
Meşrep, insanın karakter yapısını, mizaç eğilimlerini, dünyaya bakışını belirleyen derin bir kod gibidir. Neşve ise bu meşrebin hayatla temas ettiği andaki tadıdır; insanın gönlünde bıraktığı huzur ya da coşkudur.
Son Güncelleme: 16 Ağustos 2025 Cumartesi - 07:00 | GDH Haber
İnsanın yaratılışı, bir sanatkarın fırçasından çıkan eşsiz bir tablo gibidir.
Herkesin rengi, dokusu, tonu, ışığı farklıdır.
Birinin fıtratındaki huzur, diğerinin içinde sıkıntı uyandırabilir.
Birine keyif veren uğraş, başkasına eziyet gibi gelebilir.
İşte bu yüzden, “meşrebine göre, neşvesine göre” yaşamak, hayatta huzurun en büyük anahtarlarından biridir.
Meşrep, insanın karakter yapısını, mizaç eğilimlerini, dünyaya bakışını belirleyen derin bir kod gibidir.
Neşve ise bu meşrebin hayatla temas ettiği andaki tadıdır; insanın gönlünde bıraktığı huzur ya da coşkudur.
Bir bakıma meşrep, kaynağı; neşve, o kaynaktan akan suyun lezzetidir.
Bugünün dünyasında insan, kendi meşrebinden uzaklaşmaya zorlanıyor.
Sosyal medyanın dayattığı hayat tarzları, modanın belirlediği kalıplar, başkalarının “başarı” diye sunduğu hedefler, insanı kendi renginden koparıyor.
Oysa herkesin “doğal ritmi” vardır. Kuşu kanat çırptıran rüzgar, balığı boğar; balığın huzur bulduğu su, kuşu öldürür.
Hayatın adaleti buradadır!
Kimseye diğerinin meşrebi yüklenmemeli.
Bir insan kendi meşrebini bulduğunda, başkasının ne dediği, hangi yoldan gittiği onu yoldan çıkaramaz.
Çünkü bilir ki o yol, onun neşvesini beslemiyorsa, orada kalıcı mutluluk olmayacaktır.
Mesela birinin mutluluk reçetesi, gürültülü sofralar, büyük şehirlerin kalabalık caddeleri olabilir; bir başkasınınki ise sessiz bir köy , kuş sesleri, kitap kokusu…
Bu farklılık ne eksikliktir ne fazlalık; tam aksine Allah’ın yarattığı çeşitliliğin hikmetidir.
Kendi meşrebini tanımak, bir özgürlük meselesidir.
Çünkü insanın ruhunu yoran, onu sürekli yetersiz hissettiren en büyük tuzak, başkasının hayatına özenmektir.
Bir başkasının kalıbına girmeye çalışmak, kendi ruhunun kırılmasına yol açar.
Sonunda şunu anlamak gerekir!
Hayatın kalitesi, ona kattığımız “uygunluk” ile ölçülür.
Kendine uygun yaşamayan insan, en görkemli imkanların içinde bile huzursuzdur.
Ama meşrebine ve neşvesine uygun yaşayan insan, en sade hayatın içinde bile huzur bulur.
Necip Fazıl, “Herkesin meşrebine göre bir hakikati vardır; fakat hakikat tektir” derken, insanın fıtratına uygun yaşamasının önemini, ama bu uyumun hakikatten kopmaması gerektiğini hatırlatır.
İsmet Özel ise “İnsan, başkalarının hayatına özenmekle kendi hayatını kaçırır” cümlesiyle, meşrebinin izini kaybedenlerin düştüğü tuzağı tarif eder.
Demek ki mesele, hem fıtratına sadık kalmak hem de hakikatten kopmamaktır.
Çünkü ne meşrep, ne de neşve; hakikatle bağını kopardığında, insana gerçek huzuru vermez.
Vesselam…
Devamını Oku
12 Aralık 2025 Cuma - 10:45
Devamını Oku
10 Aralık 2025 Çarşamba - 07:00
Devamını Oku
08 Aralık 2025 Pazartesi - 07:00