ndan daha tehlikeli hale geliyor.
ABD'nin önde gelen yayın organlarından National Interest'de, neredeyse bir ayını doldurmak üzere olan İsrail-Hamas çatışmalarının ve Netanyahu'nun politikalarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Netanyahu'nun savaştan önce de, İsrail'i destekleyen ülke liderlerinin çoğu tarafından sevilmeyen ve ötekileştirilen birisi olduğu belirtilen analizde, savaşın sonucu ne olursa İsrail halkı tarafından sonsuza dek bu felaketle anılacağı belirtildi.
Analizde ayrıca; Hamas'ın siyasi çatışma evresini çoktan kazandığı belirtilerek mevcut savaşın İsrail için 1973 Savaşı'ndan daha tehlikeli hale geldiği belirtildi.
İşte National Interest'de yayınlanan analiz:
Hamas'a karşı verilmekte olan bugünkü savaş İsrail için 1973'teki Yom Kippur Savaşı'ndan çok daha tehlikelidir. İsrail'in, 50 yıl önce büyük kayıplar vermesine rağmen günün sonunda zafer elde ettiği savaş ordular arasında cereyan eden çatışmalardan ibaretti. O günlerde kimse İsrail devletinin varlığının risk altında olduğunu düşünmüyordu.
Fakat iş bu sefer farklı. Bugün yaşanmakta olan, şu ana kadar bakıldığında İsrail'in kaybetmekte olduğu bir savaş. Hatta mesele, İsrail'in bir devlet olarak birçoklarının gözünde meşruiyetini kaybetme ihtimali olduğu için durum çok daha tehlikeli.
İsrailliler bunun yanlış olduğunu ve 7 Ekim saldırısının ehemmiyetinin yeterince vurgulanmadığını düşünebilir ve buna kendilerini inandırabilir ancak İsraillilerin ne düşünüp neye inandığı bir fark yaratmaz. Zira izlenimler bir anda silinmezler ve Gazze'deki katliam gün gün Hamas'ın lehine gelişmeye devam ediyor.
Şununla yüzleşmek gerekiyor. Hamas bu savaştaki siyasi çatışma evresini çoktan kazandı.
İsrail'in tattığı bozgunun ardında tek bir adam var o da Başbakan Binyamin Netanyahu. Netanyahu, İsrail'in uğradığı saldırıya hazırlıksız yakalanmasının olduğu gibi sadece kendi çıkarları için anayasal değişikliğe gidilmesi girişimlerinin de nihai sorumlusudur.
Ancak Netanyahu'nun bu trajedideki rolü bununla sınırlı değil zira kendisi uluslararası camiada hiçbir güvenilirliği olmayan bir isim.
Netanyahu Batı Şeria'da yıllardır kibirli, empatiden yoksun politikalar izlemesi yetmiyormuş gibi en son herkesi şoke ederek ırkçı olduğunu ilan etmekten gurur duyan İsrailli siyasi isimleri hükümet ve diplomasi kadrolarına alınca büyük tepki topladı.
Durumun vahametini bir saniye durun ve düşünün. İnsanlık tarihindeki en kötü yabancı düşmanlığı tecrübesi olan Yahudi Soykırımından kurtulanların soyundan gelenler, devletlerinin en üst makamlarına "ırkçıyım kardeş var mı ötesi" diyen adamları getirdi.
Netanyahu, İsrail'i destekleyen liderlerin çoğu tarafından bile sevilmeyen ve ötekileştirilen birisi.
İsrail devletinin başında bulunuyor olması dahi birçok insanın İsraillilerin iddialarına ve görüşlerine inanmasını kolaylaştırıyor. Ayrıca, en son örneğinde 7 Ekim saldırısının sorumlusu olarak istihbarat kurumlarını suçlayarak kendi başarısızlıklarının sonuçlarına kabul edecek karakterde birisi olmadığını bir kere daha kanıtladı.
Bu nedenle, uluslararası camianın güvenmemesi bir yana devletin çıkarlarının bekasının söz konusu olduğu bu savaşı idare etmesi için İsrail halkı niye Netanyahu'ya güvensin ki?
Siyasi kariyerinin bittiğini ve savaşın ardından kurulacak siyasi mizandan sağ çıkamayacağını kendisi de biliyor. Tek çıkar yol olarak Hamas'a karşı yürütülen bu savaştan bir "zafer" çıkartmayı umacak kadar alçaldı.
Ancak Netanyanhu ne yaparsa yapsın, İsrail devleti tarihinin en uzun süreli görev yapan başbakanını insanlar sonsuza dek bu felaketle yâd edecekler.
Netanyahu'nun kabahatleri bunlarla da bitmiyor.
Ortadaki büyük siyasi resmi görmeyi reddeden başbakan devletin hazırlıksız olduğu aşikâr olan bu ağır savaşı sürdürmekte ısrar ediyor. Kendisinin bu ısrarı nedeniyle Filistinli sivilleri öldüren her bombayla birlikte biraz daha azalan destek oranının işaret ettiği üzere bu savaş her geçen gün daha da kötüye gidecek.
Bu noktada tarih te yaşanacaklar hakkında bazı ipuçları içeriyor.
1973 Savaşının ardından kurulan Agranat Komisyonu, savaş sürecindeki başarısızlıkların faturasını siyasi liderlere ve İsrail ordusunda görevli yüksek rütbeli subaylara kesmişti. O dönemki başbakan Golda Meir, komisyonun raporlarında eski Savunma Bakanı, 1967'deki 6 Gün Savaşı kahramanı Moşe Dayan'a nazaran daha az sorumlu gösterildi. Moşe Dayan, iki kez istifasını sunmasına rağmen bu girişimleri Meir tarafından kabul edilmedi.
Şunu hatırlamakta fayda var ki 1973'teki savaş, çoğu gözlemcinin mutabakatıyla, Süveyş Kanalının diğer tarafına geçmeyi başaran, Mısır Silahlı Kuvvetlerinin 3. Ordusunun etrafını sarıp etkisiz hale getiren ve Suriye güçlerini toprak kaybetmeye zorlayan İsrail ordusunun zaferiyle sonuçlanmıştı.
1973'de yaşanan başarısızlıklar neticesinde İsrail'de uzun süre iktidarda kalan İşçi Partisi popülerliğini yitirerek yerini aşırı sağcı akımlara bırakmıştı. Eğer İsrail halkı savaşın ardından Netanyahu ve sağ cenahı ağır şekilde cezalandırırsa yine benzer bir tablo oluşabilir.
Ancak, kaderini barışçıl bir şekilde kabul eden İşçi Partisinin aksine İsrail'deki sağcıların hala demokrasiye inandığından pek emin olamıyoruz.
Netanyahu eğer halk tarafından en azından "fena değildi" şeklinde hatırlanmak istiyorsa bir an önce istifa ederek hem içeride hem de dışarıda güven yansıtacak bir ismin liderliğinde yeni bir milli birlik hükümeti oluşturulmasına destek vermelidir.
Yedek askerlerin orduya katılmaları çağrısına uymasından da anlaşılacağı üzere İsrail toplumu güçlüdür. Yurtdışından bu çağrıya icabet edenlerin yanı sıra Netanyahu'nun anayasal değişikliklerini haftalarca protesto edenler dahi ordu saflarına katıldılar. Netanyahu, görevde kalarak Yahudi toplumunun bu birliğine de kastediyor.
Şunu da hatırlamak lazım ki Netanyahu, 1976 yılında Filistinli ve Alman teröristler tarafından kaçırılarak Uganda'daki Entebbe Havaalanına götürülen sivil rehineleri kurtarma operasyonunda görev alan kardeşi Yonatan Netanyahu'nun gösterdiği kahramanlığı da siyasi kariyeri için kullandı.
Rehinelerin kurtarıldığı operasyona iştirak eden özel kuvvetler ekibinin lideri olan Yonatan, bu operasyon sırasında ölen tek İsrailli idi.
Ülkesi için hayatını feda eden kardeşi gibi "Bibi" Neteyanhu da bugün önce ülkemin çıkarları demeli ve istifa etmeli.