
Hiç kimse, bu milletin bayrağına, ezanına, şehidine, mabedine, Peygamber’ine ve inancına hakaret etmeyi “özgürlük” olarak savunamaz. Bu değerleri savunmak, onları korumak da bir ifade hakkıdır.
Son Güncelleme: 01 Temmuz 2025 Salı - 09:38 | GDH Haber
Özgürlük, insanlığın en temel hakkıdır. Düşünce ve ifade özgürlüğü, demokrasinin olmazsa olmaz sütunlarındandır. Ancak bu özgürlük, başkalarının inançlarını, kutsallarını, değerlerini hedef almayı meşrulaştıran bir silaha dönüşüyorsa; orada artık özgürlük değil, tahakküm baş göstermiş demektir.
Son yıllarda bazı çevreler, “ifade özgürlüğü” kılıfı altında, milletimizin ortak vicdanında derin yaralar açan söylemlere imza atmakta beis görmüyor.
İslam’ın mukaddeslerine, şehitlik kavramına, milli sembollere, geleneklerimize ve örfümüze dil uzatmak artık bir “gazetecilik hakkı” gibi sunuluyor.
Ne hazindir ki bazı medya organları da bu anlayışı parlatıyor, “cesur kalem” etiketiyle alkış tutuyor.
Oysa ifade özgürlüğü, bir toplumun değerlerini aşağılamak, inançlarını karalamak ya da o toplumun manevi harcını oluşturan unsurları küçük düşürmek için kullanılamaz.
Basın özgürlüğü, milli birlik ve beraberliği zedeleyen, genç kuşakları köksüzleştiren saldırıların kalkanı haline gelemez.
Aksine bu özgürlükler, toplumsal barışı, kültürel çeşitliliği ve fikri zenginliği korumak için vardır.
Bir insanın fikri olabilir.
Eleştirebilir.
Ama bu eleştiriyi kinle, nefretle, üstten bir dille, tahkir ve tahrik yoluyla yapıyorsa; bu artık fikir değil, fesatlıktır.
Düşünce değil, düşmanlıktır.
Bizim medeniyetimiz, sözün değerini bilen bir medeniyettir.
Yunus’un dilinde “söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı” demek, bir sözü söylemenin de bir edebi, ahlakı, hikmeti olduğunu öğretir bize.
Ama bugün bu öğretiye sırt çeviren bir “özgürlük istismarı” ile karşı karşıyayız.
Hiç kimse, bu milletin bayrağına, ezanına, şehidine, mabedine, Peygamber’ine ve inancına hakaret etmeyi “özgürlük” olarak savunamaz. Bu değerleri savunmak, onları korumak da bir ifade hakkıdır.
Üstelik bu hak, toplumun ortak vicdanından beslenen en haklı duruştur.
Sonuç olarak; düşünce ve ifade özgürlüğü kutsaldır ama kutsallara saldırının gerekçesi olamaz. Özgürlük, ahlaki bir çerçevede değerlidir. Aksi halde, kaosa ve ayrışmaya hizmet eder.
Medya başta olmak üzere herkesin bu hassas çizgiyi gözetmesi, özgürlüğü nefretin değil, nezaketin diliyle yaşatması şarttır.
Çünkü biz, hem özgür hem de mukaddeslerine sahip çıkan bir milletiz. Ve bu dengeyi bozmaya kimsenin hakkı yoktur.
Eleştiri elbette mümkündür.
Ama hakaretle, tahrikle, düşmanlıkla değil…
Söz, şifadır; ama bazen de zehir olur. Bugün bazı köşelerde, ekranlarda ve dijital platformlarda gördüğümüz şey; ne yazık ki ifade değil, milletin ortak vicdanına yönelmiş örgütlü bir saldırıdır.
Biz bu milletin çocukları olarak hem özgürlüğü savunuruz hem de mukaddesimize sahip çıkarız.
Çünkü inancımız, tarihimiz ve kültürümüz bizim varlık sebeplerimizdir.
Onlara yapılan her saldırı, doğrudan bize yapılmıştır.
Özgürlük istismarcılarına tek cümlemiz var;
Bu milletin değerlerine saldırmak ifade değil, ihanettir!
Vesselam…
Devamını Oku
12 Aralık 2025 Cuma - 10:45
Devamını Oku
10 Aralık 2025 Çarşamba - 07:00
Devamını Oku
08 Aralık 2025 Pazartesi - 07:00