Adaylar değişiyor, sonuç değişmiyor. İttifaklar kuruluyor, sonuç değişmiyor. “Kazanıyoruz” diyorlar, bakanlık dağıtıyorlar, “yargılanacaksınız” diyorlar ama sonuç yine değişmiyor. Neden?
Son Güncelleme: 25 Ağustos 2025 Pazartesi - 09:21 | GDH Haber
Bir önceki yazıda AK Parti’nin eskisi gibi yüzde 50 olmamasının sebeplerini detaylıca incelemiştik. Son genel seçimde yüzde 35 alan bir parti haline gelmişti iktidar partisi. Yerel seçimde çok fazla belediye kaybetti ve ikinci parti konumuna düştü. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan her seçimde yüzde 50’nin üzerinde. Neden?
Adaylar değişiyor, sonuç değişmiyor.
İttifaklar kuruluyor, sonuç değişmiyor.
“Kazanıyoruz” diyorlar, bakanlık dağıtıyorlar, “yargılanacaksınız” diyorlar ama sonuç yine değişmiyor. Neden?
1- Liderlik Özellikleri ve bu konuda alternatifsiz olması:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sanırım her türlü suçlama ve hakaret yapılmıştır ama sadece partilileri değil, rakipleri tarafından da inkar edilmeyecek bir özelliğidir liderliği, liderlik yeteneği.
Yabancı dil bilmemesi bir eksiklik yaratmış mıdır? Tabii ki evet. Ama bu hiç göründü mü? Hayır. Neden? Çünkü liderlikle kapatabiliyor o noksanlığı. Bu sadece bir örnekti.
Sahada da salonda da o liderlik hep fark yarattı. Yalnızca prompterın ağırlığı arttıkça orada zafiyet yaşanmaya başladı. Seçim sonucu etkileyecek bir zafiyet olmadı ama sonuçta zafiyet.
Cumhurbaşkanını prompterdan ne kadar uzak tutarlarsa o kadar doğru yaparlar bence. Çünkü yapacağı hata, gaf vesaire de liderliği ile kapatacağı ve artı puan sağlayacağı bir durum oluşturacak. Onun dışında zaten hep siyaset üretecek.
Rakiplerinin en büyük sorunu da liderlik özelliği olmayanların hep onun karşısında olması. Demirel, Erbakan, Ecevit, Türkeş ile karşı karşıya kalmadı. Ve öyle bir raddeye geldi ki konu onun rakipleri artık Trump, Putin…
2- Yönetebilme güveni verme:
Özellikle kendi kitlesine ve yakın kitlelere - ki bu ülkenin yüzde 60’ıdır- “son kez reis be” dedirtebiliyor. “Yaparsa yine bu yapar” dedirtebiliyor. “Deprem sonrası o toparlar” örneği yakın bir örnek olarak hatırlanır.
3- Muhafazakarları öteki olmaktan kurtarıp merkez yaptı. Yetmedi devlet yaptı:
Bakın bu o kadar önemli ve Türk siyasi tarihine işlenecek bir madde ki literatür değiştirecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan kendi mahallesinde öyle bir konuma yükseldi ki onun liderliğinin sorgulanması mahalle dışında kalmak anlamına geliyor. Öyle ki mahallenin kurucusu Saadet Partisi bunu yaşadı. Yakında mahallenin Hocasının oğlu Erbakan da benzer bir sonucu yaşayacak gibi geliyor. Partinin genel başkanlığını yapmış isim bile bu sonucu yaşadı. Mahallenin zorla seçtirdiği cumhurbaşkanı bile dışlandı. Çünkü onlar “Erdoğan gitsin, karşı mahalle gelsin” dedi.
Tayyip Erdoğan bu kitleyi “öteki” olmaktan kurtardı. Merkez yaptı. Yetmedi “devlet” yaptı. O artık bu kitle için Atatürk gibi bir figür. Göreceksiniz kendisinden sonra artık mahallesi Abdülhamit yerine ondan bahsedecek.
4- Fikrine Aşık Olmaması
Normalde yiğit, mert, atılgan falan denir ama onlar yüzde 50’nin üzerinde tutacak şeyler değil. Sayın Erdoğan fikrine aşık değil.
“Nass” dedi. Birçok uygulama hayata koydu. Olmadı. Geri döndü ve tam tersi politikaları uyguluyor. Peki görüşünden vazgeçti mi? Hayır. Ama fikrinin tam tersi uygulamalarla sonuç alıyor.
Bunu başka politikalarla ilgili de söyleyebiliriz. AB ile müzakere süreçlerinde çıkarılan onlarca yasa ile ilgili yıllar sonra “yanlış yaptık” diyebiliyor. Farklı uygulamalar hayata geçirebiliyor. Ama AB gelip konuşunca. “Bunları yaptık siz iki yüzlü davrandınız” da diyebiliyor.
5- Doğru zamanda doğru ittifak kurması ve ittifak bozabilme kabiliyeti:
Dış politikada zaman zaman kötü örnekler sergilense de genelde içerde kurduğu ittifaklarda hep maksimum faydayı sağladı. Kendisini ve partisini büyüttü. İttifakın fayda getirmeyeceği yerde hemen sonlandırdı. Bunlara fikri, siyasi, eylemsel ittifaklar da dahildir.
Daha liberal dönemler, daha milliyetçi dönemler, daha atlantikçi ya da daha avrasyacı dönemler diye ayıranlar aslında yanlış yapıyor. Bunlar dönem değil, konjonktürel siyaset üretimleri.
6- Kimseyi aforoz etmiyor. Linçletmiyor. Dinlendiriyor:
Burada çok fazla örnek verebiliriz ama ben örnekleri karşı taraftan vermek istiyorum.
Muharrem İnce, Meral Akşener, Kemal Kılıçdaroğlu…
Sanırım daha bir şey dememe gerek yok.
Diğer tarafta Egemen Bağış dahi hala sistemdeyken Muhalefette en ufak fikir ayrılığı beş altı saldırılar, itibar suikastları demek.
7- Muhalefet
Sanırım ilk madde olan liderlikten sonra en belirleyici madde bu. Muhalefeti 3 döneme ayırıyoruz.
1- “Makarnacı, kömürcü, takunyalı” diyen ve insanını aşağı gören üstenci muhalefet dönemi.
2- Yaptığı hatayı fark eden kendisini değiştiren ama kitlesi ve aydınlarını değiştiremeyen Kılıçdaroğlu dönemi.
Bu dönemde toplumun farklı sosyal, ekonomik, kimliksel kesimleriyle bir araya gelen, geçmiş ile hesaplaşan, farklı görüşlerden transfer yapan, Kürtlere ve muhafazakarlara açılan, farklı partilerle ittifaklar yapıp taviz veren bir CHP gördük.
3- 6’lı Masa dönemi.
İlk kısımda hem AK Parti’nin büyüyüşü ve prime dönemi söz konusuydu. Ayrıca önemli bir kadro vardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan genç ve çok hırslıydı. Bu muhalefet de onun yükselişine tavrı ile yardımcı oldu.
İkinci dönemde AK Parti pik dönemini yaşadı. Ekonomi çok iyiydi. İktidar oturmuş, düşmanlar yenilmiş, muktedir olunmuştu. Partinin ilk temel hatalarının geldiği dönemdi ama Cumhurbaşkanı formunun zirvesindeydi. Kazanmak zor olmadı.
Üçüncü dönem ekonominin bozulduğu, partinin zayıfladığı, toplumsal muhalefetin güçlendiği ve Kılıçdaroğlu’nun istediği bloku oluşturduğu bir döneme denk geldi. Ama muhalefet o kadar uyumsuz, kavgalı ev, pazarlıkçı, Erdoğan’ın salvolarının altında kalan bir durumda kaldı ki en avantajlı dönemlerinde “biz devleti yönetemeyiz” diye bağırmadıkları kaldı. 7 Cumhurbaşkanı yardımcılı ve herkesin birbirinin listesinden Meclis seçimi formülü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tam da isteyeceği şeydi. Oldu.
Sonraki dönemde bir seçim olmadı. Ama yeni muhalefeti de analiz edeceğimiz bir yazı gelecek.
8- Muhalefetini Belirleyebilme
Erdoğan bir soğuk savaş dönemi yetişmesi siyasetçi. Onlar ve biz diye son düzlüğe seçmeni sokabilme yeteneğine haiz bir siyasetçi. Sağolsun bizim muhalefet de tam Cumhurbaşkanının istediği şeyi yapıyor. Erdoğan’ın karşısına yalnızca bir tane siyaset üreterek çıkıyor. “Anti-Erdoğancılık”
Bu öyle bir işledi ki muhalefete bu bataktan çıkamıyorlar. Sanırım Cumhurbaşkanının muhalefetini belirleme yeteneği artık muhalefetin bile içinden çıkamayacağı bir durumda.
9- Cesaret
“One minute” demek bugünden bakılınca kolay görünüyor.
“Kürt sorunu benim de sorunumdur” demek bugün kolay görünüyor.
“Haşhaşi” demek, “Paşalar hesap verecek” demek, “TCG Anadolu üretilecek” demek, “yerli otomobil” demek, “Ayasofya açılacak” demek bugün bakılınca çok kolay geliyor.
Dünü hatırlayarak bu cümleleri bir daha düşünelim.
Bir tane de soru soralım.
Tayyip Erdoğan ana muhalefet partisi lideri olsaydı. Neler yapardı?
Devamını Oku
12 Aralık 2025 Cuma - 14:31
Devamını Oku
08 Aralık 2025 Pazartesi - 11:37
Devamını Oku
05 Aralık 2025 Cuma - 14:45