
Henüz kalemi doğru dürüst tutmayı öğrenmemiş bir çocuğa cübbe giydirmek, ona ‘bir şey başardın’ demek değil, ‘büyümek zorundasın’ demektir.
Son Güncelleme: 21 Haziran 2025 Cumartesi - 09:52 | GDH Haber
Her şeyin bir gösteriye, bir tüketime ve bir “anı koleksiyonuna” dönüştüğü bu çağda, çocuklar bile bu gösterinin bir parçası haline getiriliyor.
Artık her anaokulu dönemi sözde “mezuniyetle” taçlandırılıyor.
Minicik çocuklara kep giydiriliyor, cübbe giydiriliyor, sahneye çıkarılıp hazır metinler ezberletiliyor. Ardından fonda duygusal bir müzik, slaytlar, alkışlar ve bolca cep telefonu kamerası…
Bir baba, bir vatandaş olarak içime sinmiyor bu manzara.
Çünkü çocuklarımıza ait en kıymetli şeyi, çocukluklarını törensel bir kalıba sokarak, ellerinden alıyoruz farkında olmadan.
Şunu açıkça ifade etmeliyim!
Anaokulu öğrencilerine kep ve cübbe giydirilmesini doğru bulmuyorum.
Bu sadece bir şekil meselesi değil. Bu, çocukluğa dair temel bir bakış meselesidir.
Çünkü çocukluk, büyüklerin dünyasına erken dahil olmak değildir. Tam tersine, oyunun, hayretin, masumiyetin ve merakın içinde kalabilmektir.
Cübbe bir akademik semboldür. Asırlardır, ilmi birikimin, emeğin ve ciddi bir gayretin simgesidir.
Yıllar süren bir mücadelenin sonunda giyilir.
Kep, bilgiyi özümsemiş, sorumluluk bilinci gelişmiş bireylerin mezuniyetinde, bir dönemin sonunu simgeler.
Peki ya beş yaşındaki bir çocuk neyin mezunudur?
Henüz kalemi doğru dürüst tutmayı öğrenmemiş bir çocuğa cübbe giydirmek, ona ‘bir şey başardın’ demek değil, ‘büyümek zorundasın’ demektir.
Oysa çocukluğun en temel hakkı budur; Zamanında büyümek…
Erken değil, eksik değil, gösteriş için değil; kendiliğinden ve sade.
Çocuklar oyunla büyür.
Onlar için okul, akademik bir merhale değil; sosyalleşmenin, paylaşmanın, ilk adımların ve ilk heyecanların mekanıdır.
Dolayısıyla o dönemin sonunda bir “mezuniyet” töreni değil, belki içten bir piknik, bir şenlik ya da sadece velilerle birlikte geçirilen sade bir gün daha anlamlı olurdu.
Fakat biz yetişkinler olarak, onların hayatlarına bizim dünyamızın ritüellerini zorluyoruz.
Belki farkında olmadan, çocuklarımızın ilk saf adımlarını, kendi hırs ve gösteriş arzumuzun gölgesinde törenselleştiriyoruz.
Bu sahneler, çoğu zaman çocuklar için değil, bizim cep telefonlarımız için sergileniyor.
Her şey birer “anı fotoğrafı”na dönüşüyor ama çocukların gerçek anıları, oynayamadıkları oyunlar, giyemedikleri topraklı pantolonlar, düşemedikleri dizleri unutuluyor.
İnanıyorum ki, çocuklarımız mezun olmasın.
Onlar çocuklukta kalsın.
Çünkü çocukluk kutsaldır.
Çocukluk, aceleye gelmeyecek kadar kıymetlidir.
Onların ihtiyacı kep değil, gökyüzü. Cübbe değil, kuşlar ve çiçekler. Onların yolu sahne değil; bahçedir, sokaktır, ağaçların altıdır.
Onlara mezuniyet değil, masumiyet yakışır.
Çocuklarımızın hayatına törensel anlamlar değil, sahici hatıralar katalım.
Onları değil, belki de kendi bakış açımızı mezun edelim artık.
Çünkü çocukluk, törensiz yaşandığında güzeldir.
Vesselam…
Devamını Oku
15 Aralık 2025 Pazartesi - 08:00
Devamını Oku
12 Aralık 2025 Cuma - 10:45
Devamını Oku
10 Aralık 2025 Çarşamba - 07:00