
Eskiden “iletişim” denildiğinde, insanın insana ulaşma çabası akla gelirdi. Şimdi “ulaşmak” değil, “yayılmak” ön planda. Gerçeği aktarmak yerine etki üretmek, anlam inşa etmek yerine gündem oluşturmak esas oldu.
Son Güncelleme: 08 Ekim 2025 Çarşamba - 00:00 | GDH Haber
İletişim artık sadece konuşmak, yazmak ya da paylaşmak değil; bir iktidar biçimi.
Bir zamanlar fikirlerin, duyguların ve vicdanların köprüsüydü.
Şimdi ise bilgiyle manipülasyonun, hakikatle algının, insani temasla dijital mesafenin iç içe geçtiği karmaşık bir sistem haline geldi. Kodlar değişti, anlam değişti, hatta niyet bile değişti.
Eskiden “iletişim” denildiğinde, insanın insana ulaşma çabası akla gelirdi.
Şimdi “ulaşmak” değil, “yayılmak” ön planda.
Gerçeği aktarmak yerine etki üretmek, anlam inşa etmek yerine gündem oluşturmak esas oldu.
Kitle iletişimi, kitle psikolojisini biçimlendirmenin en etkili aracına dönüştü.
Televizyonun hakim olduğu dönemlerde bile bir “editoryal sorumluluk” vardı.
Şimdi algoritmalar, etik değerlerin yerini aldı.
Ne görünürse “gerçek” sanılıyor; ne çok paylaşılırsa “doğru” kabul ediliyor.
Böyle bir ortamda hakikat, sesi en çok çıkanın değil, sesi hiç kısılmayanın elinde eriyip gidiyor.
Sosyal medya, bir yandan bireye görünürlük kazandırırken, öte yandan toplumsal diyaloğun samimiyetini zedeledi.
Çünkü artık herkes konuşuyor ama kimse dinlemiyor.
Herkes bir şey söylüyor ama çok azı bir şey anlatabiliyor.
Herkes görünür ama çok azı gerçekten “var”.
Siyaset dili de bu değişimin tam ortasında.
Bir cümle, bir görsel, bir tweet artık seçim kazandırabiliyor veya kaybettirebiliyor.
Derinlik, yerini sloganlara; düşünce, yerini “trend” olma telaşına bıraktı. Medya, gerçeğin aynası değil; çoğu zaman duyguların, öfkenin ve önyargıların yankı odası.
Kurumlar için de bireyler için de yeni bir çağ bu!
İletişim artık stratejiyle değil, algı mühendisliğiyle yönetiliyor.
Güven, en çok tüketilen ama en zor inşa edilen değer haline geldi.
Bir paylaşımın gerçeğinden çok yankısı konuşuluyor.
Bir haberin doğruluğundan çok etkisi tartışılıyor.
Bu yüzden iletişim artık bir “değer aktarımı” değil, bir “duygu tasarımı” işi gibi yönetiliyor.
Ama her şeye rağmen bir gerçek değişmedi!
İletişimin en derin kodu hala insan.
Bir cümlenin gücü hala kalpten geldiğinde artıyor.
Bir mesaj hala samimi olduğunda yankı buluyor.
Ve bir söz, hala vicdana dokunduğunda kalıcı oluyor.
Dijital çağın hızına kapılıp unuttuğumuz şey şu!
İletişim teknolojik bir süreç değil, ahlaki bir sorumluluk.
Çünkü iletişim biçimimiz, insanlık biçimimizi yansıtıyor.
Bugün yeniden düşünmemiz gerekiyor!
Hız mı, hakikat mi?
Etkileşim mi, etkileme niyeti mi?
Alkış mı, anlam mı?
Belki de “iletişimin değişen kodlarını” anlamanın ilk adımı,
kendimizi yeniden duymak olmalı.
Ekranların, trendlerin, algoritmaların ötesinde…
Bir insanın diğerine “anladım seni” diyebildiği o kadim bağda.
Vesselam…
Devamını Oku
08 Kasım 2025 Cumartesi - 07:00
Devamını Oku
05 Kasım 2025 Çarşamba - 07:00
Devamını Oku
03 Kasım 2025 Pazartesi - 08:47