
Gazze’de devam eden diriliş ABD ve Batı’yı her geçen gün içine düştükleri durumdan uyandırıyor. İnsanlık vicdanı ayakta ve Siyonizm şimdi bu uyanışı bastırabilmek için tanesi 7 bin dolara sosyal medyada paylaşım yaptırtıyor.
Son Güncelleme: 04 Ekim 2025 Cumartesi - 07:00 | GDH Haber
ABD’de Siyonizm’in oluşturduğu vesayet bu konudan rahatsızlık duyanların seslerini her geçen gün daha da arttırmaları ABD içindeki tartışmaları hepten arttırdı. Artık hangi haber kanalını açarsanız açın İsrail’in ABD’ye ödettiği bedele dair tartışmalar var.
Maalesef bu konunun ülkemizde iyi bilinmemesi oldukça önemli bir fikri takip açığı oluşturuyor.
Netenyahu ise Evanjelik Hristiyanlar dışında kendilerine olan desteğin her geçen gün erişmesinden oldukça rahatsız. Bu kapsamda ABD’deki TikTok uygulamasını Siyonistler eli ile satın alıp İsrail’in Gazze’deki soykırımına büyük destekler sunan Oracle firmasının başındaki Larry Ellison getirdi.
Charlie Kirk’ün öldürülmesinden hemen sonra suçluluk psikolojisi ile defalarca ‘Biz yapmadık’ diyerek açıklamalar yapan Netenyahu’nın şimdiki hedefi ise Evanjelik olmayan Hristiyanlar. Netenyahu bu grubun önde gelen isimlerini Naziler ile eşdeğer gördüğünü açıklaması ve Tucker Carlson gibi isimleri açıkça hedef göstermesi ‘Acaba Charlie Kirk sonrası yeni kurban Tucker Carlson mu?’ dedirtiyor.
İşte tam bu noktada geçtiğimiz günlerde Tucker Carlson ve Jeffrey Sachs bir canlı yayın yaptılar. Bu yayında ikili tarafından dile getirilenler şu şekilde:
Gündem hep İsrail
Sosyal medyaya baktığımda Amerika’nın tek haber kaynağı gibi çalıştığını ve herkesin İsrail üzerine tartıştığını görüyorum. İki keskin grup var: Bir tarafta İsrail hükümetine eleştiriyi Yahudilere saldırı sayanlar, diğer tarafta ise Yahudi düşmanı olanlar. İnsanları doğuştan gelen kimlikleriyle değil, yaptıklarıyla değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum ama ABD’de böyle makul bir ses neredeyse hiç yok. ABD hükümetindeki tartışmalar da sosyal medyadaki bu tabloyu yansıtıyor; ülke içi gündemin büyük bölümü İsrail’e ayrılıyor. Bu, dünyanın en güçlü ülkesi olduğunu iddia eden bizim için sağlıklı değil, çünkü başka konuları ihmal ediyoruz.
Bu durumu düzeltmek için ilk yapılması gereken şey küresel bir perspektif kazanmak. ABD 350 milyonluk nüfusu, devasa doğal kaynakları ve ekonomik gücüyle tarihsel olarak büyük bir aktör. Buna karşılık İsrail nüfusu 9 milyon olan, doğal kaynağı olmayan, ekonomisi Arizona büyüklüğünde olan küçük bir ülke.
Tüm savunma kaynakları İsrail’e
Bu gerçeklere rağmen ABD, İsrail için olağanüstü miktarda para ve askerî kaynak ayırıyor. Mesela dünyadaki THAAD hava savunma füze bataryalarının dörtte biri şu anda İsrail’de ve bunları Amerikalı personel işletiyor. 7 Ekim 2023’ten bu yana ABD, İsrail’i savunmak için en az 30 milyar dolar harcadı. Bu rakam İsrail’in kendi yıllık savunma bütçesinden fazla. Kuruluşundan bu yana toplamda 300 milyar doların üzerinde yardım yaptık. Dünyada en çok yardımı alan ülke İsrail.
Amerikalıların çoğu bu tabloyu bilmiyor; medyanın ve siyasetçilerin aktardıkları gerçek dışı bilgilerle ‘Amerika’nın İsrail’e ihtiyacı var’ gibi söylemlere inanıyorlar.
Oysa gerçek tam tersi: İsrail’in Amerika’ya bağımlılığı çok daha büyük.
Savaşlarını Amerikan desteği ile yürütüyor, sosyal hizmetlerini Amerikan sübvansiyonları sayesinde finanse edebiliyor. Buna rağmen siyasetçilerimiz ‘Amerika’nın İsrail’e ihtiyacı var’ gibi tersine çevrilmiş yalanlar söylüyorlar.
Susturulmuş kitleler
Nikki Haley’nin 2023’teki seçim dönemindeki söylemlerine kimse ‘Bu nasıl doğru olabilir?’ diye sormaya cesaret dahi edemedi. ABD’de yarım yüzyıldır İsrail hakkında dürüst bir tartışma yapılmıyor, insanlar anti-semitizmle suçlanmaktan korktuğu için temel soruları bile soramıyor.
Bu bir tür sürekli korku ve sindirme atmosferi yaratıyor.
İsrail’i eleştiriyorum ama asıl suçlunun İsrail değil, kendi liderlerimiz olduğunu düşünüyorum. Küçük bir ülke doğal olarak kendi çıkarını gözetir; asıl utanç, bunun karşısında onlarca yıldır aşağılanmaya izin veren Amerikan yönetimindedir. Bu zehirli ilişkiyi düzeltmek için yapmamız gereken şey, kendimize saygı duymak ve bir ‘müşteri devletten’ emir alır gibi davranmayı bırakmak.
Büyük ülke küçük ülkeyi destekleyebilir ama küçük ülke büyük ülkeyi aşağılayamaz.
İsrail’in Amerika’da yıllardır casusluk yaptığını, örneğin Jonathan Pollard’ın ABD’den askeri sırlar çalıp Sovyetler’e aktardığını hatırlıyorum. Bunu dile getiren herkes anti-semitizmle suçlanıyor.
Aynı şekilde USS Liberty’ye yönelik saldırıyı konuşmak bile tabu.
Pentagon’da patron İsrailli subaylar
Pentagon’da bile İsrailli subayların Amerikalı personele emir verir gibi davranmasına ses çıkarılmadı. Böyle taviz verdikçe daha fazlası geliyor bu da bizim liderlerimizin zayıflığının sonucu.
ABD iç siyasetine müdahele
Netanyahu’nun Amerikan iç siyasetine müdahale etmesi, Amerikalıları açıkça hedef alması inanılmaz. “Woke Reich” diyerek sosyal medyada kendine karşı çıkanları Nazi diye damgalıyor ve TikTok ile X üzerinden ABD’deki konuşmayı kontrol etmeye çalıştığını itiraf ediyor.
ABD’de ifade özgürlüğü ülkenin temelidir, Elon Musk olmasa sosyal medyada farklı görüşlerin duyulamayacağını söylüyorum. Buna rağmen yabancı bir lider, tamamen bizim vergi paramızla ayakta duran bir ülkenin başındaki kişi, bizim konuşmamızı bastırmaya kalkıyor ve kimse “DUR!” demiyor.
Bu propaganda kampanyası sofistike değil, kaba ve acımasız. Örneğin Katar’daki en büyük ABD üssünü korumak için oradayken İsrail’in Doha’yı bombalaması ve sonra “izin vardı” yalanı. Bunu eleştirince Nazi damgası yiyorsun.
İsrail Çin ilişkileri mahrem
İsrail’in Çin’le askeri teknoloji paylaşması, Hayfa Limanı’nı Çin’e işletmesi gibi ‘yakın müttefike’ yakışmayan hamleleri Amerikalıların çoğu bilmiyor. Netanyahu’nun “Ben Trump’ı, Kongre’yi ve Amerika’yı kontrol ediyorum” dediğini duyduk. Bu sözler Amerikalılara bardağı taşıran son damla olmalı.
Filistin’de yaşananlar
Trump’ın İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak etmesine karşı çıkması bana çok önemli görünüyor. Artık o da bıktı sanırım. İsrail meselesi yüzünden Trump, genç seçmenler arasında ciddi oy kaybediyor. Çünkü insanlar küçük bir yabancı devletin Amerika’ya emir vermesini onur kırıcı buluyor. Bu duruma itiraz edenler “ırkçı” değiller; sadece aşağılanmak istemiyorlar.
AIPAC yabancı ajanlar yasasına tabi olmalı
AIPAC, aslında açık bir şekilde yabancı bir lobidir ve Yabancı Ajanlar Kayıt Yasası kapsamında kayıt yaptırmak zorundadır. Ama onlar bundan muaf tutuluyor. Oysa hangi yabancı hükümetin kimlere para aktardığını bilmek halkın hakkıdır. Bu gizlilik ve eleştiri yasağı insanlarda öfke ve paranoya yaratıyor.
İsrail’i daha sempatik göstermiyor, tam tersine tepki alıyor.
Teolojik sapkınlık
İsrail’e destek, teolojik bir sapkınlık üzerine kurulu: ‘Tanrı bazı insanları DNA’sı nedeniyle özel seçmiştir’ inancı üzerine yani. Hâlbuki Hristiyanlığın özü, seçilmiş halkın İsa’yı seçenler olduğudur. Tanrı kimseyi genetikten dolayı kayırmaz. Bu, temel Hristiyan mesajıdır. Yani Lindsey Graham ve diğer siyasilerin ‘İsrail’i desteklemezsek Tanrı Amerika’nın fişini çeker’ gibi sözleri Hristiyanlıkla değil, sapkın bir ideolojiyle ilgilidir. Bu tür söylemler masumların öldürülmesini meşrulaştırıyor. Oysa Hristiyanlıkta masumları öldürmek en büyük günahtır.
Netanyahu 1996’dan bu yana ABD’yi sürekli olarak İran başta olmak üzere bölge ülkelerine karşı savaşlara sürüklemeye çalışıyor. “A Clean Break” doktrini de bu stratejinin temeliydi. Bu doktrin şunu söylüyordu: İsrail Filistinlilerle asla uzlaşmayacak, onları kontrol edecek ya da sürecek. Elbette bu durum direnişe yol açacak ve ABD, İsrail adına o direnişi destekleyen ülkelerle savaşacak.
Netanyahu Irak Savaşı’ndan Suriye, Libya ve Sudan’a kadar pek çok savaşı kışkırttı ve ABD yönetimleri bu çizgide hareket etti. Bugün İsrail aynı anda yedi cephede savaş yürütüyor.
Gazze, Batı Şeria, Lübnan, Suriye, Irak, İran ve Yemen.
ABD bu savaşların hepsini finanse ediyor, silahlandırıyor ve diplomatik koruma sağlıyor.
Amerikan halkı büyük çoğunlukla Filistin devletinin tanınmasını istiyor ama Beyaz Saray ve Kongre İsrail’in peşinden gidiyor. ABD’nin İsrail’e koşulsuz destek vermesi ne güvenlik, ne ekonomi, ne de ahlaki açıdan gerekçelendirilebilir. Bu, tamamen lobi gücü, medya kontrolü, siyasi korku ve çıkar ilişkileriyle açıklanıyor ama yine de hiçbir rasyonel temeli yok.
İsrail’in tek amacı ‘Büyük İsrail’
Netanyahu’nun politikası açık: ‘Büyük İsrail’ için Filistinlileri kovmak, yok etmek ya da boyunduruk altında tutmak. Bu yaklaşım hem savaş suçları hem de soykırım anlamına geliyor. ABD bu politikaların ortağı konumunda ve bu durum beni utandırıyor. Hiçbir Amerikan başkanının İsrail’i gerçekten sınırlayamamış olması da çarpıcı.
İsrail, müzakere yolunu daima baltaladı, barış görüşmelerine katılan müzakerecileri defalarca suikastlarla öldürdü. Bu tutum, barış yerine sürekli savaşı tercih ettiğinin göstergesi. Netanyahu BM’de açıkça ‘Filistin devleti asla olmayacak’ dedi. ABD bu çizgiyi desteklediği sürece sonsuz savaşlara ortak oluyor. ABD’nin dış politikası küçük ve jeopolitik açıdan önemsiz bir ülkenin çıkarlarına esir olmuş durumda. Bu hem Amerika’nın hem de dünyanın çıkarlarına tamamen ters.
Yahudi olmak ile Siyonist olmak farkı
İsrail’in yaptıklarına karşı çıkmak anti-semitizm değildir. Ben Yahudi’yim ve İsrail’in bugünkü savaş suçlarından utanç duyuyorum. Bir devlete karşı çıkmak, bir dine veya bir halka karşı çıkmak değildir.
Başlangıçta dindar Yahudiler, Siyonizm’e karşıydı. Hahamlar da ‘Dinimiz böyle bir devleti gerektirmez’ demişlerdir. Modern Siyonizm fikri, aslında 19. yüzyılda bir Britanya Hristiyan fikriydi ve bu fikir Theodore Herzl’e bir Anglikan rahip tarafından iletildi. Yani ‘İsrail devleti’ fikir olarak bir Yahudi çağrısı değil, batılı bir siyasi proje olarak başladı.
1917’de Britanya, Osmanlı toprakları olan Filistin’i çeşitli gruplara vaat etti: Araplara (McMahon mektupları), Fransa’ya (Sykes-Picot), sonra da Balfour Deklarasyonu ile Yahudilere. Bu, Yahudiler için “vatan” yaratmayı amaçlayan bir Britanya girişimiydi ve Yahudi topluluğu içinde bile tartışmalıydı.
Siyonizm Yahudilik değildir, Yahudilik dini bir gelenektir. Netanyahu’nun ‘İsrail, Yahudi halkının devletidir’ söylemi, Amerikalı Yahudiler açısından saçma ve kabul edilemezdir; ben ABD vatandaşıyım, İsrail benim devletim değil.
Netanyahu ve sağcı İsrail hükümeti (Smotrich, Ben-Gvir) aşırı sağcı, şiddet yanlısı ve sınır tanımayan bir politika izliyor; bu politikalar etnik temizlik ve soykırım niteliği taşıyor.
Üçüncü bir tapınak inşa etme ve Gazze’yi yaşanamaz hale getirme gibi planları var bu ekibin. Bu, bölgede felaketle sonuçlanabilir. ABD halkı da bu duruma karşı aslında ancak Amerikan siyaseti tamamen İsrail’in kontrolünde.
ABD ve İsrail’in propagandası, “Filistin ile barış mümkün değil” gibi yalanlar üzerine kurulu. Oysa Arap Barış Girişimi ve 57 Müslüman ülke, iki devletli çözüm üzerinden normal ilişkileri savunuyor.
Sonuç
Sadece bu programda yapılan konuşmalar ve ileri sürülen fikirler dahi Tucker Carlson gibi bir ismin etkisiz hale getirilmesine yetecek derecede. Fakat Gazze’de devam eden diriliş ABD ve Batı’yı her geçen gün içine düştükleri durumdan uyandırıyor. İnsanlık vicdanı ayakta ve Siyonizm şimdi bu uyanışı bastırabilmek için tanesi 7 bin dolara sosyal medyada paylaşım yaptırtıyor.
Devamını Oku
20 Kasım 2025 Perşembe - 09:40
Devamını Oku
07 Kasım 2025 Cuma - 16:50
Devamını Oku
31 Ekim 2025 Cuma - 15:16