Özgür Özel’in kendisine kazandıran millete kaybettiren stratejisi

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kilis mitinginde, “Ergenekon nasıl kumpas ise İBB dosyası da o kadar kumpastır. Balbay'a, Başbuğ'a müebbet verdi, ne oldu? Arkadaşlarım alnı ak geziyorlar, FETÖ'cü savcılar sıçan gibi kaçtılar” dedi.

Bir siyasal iletişim stratejisi olarak milletin hafızasında “kumpas” olarak yer etmiş, 15 Temmuz’da 251 insanımızı şehid eden hain terör örgütünün devleti ele geçirmek için yaptığı hamle olan davaları dile getirmek kendi kitlesini konsolide etmek için ve bu yolsuzluk iddialarından etkilenmemesini sağlamak için mantıklı gibi duruyor.

Ancak her konuşmasında yargı bağımsızlığına, yargının güven sorununa, adil yargılama ilkelerine vurgu yapan Özgür Özel ne yaptığının farkında mı? Devleti ele geçirmek için her türlü kumpası yapan savcılarla bugün onlarca önemli meselede mücadele veren Cumhuriyet Savcılarını aynı kefeye koyuyor. Hepimizin güvenliğini ve adaletini sağlayan insanlara sırf siyasi çıkar uğruna çamur atıyor.

Bu savcılar dün FETÖ’nün ele geçirmeye çalıştığı devletten o dış kaynaklı terör örgütünü temizlemek için mücadeleler verdi.

Ergenekon’u örnek gösteren Özel, FETÖ’cü savcıların “Ergenekon’un 1 numarası” diye müebbet hapis verdirdikleri ve yıllarca cezaevinde yatırdıkları dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, "Ergenekon ve Balyoz gibi davalar Türk devletine ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik büyük bir komploydu. Şunu açık yüreklilikle itiraf etmeliyim ki, bu mücadeleyi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan daha iyi ve daha başarılı başka kimse yapamazdı. Devletin kılcal damarlarına kadar nüfuz eden ve bugün Türkiye'nin başına bela olan Paralel Yapı 2007'de harekete geçti ve 2011'de de ilk darbe girişiminde bulundu. 17-25 Aralık yargı darbe girişimi başarıya ulaşsaydı, çok geçmeden Türkiye'nin tıpkı İran gibi bir Humeyni'si olacaktı” diyor.

Peki aynı dönem CHP ne yapıyordu?

CHP’nin 22. Dönem Milletvekili Prof. Yaşar Nuri Öztürk rahmete ermeden önce hastalığı döneminde bir Halk TV programında neler demişti bakalım, “Recep Tayyip Erdoğan’dan başka Türkiye’nin başından bu belayı atabilecek başka birisi yok. Muhalefet, Türkiye’nin başından Recep Tayyip Erdoğan’ın atmak istediği bu bela ile fiskos yaptı. 3-5 oy alırım diye gitti yağcılık yaptı. Halk bunu gördü. Erdoğan’ı ben de çok eleştiriyorum. Oy vermem sandıkta ve gider. AKP gider. Peki bunları (FETÖ) ne yapacaksın? Bunlarla bu mücadeleyi vermen lazım. Onu da bu adam (Erdoğan) veriyor” demişti.

Özgür Özel’e siyasal iletişimin her doğrusunun her zaman makyavelist bir şekilde kullanılmaması gerektiğini birinin söylemesi lazım. Bugün Cumhuriyet Savcılarına bunlar söylenirse yarın da hakimlere de söylenir. Zaten Erdoğan karşıtlığı ile rasyonel düşünmekten yoksun bir kitleyi istediğiniz yere çekiyorsunuz. Bari bunu sadece siyasal zeminde yapın. Ülkenin yargısına, kolluğuna düşman bir kitle -ki bu ülkenin kurucu partisinin kitlesi- kimsenin faydasına değildir. Milli birliğe karşı bir tehlikedir.

Bu kitle kendi evlatlarına “Saraya giden CHP’li” dedi. 13 yıllık Genel Başkanına “AKP’nin ajanı” dedi. Ortaklarına, “Beştepe’nin artığı” dedi. Partisini yıllarca destekleyen gazetecilere “satılmış” dedi. Milletvekilliğini, il başkanlığını yapmış 40 yıllık CHP’lilere neler yaptı neler. Bu kitleye bu kötülüğü yapmayın. Bu insanlara bu siyasetsizliği siyasetmiş gibi yutturmayın.

Ayrıca;

Savcılarla değil, ortaya koydukları iddialarla derdiniz olmalı. Hafriyat işlerine, Boğaziçi İmar işlerine, Ağaç AŞ işlerine, reklam panoları ihalelerine yönelik iddialara karşı bir sözünüz olsun. İddiaları çürütmek için açtığınız hesaplar, Cem Küçük’ün, Sinan Burhan’ın aylar önceki sözlerine, “ne oldu hani böyleydi” demekten, “iddianamede bilmem kaç kez mış-muş geçiyor” demekten ve imla hataları bulmaktan öteye henüz gitmedi. Ama siyasal iletişim çalışmalarınız bu alandaki çalışmalarınızdan çok daha başarılı. Hakkınızı teslim edeyim.