
Toplumsal şizofreniyi yaşayan bir toplum, kendisinin hasta olduğunu fark etmeyecek kadar meşguldür. Çünkü kendi kendini kandırma yeteneği en güçlü savunma mekanizmasıdır.
Son Güncelleme: 08 Aralık 2025 Pazartesi - 07:00 | GDH Haber
Kendi hakikatimizle aramızdaki mesafe öyle büyüdü ki, artık ne olduğumuzu unutuyor, neye dönüştüğümüzü göremiyoruz. Varlığımız ikiye bölünmüş gibi; bir yanımız iyiliğin hatırasını taşırken diğer yanımız kötülüğün alışkanlığına teslim olmuş. Ne bütünüyle karanlığı reddedebiliyoruz ne de ışığa sımsıkı sarılabiliyoruz. Ara bir yerlerde,araftayız.
Sözle davranışın, inançla eylemin, değerle alışkanlığın ayrıştığı bu çağda, herkes kendi zihninin labirentlerinde kaybolmuş bir gezgin gibi dolaşıyor. Kendi içimizdeki parçalanmışlığı toplumsal bir gerçeklik gibi yaşıyoruz. Sahip olduğumuzu sandığımız değerler, sadece dilimizde var.
Kalbimize inmediği için her gün biraz daha buharlaşıp yok oluyor.
Bir yandan merhameti kutsuyoruz, öte yandan bir kedinin su kabını kaldırabilecek kadar acımasız olabiliyoruz.
Bir yandan adaletten söz ediyoruz, öte yandan zalimin yanında hizalanıyoruz. Bu zihinsel ikilik, ruhsal bir parçalanmaya dönüştü!
Felsefecilerin “kişinin kendi benliğiyle yabancılaşması” dediği şey tam da bu. Kendimize yabancılaştık, içimizdeki doğruyla bağımız koptu.
Artık davranışlarımızı belirleyen şey vicdan değil; konjonktür,
İnanç değil; çıkar,
Değer değil; gösteri!
Bu yüzden toplum olarak bir benlik bölünmesi yaşıyoruz.
Kendi içimizdeki çatışmayı dışarıya kusuyor, toplumsal ilişkilerde birbirimizi yoran bir gerilim üretiyoruz.
Hakikati yitiren toplumlar, önce dilini kaybeder. Bizim dilimiz de artık bize ait değil; sözlerimiz, özümüzden daha hızlı yaşlanıyor.
Güzel cümlelerle çürük davranışların arasındaki boşluk öyle derin ki, içine düşen herkes ya sessizleşiyor ya da çığlık atıyor.
Belki de asıl trajedi şudur dostlar!
Toplumsal şizofreniyi yaşayan bir toplum, kendisinin hasta olduğunu fark etmeyecek kadar meşguldür. Çünkü kendi kendini kandırma yeteneği en güçlü savunma mekanizmasıdır.
Ama her parçalanmışlığın bir uyanışı vardır.
Her çelişki, bir hakikati çağırır.
Her buhran, bir sorgulamanın başlangıcıdır.
Belki de bizim için ihtiyaç duyulan şey, önce kendi içimizdeki ikiliği dürüstçe görmek!
Sonra da hakikatin basit ve yalın sesine kulak vermek; İnsan, ancak bütün olduğunda insandır.
Vesselam…
Devamını Oku
06 Aralık 2025 Cumartesi - 07:00
Devamını Oku
03 Aralık 2025 Çarşamba - 09:12
Devamını Oku
01 Aralık 2025 Pazartesi - 09:16