
İslami hassasiyeti oldukça fazla olan Sudan’da, Ömer El Beşir sonrası Sudan halkının seçerek getireceği bir yönetimi kendisi için kâbus niteliğinde gören Siyonizm elbette yalnız değil.
Son Güncelleme: 07 Kasım 2025 Cuma - 16:50 | GDH Haber
Sudan’da devam eden kan ve gözyaşına tüm dünya gibi bizler de maalesef şahitlik ediyoruz. Gelen haberler sadece iki gün içinde yaklaşık iki bin masum sivilin katledildiğini, 12 milyondan fazla Sudanlının evlerini terk ettiğini ve 25 milyon kişinin büyük bir açlık tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını bildiriyor.
Sudan’da bugünlere nasıl gelindi?
2003 yılında başlayan Darfur Krizi malumunuz Sudan’ı ortasından ikiye bölmüştü. 2011 yılında Sudan’dan kopartılarak kurulan Güney Sudan’ın kuruluş hikayesinin altında tereddütsüz İsrail vardı ve Güney Sudan’ın perde gerisindeki patronu hala İsrail’dir.
Büyük bir Sudan’ın varlığına karşı çıkan İsrail, Sudan içinde çıkarttığı kargaşalar sonucunda Sudan’ın güneyindeki devasa bir toprak parçasını Sudan’dan kopartmayı başarır. Böylece hem Afrika içlerine çok daha kolay erişme imkanına sahip bir toprak üzerinde vasi oldu hem de bu ülkenin tüm yer üstü ve yer altı kaynaklarına BAE gibi iştirakçileri ile kondu.
Darfur merkezli iç savaşın yaşandığı yıllarda Sudan’daki çatışmalara dahil olan ve o dönemde de çok kanlı katliamlara imza atan Cancavidler, bugün de aynı katliamlara imza atmaktan imtina etmiyorlar.
O dönemde Sudan’da Ömer Beşir’in ‘denize düşen yılana sarılır’ misali tutunduğu Cancavidler ve yerel milis yapılanmasının liderlerinden Muhammed Hamdan, zaman içinde Sudan’da Ömer Beşir’e yönelik ayaklanmanın da iki liderinden birisi olmuştu.
Paramiliter güçler meşruiyet kazandı
Muhammed Hamdan’a ait kuvvetler yıllarca Ömer Beşir’in Sudan’da kullandığı bir sopa olmuş ve zaman içinde yasal Hızlı Destek Kuvvetleri adıyla bugünkü formuna dönüşmüş ve meşrulaşmıştı. O Hızlı Destek Kuvvetleri daha sonra Beşir’i alaşağı eden en önemli askeri yapılanma olmuştu.
Bu aslında paramiliter yapılanmaların devlet içinde kontrol edilmediğinde nasıl tehlikeli olabileceğinin en güzel göstergesidir. Silahlı güçlerinize entegre etmek maksadıyla bir köşede meşrulaştırarak beklettiğiniz ve kontrol edemediğiniz güç bir gün gelir kontrolden çıkar ve sizi biçer.
O dönemde Güney Sudan’ı Sudan’dan kopartan akıl, şimdi Sudan’ı kaosun içinde tutarak tüm kaynaklarına çökmek, Sudan’da hâkim inanç dünyasını sekülerleştirmek ve buradan tüm Afrika içlerini ve Kızıldeniz’i kontrol etmek istiyor.
BAE bu işin neresinde?
BAE kuşkusuz bu işin sadece altın madenlerinde değil.
BAE her ne kadar resmi olarak yılda sekiz tondan fazla Sudan’dan altın transferi yapsa da gayri resmi yollardan Sudan’dan çıkarttığı miktar bu rakamın çok ötesinde. Bunun dışında halihazırda BAE’li firmalar Sudan’da on binlerce dönüm araziyi ekip biçerek gıda konusunda dışa bağımlı BAE’nin eli ayağı oluyorlar.
Siyonizm BAE ilişkisi
Bu coğrafyada yaptığımız her bir değerlendirmede unutmamız gereken ana kabul şu olmalıdır: Bir yerde BAE varsa orada İsrail ve Siyonizm mutlaka vardır. Bu kabul İbrahim Anlaşmaları için geçerlidir, Libya’da geçerlidir, Gazze’deki soykırım için geçerlidir, Filistin topraklarındaki tüm direniş hareketlerine kusulan kin ve nefret konusunda yapılan yayınlarda geçerlidir.
Somali’de terör gruplarına verilen desteğin de Boko Haram’ın yeşertilmesinin arkasında da DEAŞ ve bilumum şiddet ve terör gruplarının arkasında da bu ikiliyi mutlaka görmek zorundayız. Siyonizm’in kendi ismi ve cismi ile girmesinin mümkün olmadığı her noktaya pirincin içindeki beyaz taş misali BAE yolu ile girdiğini görmeyen ya da görmek istemeyen her bir analiz mutlak surette nakıstır.
Sudan’ın iki parçaya bölünmesinin de ardında sadece BAE’yi değil, BAE’nin ardındaki muharrik güç İsrail’i mutlaka görmeliyiz.
Sudan konusu sadece madenden ve tarımdan mı ibaret?
Elbette değil.
Bence asıl esas konu Siyonizm’in tüylerini diken diken eden millet iradesi.
Bu kapsamda coğrafyada halkların iradesinin şiddet yoluyla bastırılması dahil her melanetin ardında İsrail ve Siyonizm var. Bu doğrultuda coğrafyada ortaya çıkan her bir hareket, ellerindeki kullanışlı stampa kavramlar olan ‘İhvancı, radikal, terörist, otoriter vs.’ ile mühürlenerek itibarsızlaştırılıyor.
Tunus’tan Suriye’ye, Sudan’dan Mısır’a varana kadar bu husus değişmeden ve şaşmadan devam ediyor. İslami hassasiyeti oldukça fazla olan Sudan’da, Ömer El Beşir sonrası Sudan halkının seçerek getireceği bir yönetimi kendisi için kâbus niteliğinde gören Siyonizm elbette yalnız değil.
BAE başta bölgede ‘millet iradesi’ kavramından rahatsız olanların oluşturduğu koalisyon, her türden şeytani planı Siyonizm’in orkestrasyonunda sahaya sürmekten imtina etmezler.
Bu koalisyonun kesişim kümesi elbette yüzde yüz örtüşmüyor ama coğrafyanın birçok merkezinde planlar büyük ölçüde örtüşmekte.
Sudan da bu hedeflerden birisi ve yukarıda saydığımız saiklerden dolayı uzun yıllardan bu yana kurban seçilmiş durumda.
Lakin müsterih olalım, yakın bir zaman dilimi içinde RSF kuvvetleri denilen vahşilerin ellerinde tuttukları sopanın alınacağına şahitlik edebiliriz.
Devamını Oku
20 Kasım 2025 Perşembe - 09:40
Devamını Oku
31 Ekim 2025 Cuma - 15:16
Devamını Oku
24 Ekim 2025 Cuma - 17:08