
Bir insan kaplumbağa terbiye eder, çünkü terbiye edilmesi gereken aslında hep içimizdeki o yorgun, aceleci, sabırsız çocuk halidir.
Son Güncelleme: 21 Kasım 2025 Cuma - 08:54 | GDH Haber
Bu ülkede bazı sorular vardır ki, cevabını bulmak için tarih kitaplarını değil, insanın kendi iç alemini karıştırması gerekir.
“Bir insan neden kaplumbağa terbiye eder?” sorusu da onlardan biridir.
Kaplumbağa…
Yeryüzünün en ağır adımlı, ama aynı zamanda en hikmet yüklü mahluklarından biri.
Sabırdır, sürekliliktir, dirençtir. İnsanlığın aceleyle tükettiği her değerin karşısında duran sessiz bir öğretmendir.
Bugünün insanı, nefes nefese yaşadığı çağın gürültüsünden yorulunca, bazen en çok kaplumbağanın yavaşlığını özler.
Hızın esiri olmuş ruhlarımız için o ağır adımlar bir ikaz gibidir!
“Koşarak varılacak hiçbir yer yok.”
Tam da bu sembolün göbeğinde karşımıza Osman Hamdi Bey’in 1906 tarihli başyapıtı çıkar;
“Kaplumbağa Terbiyecisi.”
Sanat tarihinde bu tablo kadar yanlış anlaşılıp bir o kadar da doğru okunan az eser vardır.
Resme bakan çoğu kişi, kaplumbağaları eğiten yaşlı bir derviş görür; oysa tablo bize insan doğasının çıplak bir halini gösterir.
İnsan, en çok kendisine söz geçiremediği için başkalarını terbiye etmeye kalkar.
Tablodaki figür, makam sahibi bir bilge değildir. Bir derviş olup olmadığını bile bilmiyoruz.
O, toplumla baş edemeyen ama vazgeçmeyen bir insanın sembolüdür. Omuzunda yılların yorgunluğu, elinde sabrı çağıran bir ney, ayaklarının dibinde ağırdan alan bir topluluk…
Kaplumbağalar toplumun yavaşlığıdır; alışkanlıklarına sıkı sıkıya bağlı, değişime dirençli yapısıdır.
Terbiyeci ise o toplumu değiştirmeye çalışanların çilesini temsil eder.
Peki tablo bize ne söylüyor?
Aslında çok basit bir hakikati!
Bir insan kaplumbağa terbiye eder çünkü değişim sabır ister.
Bir insan kaplumbağa terbiye eder çünkü toplum, hızla değil; ağır ağır, sindire sindire dönüşür.
Ve en önemlisi!
Bir insan kaplumbağa terbiye eder çünkü kendi içindeki kaplumbağa yani nefsinin ağırlığı,terbiye edilmeyi bekliyordur.
Bugünün dünyasında hız bir başarı nişanı haline getirildi.
Hızla tüketiyoruz, hızla hüküm veriyoruz, hızla öfkeleniyoruz.
Ama hikmetin, derinliğin, sağlam duruşun yolu hızdan değil, sabırdan ve istikametten geçiyor.
Bir düşünün dostlar..
Belki de hepimiz içimizde bir köşede, kendi kaplumbağamızı terbiye etmeye çalışıyoruz.
Acelelerimizi, kırıcı sözlerimizi, hırsımızı, hoyratlığımızı, kontrolsüz öfkelerimizi…
Bazen hayat bizi bilerek yavaşlatıyor,çünkü yavaşlamadan öğretemediği şeyler var.
Osman Hamdi Bey’in tablosu, bugün dahi bize aynı dersi veriyor.
Değişim zor, dönüşüm sancılıdır.
Kendine hükmedemeyen hiçbir insan, topluma hükmedemez.
Kendi nefsini terbiye edemeyen hiçbir ruh, başkasına terbiye veremez.
Ve en sonunda şu hakikat kalır geriye!
Bir insan kaplumbağa terbiye eder, çünkü terbiye edilmesi gereken aslında hep içimizdeki o yorgun, aceleci, sabırsız çocuk halidir.
Osman Hamdi Bey’in fırçası hala kulağımıza fısıldıyor!
“Sabret,
Sözünün değeri yürüyüşünün vakarından gelir.”
İşte bu yüzden dostlar!
Bir insan kaplumbağa terbiye eder;
kibir için değil, gösteriş için değil…
Kendi içindeki fırtınayı dindirmek ve doğruca yürümek için.
Vesselam…
Devamını Oku
03 Aralık 2025 Çarşamba - 09:12
Devamını Oku
01 Aralık 2025 Pazartesi - 09:16
Devamını Oku
29 Kasım 2025 Cumartesi - 09:41