
Her ülkenin gayrisafi yurtiçi hasılasından (GSYİH) savunmaya ayrılan payın yükseltilmesi, ortak bir güvenlik ve savunma stratejisi oluşturma açısından kritik bir adım olarak görülmekte.
Son Güncelleme: 30 Mayıs 2025 Cuma - 15:46 | GDH Haber
Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana güvenlik ihtiyaçlarını daha çok ABD riyasetinde karşılayan Avrupa, Trump dönemiyle beraber bu konunun uzun süreler daha sürdürülebilir olmadığı hakikatini bir kez daha kavradı. Bir kez daha diyorum zira Avrupa’nın bu yöndeki eksiği çerçevesinde stratejik bir güvenlik kapasitesine sahip olma fikri ilk kez gündeme gelmiyor.
Stratejik özerklik kavramı, Avrupa’nın NATO ve diğer uluslararası aktörlere olan bağımlılığını dengeleyerek kendi çıkarlarına uygun hareket edebilme kapasitesini artırmayı ifade etmekte. Bu bağımsızlık, özellikle kriz dönemlerinde daha hızlı ve etkili kararlar alınmasını sağlamak için hayati öneme haiz görülüyor.
Avrupa Birliği (AB) içindeki ülkeler arasında savunma alanında koordinasyonun artırılması, stratejik özerklik hedefinin en önemli parçalarından birisi ve bu konuda bugüne kadar önemli bazı adımlar da atılmadı değil. Ortak savaş uçağı projelerinin hayata geçirilmesinden, akıllı lojistik kapsamında masrafların paylaşılmasına kadar birçok alanda önemli mesafeler alındı.
Şimdi ise değişen dünya dengeleri kapsamında Avrupa küresel arenada daha bağımsız bir güvenlik ve savunma politikası izlemeyi hedeflemekte lakin bunun için var olan güvenlik mimarisi yeterli değil. Yıllardan bu yana Avrupa güvenliği için slogan haline dönüşen ‘Rusya’yı dışarıda, ABD’yi içeride, Almanları aşağıda tut’ prensibi Avrupa güvenlik mimarisini bugün bildiğimiz noktaya sabitlemişti lakin değişen dünya gerçekleri bu sloganı da erozyona uğrattı.
Mesele ilk kez gündeme gelmiyor daha Fransa Devlet Başkanı De Gaulle zamanında dahi yoğun bir şekilde konu tartışılmış hatta Fransa NATO’nun askeri kanadından bugüne benzer gerekçelerden dolayı ayrılmıştı.
Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle, 1966 yılında ülkesini NATO'nun askeri kanadından çekme kararını aldığında gerekçesi Fransa’nın ulusal egemenliğini koruma isteğiydi. De Gaulle, NATO’nun askeri yapısının büyük ölçüde ABD tarafından kontrol edilmesini eleştirmiş ve Fransa’nın bu yapıya bağımlılığını kabul edilemez bulmuştur.
De Gaulle ayrıca, Fransa'nın kendi savunma politikalarını belirleme ve küresel arenada bağımsız hareket etme kapasitesine sahip olması gerektiğine inanıyordu. NATO’nun Avrupa’daki askeri varlığının, özellikle ABD’nin üstün rolü, Fransa’nın çıkarlarını gölgelediği düşüncesini pekiştirmiştir.
Her ne kadar Fransa NATO’nun askeri kanadına sonradan geri dönmüşse de o zaman da tartışılan konu Avrupa’nın güvenliğinin ABD’den sorulması hakikati idi, bugün de hala tartışılan konu bunun üzerine.
İşte bu kapsamda Avrupa geçtiğimiz aylar içinde tekrardan silahlanma kararı aldı ve ReARM Europe programına onay verdi. O zaman ReARM Europe kavramına biraz daha yakından bakalım.
Avrupa, Rearm Europe girişimi ile güvenlik ve savunma politikalarını yeniden şekillendirerek küresel tehditlere karşı daha sağlam bir duruş sergilemeyi amaçlamakta. Bu girişim, kıtanın savunma kapasitesini güçlendirmeyi, teknolojik yenilikleri teşvik etmeyi ve stratejik özerkliğini artırmayı hedefleyen kapsamlı bir plan olarak öne çıkmakta.
Rearm Europe kapsamında Avrupa, savunma kapasitelerini artırarak ortak tehditlere karşı daha etkili bir şekilde mücadele etmeyi amaçlamakta. Bu doğrultuda kıta içindeki askeri iş birliklerinin güçlendirilmesi hedefleniyor ve NATO ile uyumlu bir şekilde hareket edileceği ısrarla vurgulanıyor.
Özellikle siber güvenlik, enerji güvenliği ve sınır koruması gibi alanlarda daha güçlü önlemler ve yatırımların yapılmasına ağırlık verileceği öngörülüyor.
Geçtiğimiz haftalarda İspanya ve Portekiz’in etkilendiği elektrik kesintilerinin siber saldırı kaynaklı olduğu iddiaları dikkate alındığında, bu konunun önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.
Avrupa’nın bu girişimle hedeflediği bir diğer önemli nokta ise savunma alanındaki harcamaların artırılmasıdır. Her ülkenin gayrisafi yurtiçi hasılasından (GSYİH) savunmaya ayrılan payın yükseltilmesi, ortak bir güvenlik ve savunma stratejisi oluşturma açısından kritik bir adım olarak görülmekte. Bu yaklaşım, daha modern ve etkili silah sistemlerinin geliştirilmesi ve mevcut altyapının iyileştirilmesi için kaynak yaratmayı amaçlamakta.
Rearm Europe girişimi, Avrupa'nın savunma teknolojilerinde liderlik rolü üstlenmesini de hedeflemekte. Bu çerçevede, yapay zekâ, otonom sistemler ve ileri düzey siber güvenlik çözümleri gibi alanlarda yoğun yatırımlar yapılması planlanmakta. Avrupa ülkeleri, savunma sanayisinde ortak araştırmalar yürüterek ve inovatif projelere kaynak sağlayarak teknolojik üstünlüklerini geliştirmeyi hedeflemekte.
Hülasa, Rearm Europe, Avrupa'nın güvenlik ve savunma alanında çok daha güçlü ve dayanıklı hale gelmesini hedefleyen stratejik bir girişim. Güvenlik kapasitesinin artırılması, teknolojik yeniliklerin teşvik edilmesi ve stratejik özerkliğin sağlanması, kıtanın küresel tehditlere karşı daha etkili bir şekilde mücadele etmesine olanak tanıyacağı değerlendiriliyor.
Bu kapsamda şimdilik 800 milyar Avro değerinde bir kaynak öngörülen proje gerçekten Avrupa’nın güvenlik alanında stratejik özerkliğini sağlamaya yeter mi bilemiyoruz. Bilemiyoruz zira silah ve ekipmanın elde edilmesi ayrı bir konu, tek bir hedefe teksif olacak bir Avrupa’yı oluşturabilmek ayrı, refah toplumu haline gelmiş Avrupalıları kendi güvenlikleri için ölüme gitmeye ikna etme apayrı bir konu.
Devamını Oku
14 Aralık 2025 Pazar - 10:00
Devamını Oku
06 Aralık 2025 Cumartesi - 09:58
Devamını Oku
20 Kasım 2025 Perşembe - 09:40