CHP’yi bölme pahasına

İstanbul il Kongresi’nin iptali davası ile ilgili mahkemenin tedbir kararı alması ve Gürsel Tekin ile birlikte 5 kişilik ‘yönetici heyet’ ataması CHP Genel Merkezi’nde ‘Kurultay Davası’nda da mutlak butlan çıkacak’ görüşünü oturttu.

Zaten iddiaları çürütmeye dair bir çalışması olmayan parti yönetiminin bugüne kadar yaptığı, ‘Süreç siyasi, kazanacağımız için operasyonlar yapılıyor, partiyi AKP ile anlaşan eski yönetime verecekler’ propagandasını daha da büyütmeyi, ‘CHP’yi elimizden zorla aldılar’ diyerek yeni parti kurmayı planladıkları Ankara’da konuşuluyor.

Özellikle bugüne kadarki medya ve sosyal medya operasyonları ile kitlenin büyük bölümünü manipüle ettiklerini düşünen mevcut yönetim içindeki birileri, ‘Yeni parti kurarız, Kılıçdaroğlu’nun yanında kimse kalmaz, ancak yüzde 2’lik bir alevi cemaati partisi olurlar’ düşüncesinde.

Ancak istedikleri gibi gitmeyen bazı durumlar var. İBB ve benzeri davalardan dolayı çok güvendikleri, yeni partinin kaynağı ve koparacakları büyük parçanın temsilcisi olacak birçok belediye başkanının çekimser tavır göstermesinden yakınıyorlar.

Bu belediye başkanları arasında öyle ‘kalelerin’ sahipleri var ki uzun zamandır telefonlara çıkmıyorlar. Onların mutlak butlan olursa Kemal Bey ile anlaşacağı endişesi şu anda hâkim olmaya başladı.

Terörsüz Türkiye’ye Karşı Algı Operasyonlarına Karşı Ne Yapılıyor?

Bu sorunun cevabını gerçekten çok merak ediyorum. Çünkü yalan rüzgarları estikçe Devlet Bahçeli’nin sosyal medyadan yaptığı paylaşımlar dışında sürecin selametini etkileyecek, milletin gönlünü ferahlatacak açıklamalar etkin bir biçimde gündemimize girmiyor.

Kabul edelim ki artık önemli bir çoğunluk gündemi sosyal medyadan takip ediyor. Kabullerimizin de ve hatta ön kabullerimizin de oluşmasında sosyal medya çok etkili.

Toplumsal olaylarda da tabii ki çok tehlikeli buluyorum, aktüel siyasette de ama Türkiye’nin beka meselesi olan Terörsüz Türkiye sürecinde sosyal medyadaki kara propaganda an itibariyle en tehlikelisi. X’i de İnstagram’ı da Zafer Partili görünen hesaplar ele geçirmiş durumda ve sürekli sürece dair dezenformasyon üretiyorlar.

Bakın bu sürecin sağlıklı işleyebilmesi için katkı sunacak, insanımızın soru işaretlerini yansıtacak sosyal medya kampanyalarının olması gerekir ancak benim bahsettiğim kampanyalar yalan üzerine bina ediliyor.

Peki buna kim karşı duruyor?

DMM’nin radarına girerse bir metin yayınlıyor. Yalan milyon görülüyor, yalanlayan 10 bin. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmalarında sürece dair bilgi veriyor. Ancak o da temsiliyet makamının temkiniyle hareket ediyor.

En etkili iki iletişimden birini İmralı heyeti yürütüyor. Ancak onların yürüttüğü iletişim Kürt kamuoyunda karşılık buluyor. Dezenformasyon üretenlerin etkili olduğu kamuoyunda değil.

Diğer etkili iletişim de süreç her soru ürettiğinde Devlet Bahçeli’den geliyor. Ama Sayın Bahçeli neden bu kadar detay bir sorumluluğu da üstlensin ki? Zaten siyasi hayatını bu meselenin altına koydu. Hasta yatağından bile bu işin üzerinde durdu.

Derhal bu işin iletişimiyle ilgili, topluma söylenen yalanlarla ilgili etkin ve şeffaf bir süreç başlamalı. Akil insanlar demiyorum ama o da bir örnektir. Sürecin artık MİT tarafından yürütülen kısmının değil, Meclis kısmının yürüdüğü bir dönemdeyiz ve burada artık halkın da aktif bir şekilde dahli gerekiyor.

Bu da şehit annelerini dinlemek, Cumartesi Annelerini dinlemek gibi görüntü veren ama dar kapsamlı kalan işlerle olmaz. Bulurlar bir tane önüne metin yazılmış bir şehit annesi, 5 milyon izletirler videoyu ve ayıklamaya çalışırsın pirincin taşını.