
Komplo teorilerinde yer alan korkutucu iddialara rağmen, HAARP'ın gerçekten yapabilecekleri çok sınırlı.
Son Güncelleme: 25 Nisan 2025 Cuma - 14:35 | GDH Haber
Her depremde olduğu gibi 23 Nisan 2025 İstanbul depreminden sonra da HAARP teknolojisi ile Boğazdan ABD’li gemilerin depreme neden olduğu iddiaları sosyal medyada yaygın bir şekilde tartışıldı. İddia o kadar yayıldı ki Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi açıklamasında bu iddiaya yer verdi. Peki HAARP nedir? Gerçekten depreme neden olabilir mi? Gelin bu yazıda bu soruların cevabına bakalım.
Alaska, Gakona'nın ücra bir köşesinde yer alan ve daha çok HAARP olarak bilinen Yüksek Frekanslı Aktif Auroral Araştırma Programı yıllardır hem merak uyandıran hem de tartışmalara yol açan bilimsel bir tesistir. Başlangıçta ABD Hava Kuvvetleri ve Donanması tarafından finanse edilen HAARP, açık ve gizemli olmayan bir hedefle kurulmuştur: Dünya'nın üst atmosferinde yüzeyin yaklaşık 50 ila 600 kilometre üzerinde bulunan bir bölge olan iyonosfer hakkındaki bilimsel bilgimizi geliştirmek. Bu katman atmosferik elektrikte ve özellikle uzun mesafeli iletişim ve navigasyon sistemleri için radyo dalgalarının yayılmasında hayati bir rol oynamaktadır. Dolayısı ile pratik ve askeri uygulamaları da vardır elbette.
HAARP tesisinin kalbi, 28 dönümlük bir alana yayılmış 180 adet yüksek frekanslı antenden oluşan bir alandır. Bu antenler birlikte çalışarak iyonosfere 3,6 megawatt enerjiye varan güçlü radyo sinyalleri göndermektedir. Bağlam açısından bu, standart bir ticari radyo istasyonunun bıraktığı enerjinin yaklaşık 75 katıdır, ancak atmosferde doğal olarak bulunan enerjiyle karşılaştırıldığında hala çok küçüktür. Bu yayınlar sayesinde bilim insanları iyonosferde küçük, yerel değişimler yaratarak farklı koşullar altında nasıl davrandığını inceleyebilirler. Bu araştırma, uydu iletişimi ve GPS doğruluğundan, güneş patlamalarının Dünya atmosferini nasıl etkilediğini anlamaya kadar her şeyi geliştirmek için gereklidir.
İleri teknolojisine ve askeri kökenlerine rağmen HAARP, komplo teorilerinde sıkça tasvir edilen gizli bir tesis olmaktan çok uzaktır. Tesis her yıl düzenli olarak kapılarını halka açmakta, ziyaretçilerin sahayı gezmesine, sorular sormasına ve devam eden deneyler hakkında bilgi edinmesine olanak sağlamaktadır.
Yine buradaki analizimizden görebileceğimiz gibi HAARP iddia edilenin aksine, taşınabilir bir yapı değil, bir tesistir. Dolayısı ile gemilerle İstanbul Boğazına gelmesi mümkün değil.
Peki neden insanlar HAARP’la ilgili komplo teorileri üretiyorlar?
Soğuk Savaş sırasında hem Amerika Birleşik Devletleri hem de Sovyetler Birliği daha geniş askeri stratejilerinin bir parçası olarak jeomühendislik ve hava modifikasyonu teknolojilerinin peşine düşmüştür. Hava durumunu kontrol etmek ya da yapay deprem oluşturma imkânı cezbedici bulunmuştur. Bunun örneklerinden biri, Vietnam Savaşı sırasında ABD'nin gizli bir kampanyası olan ve bulut tohumlama yoluyla düşman ikmal yolları üzerindeki muson mevsimini uzatmaya çalışan Temel Reis Operasyonu'ydu. Bu da toplumda doğa güçlerini kontrol ederek savaş yürütüldüğü korkusunu doğurdu. Bu korku sonucunda 1977 yılında hava durumunu değiştiren teknolojilerin düşmanca kullanımını yasaklayan uluslararası bir anlaşma olan ENMOD Anlaşması yapıldı. Bu güvensizlik ortamında, 1993 yılında iyonosferin bazı bölümlerini yoğunlaştırılmış radyo dalgalarıyla ısıtabilen büyük ölçekli, askeri finansmanlı bir tesis olan HAARP'ın faaliyete geçmesi, bu geçmişle birleştirildiğinde komplo teorilerinin doğması kaçınılmazdı.
Bu teorilerin zirvesi 1995 yılında Dr. Nick Begich tarafından yazılan ve projeyi hava durumunu manipüle etmek, depremlere neden olmak ve zihin kontrolünde kullanılmakla suçlayan “Angels Don't Play This HAARP” adlı kitabın yayınlanmasıydı. Bilimsel güvenilirlikten yoksun olmasına rağmen, kitap ciddi bir takipçi kitlesi kazandı ve bugün de dolaşımda olan HAARP ile ilgili komplo teorilerinin temel taşı haline geldi.
İnternet ve sosyal medyanın popüler olması ile birlikte komplo teorisi ABD sınırları dışına çıkarak tüm dünyaya ve tabi ülkemize de yayıldı. Peki gerçekten HAARP depreme neden olabilir mi?
Komplo teorilerinde yer alan korkutucu iddialara rağmen, HAARP'ın gerçekten yapabilecekleri çok sınırlıdır. Her şeyden önce HAARP'ın enerji çıktısı büyük ölçekli fiziksel bir olaya neden olmak için çok küçüktür. Tesis iyonosfere yaklaşık 3,6 megawatt radyo frekansı gücü iletmektedir ki bu da tek bir güçlü ticari radyo istasyonuyla bile kıyaslandığında mütevazı bir seviyedir. Buna karşılık, deprem gibi doğal olaylar çok ama çok büyük miktarlarda enerji içerir. Örneğin 17,000'den fazla can kaybına yol açan 1999 İzmit depremi binlerce nükleer bombaya eşdeğer bir enerji açığa çıkarmıştır ki bu HAARP'ın kapasitesini tamamen gölgede bırakan bir ölçektir. HAARP 15 yıl kesintisiz çalışırsa anca kabaca bir 1 megaton bomba kadar enerji açığa çıkaracaktır.
Dahası, HAARP'ın etkilediği bölgeleri ile depremlerin meydana geldiği bölgeler tamamen farklıdır. HAARP, atmosferin Dünya yüzeyinden 80 ila 600 kilometre yükseklikteki yüksek irtifa katmanı olan iyonosfer ile etkileşime girer. Öte yandan depremler, yerkabuğu ve üst mantodan oluşan litosferden, yani yüzeyin çok altındaki bölgelerden kaynaklanır. Yüksek frekanslı radyo dalgalarının atmosferden geçerek kilometrelerce kalınlıktaki kayalara nüfuz etmesini ve bir şekilde jeolojik fay hatlarının hareketini tetiklemesini sağlayacak bilinen bir fiziksel mekanizma yoktur. Dolayısı ile komplo teorileri iddiaları ile ilgili bir fiziksel mekanizma da sunmazlar.
Bazıları atmosfer ile depremler arasında ilginç bir gözlem aracılığı ile ilişki kurarlar. Depremlerden önce gökyüzünde görülen “gizemli ışık” gözlemleri HAARP'ın arkada faal olduğunun delili olarak görülür. Bu gökyüzünün depremle ilişkili olduğunu göstermiyor mu? Cevap hayır. Bu gizemli ışıklar deprem ışıkları olarak bilinir ve Dünya'nın kabuğundaki sürtünme ya da piezoelektrik (gerilme ile oluşan elektrik yükü) aktivitenin neden olduğu nadir ancak bilimsel olarak tespit edilmiş ve anlaşılmış olaylardır.
Bazen HAARP deneyleri ile depremler arasında zamansal ilişki olduğunu iddia edenler vardır. Bu iddiaların çoğu yanlıştır. Ancak doğru olsa bile bu gerçekten HAARP’ın depreme neden olduğu anlamına gelmez. Bu korelasyon ile nedenselliği karıştırma mantık hatasıdır. Dondurma satışları artınca, cinayetler de artar. Ama bu dondurma yemenin cinayete neden olduğu anlamına gelmez. İyonosfer, güneş aktivitesi ve kozmik radyasyondan etkilenerek sürekli değişmektedir ve HAARP'ın deneyleri bu doğal dinamiklerle karşılaştırıldığında okyanusta bir damladır. Komplo teorisyenleri münferit tesadüfleri vurgularken HAARP'ın birçok kez olaysız çalıştığını görmezden gelirler.
Son olarak, HAARP'ın çalışmaları bir gizlilik perdesi arkasında saklı değildir. Bulguları iyonosferik fizik, atmosferik bilim ve uzay hava durumu çalışmaları gibi disiplinlerde hakemli dergilerde yayınlanmıştır. Bu yayınlara herkes ulaşabilir ve Türkiye dahil tüm dünyadaki bilim insanları tarafından okunmaktadır.
Dolayısı ile HAARP’ın depremlere neden olduğuna inanmak bilimsel veriler karşısında hiç ama hiç makul değildir. İstanbul’da HAARP’tan asırlarca önce depremler oluyordu. Ve ne yazık ki olmaya da devam edecek. Bize düşen bunlara hazırlık yapmaktır.
Devamını Oku
01 Temmuz 2025 Salı - 18:07
Devamını Oku
06 Haziran 2025 Cuma - 21:47
Devamını Oku
16 Nisan 2025 Çarşamba - 12:55