
ABD içindeki protokolde ABD Başkanı ve Başkan Yardımcısından hemen sonra gelen Temsilciler Meclisi Başkanı düzeyindeki kişinin ağzından çıkanlar, İsrail söz konusu olduğunda ABD’den adil ve tarafsız bir arabulucu rolü üstlenmesini bekleyemeyeceğimizi bir kez daha ortaya koydu.
Son Güncelleme: 07 Ağustos 2025 Perşembe - 07:00 | GDH Haber
ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson İsrail’e düzenlediği gezide kabul edilmesi oldukça güç ve gülünç cümleleri arka arkaya sıraladı ve sıralamaya devam ediyor.
ABD içindeki protokolde ABD Başkanı ve Başkan Yardımcısından hemen sonra gelen Temsilciler Meclisi Başkanı düzeyindeki kişinin ağzından çıkanlar, İsrail söz konusu olduğunda ABD’den adil ve tarafsız bir arabulucu rolü üstlenmesini bekleyemeyeceğimizi bir kez daha ortaya koydu.
Mike Johnson ne dedi?
Johnson, gerçekleştirdiği ziyarette İsrail'e olan sarsılmaz Amerikan desteğini yineleyerek, iki ülke arasındaki stratejik ittifakın önemine vurgu yaptı. Ayrıca, İsrail'in güvenliğinin ABD için vazgeçilmez bir öncelik olduğunu belirtti ve Hamas gibi gruplara karşı İsrail'in yanında olduklarını ifade etti.
Ziyaretinde, İsrail'in kendini savunma hakkını desteklediklerini, bölgedeki istikrarın korunması için ABD'nin İsrail ile dayanışmasını sürdüreceğini dile getirdi.
E, ne var bunlar zaten bilmediğimiz lakırdılar dediğinizi duyar gibiyim.
Devam edelim
Yaptığı konuşmada sadece 76 yıllık İsrail’in devlet olma sürecini kutlamadıklarını aynı zamanda binlerce yıl önce vaad edilmiş sözlerin yerine gelişini kutladıklarını, Babil sürgünü, İslami halifelikler ve Holokost’a rağmen vaad edilmiş topraklara nasıl dönebildiklerini ve şimdi bunu kutladıklarını dile getirdi.
İşte buraya bir parantez açmak lazım.
Batılı paradigma, Hristiyan aleminde var olan Yahudi nefretini hiçbir zaman görmez ve görmedi lakin İslami Halifelikler Dönemi diyerek Müslümanları suçlamayı çok iyi becerdiler.
Oysa İspanya’daki engizisyonlardan en son Holokost’a gelene kadar Batı, Yahudi nefreti ile maluldür ve o yüzden antisemitizm Hristiyan soslu bir kavramdır. İslam coğrafyasında 1917 yılındaki Balfour Deklarasyonu sürecine kadar Yahudi nefreti toplumların karşılıklı ufak tefek saldırganlıkları hariç hiç olmamıştır.
Bugün dahi İsrailli bakan düzeyindeki isimler, İspanya Başbakanı’na ‘Radikal İslam nedir öğrenmek istersen Endülüs’e bak’ diyebilecek kadar ahlaktan, hayadan, minnet duygusundan, vefadan ne kadar yoksun olduklarını göstermektedir.
Oysa Endülüs Medeniyeti döneminde Yahudilere yönelik yaklaşım Ehli Kitap çerçevesinde ve son derece özgürlükçü bir ortam içerisinde şekillendi. Endülüs (Al-Andalus) döneminde (711-1492) Yahudiler, İslam hakimiyeti altındaki İber Yarımadası'nda önemli toplumsal, kültürel ve siyasi roller üstlendi.
Özellikle Emevî dönemi sırasında (8-11 yüzyıl), Yahudiler hem entelektüel hem de siyasi alanda etkili oldular ve çeşitli şehirlerde önemli yerleşim merkezleri kurdular.
Hasday ibn Şaprut, Samuel ibn Naghrela, Abraham ibn Ezra o dönemde Endülüs Devletine katkı sunmuş önemli isimlerdi. Keza İbn Meymun gibi Yahudi İlahiyatı için önemli isimlerde o dönemde ortaya çıktılar.
Kurtuba, Yahudi kültürünün öne çıktığı en önemli şehirdi. Kurtuba’nın yanında Granada, Toleda ve Sevilla gibi şehirler önemli Yahudi kültür ve medeniyet merkezleriydiler.
Endülüs Katolik Hristiyanlar tarafından ele geçirilince engizisyon mahkemeleri kurulmuş ve Yahudiler Endülü’ü terk etmeye zorlanmıştır. İşte o dönemde Sultan Beyazid, Kemal Reis’i Hristiyanların elinde heder edilen Yahudileri alıp getirmesi için görevlendirmiş ve on binlerce Yahudi’yi İstanbul, Selanik ve İzmir şehirlerine yerleştirmiştir.
Şimdi ABD’den kalkıp İsrail’e kadar gelmiş bu yarı cahil ABD Temsilciler Meclisi Başkanı’na tüm bu detayları nasıl anlatabiliriz?
Coğrafyaya dair elle tutulur zerre bilgisi olmayan ve elifi görse mertek sanacak bu zata biz buradan ne yazsak israftır. Hiç değilse eline kocaman bir tas dolusu mikrodalgada Amerikan usulü patlatılmış mısırı alıp Arslan Yürekli Richard filmini izleseydi de Sultan Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’ü kendisi gibi bir zihniyetin elinden aldıktan sonra içeridekilere nasıl davrandığını öğrenebilseydi.
İbrahim Anlaşması böyle mi gelecek?
Peki, ABD zorlamasıyla bölgede ağızlarda pelesenk olmuş ABD yapımı İbrahim Anlaşması bu zihniyet üzerine mi inşa edilecek. Gazze’de soykırım devam ederken Müslümanların yedi ceddine ağır hakaretler içeren bu konuşmaya evet diyecek Müslüman var mı?
Belki de vardır, çok üst perdeden atıp tutmamak da lazım zira şeytanın dahi Müslüman mintanı ile dolaştığı dönemlerden geçiyoruz.
Gerçek bir İbrahim Anlaşması
Kanuni Sultan Süleyman Han’ın Mescid-i Aksa’nın Yafa kapısındaki taşa “La ilahe illallah İbrahim halilullah” diye yazdırdığı kitabe gerçek bir İbrahim Anlaşmasının başlangıç noktasıdır.
İslam Halifesi Sultan Süleyman, bu kitabeyle üç dinin ortak atası olan İbrahim Peygamberi öne çıkartmış, böylece burada yaşayan Yahudi ve Hristiyanlar da gözetilmiştir. Bu sayede mezkûr kapının altından kutsal şehre giren her üç dinin mensuplarının rahatsız olmaması sağlanmıştır.
Yine aynı Kanuni, İslam Halifesi sıfatı ile İtalya’da baskı gören Yahudilerin kendi halkı olduğunu Papa’ya yazdığı bir mektupla dile getirmiş ve Papa tavrını değiştirmek zorunda kalmıştır.
Tüm bunları bu nasipsiz Temsilciler Meclisi Başkanı nereden bilecek?
Bu nasipsize, üç semavi din tarafından kutsal olan Kudüs'e görkemli bir merasimle değil de devesinin yularından çekerek ve başı önde tevazu ile giren Hz. Ömer’i neden anlatma gereği duyalım, zira öğrenmek isteyen için her şey erişilebilir durumdayken her gayret beyhude değil midir?
O yüzden popcorn kültürü ile İbrahim Anlaşması yapamazsınız, yapsanız yapsanız HolyWood üzerinden güzel filmler çekersiniz, hakkınızı yemeyelim.
Devamını Oku
14 Aralık 2025 Pazar - 10:00
Devamını Oku
06 Aralık 2025 Cumartesi - 09:58
Devamını Oku
20 Kasım 2025 Perşembe - 09:40