The Middle East Institute : Türkiye'deki seçimlerin Suriye'nin kuzeyi üzerindeki etkileri

Kılıçdaroğlu'nun kazanması durumunda, Türkiye'nin Suriye politikasında hızlı ve önemli değişiklikler bekleniyor. "Kürt yanlısı" HDP'nin de desteğini alan Millet ittifakı, başarılı olursa Suriye'den çekilmeyi planlıyor.

1. resim

ABD merkezli düşünce kuruluşu Middle East Institute'de Türkiye'de gerçekleşecek olan 14 Mayıs seçimlerinin, Türkiye'nin Suriye politikaları üzerindeki olası etkilerinin analiz edildiği bir rapor yayımlandı. 

Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetiminde Suriye'nin kuzeyinde bir "devlet" kurulmaması politikası ile hareket ettiği belirtilen analizde, Kılıçdaroğlu liderliğindeki Millet İttifakı'nın kazanması durumunda bu politikadan vazgeçeceği ve Suriye'den çekileceği iddia edildi. 

Analizde; "Kılıçdaroğlu'nun kazanması durumunda, Türkiye'nin Suriye politikasında hızlı ve önemli değişiklikler bekleniyor" tespitine yer verilirken, Millet İttifakı'nın Türk kuvvetlerini Suriye'de istemeyen HDP'nin de desteğini almış olmasına dikkat çekildi. 

İşte The Middle East Institute'de yayımlanan analizin tamamı:

2023 Mart ayının ortalarında, Türkiye'nin güneyinde meydana gelen depremin yol açtığı yaygın yıkıma rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkedeki cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinin 14 Mayıs'ta yapılacağını açıkladı.

Erdoğan yaklaşık bir yıl önce, Haziran 2022'de bir dönem daha cumhurbaşkanlığına aday olma niyetini açıklamış ve ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu da rakibi olarak görmek istediğini söylemişti.

Kılıçdaroğlu, rakip olduğunu açıklamayı bu çağrıdan sonra dokuz ay erteledi. Ve 2022'de Erdoğan'a meydan okumak için kurulan "Altılı Masa" muhalefet ittifakıyla uzun süren görüşmeler ve müzakerelerin ardından adaylığını Mart 2023'te açıkladı.

Geçen yıl boyunca Erdoğan, Suriye-Türkiye sınırını güvence altına almak için Suriye'nin kuzeyinde yeni bir askeri operasyon gerçekleştirme niyetini defalarca dile getirdi. Bu Türkiye'nin 2016'dan bu yana bu türden beşinci operasyonu olacaktı.

Önceki askeri operasyonlar Türkiye'nin, Suriye'nin kuzeybatısının bir kısmı üzerinde kontrol kurmasına ve bölgeyi "Kürt güçlerinin" kontrolü konusunda sınırlandırmasına izin verdi. Suriye ihtilafının Türkiye'nin iç siyasi söylemi üzerinde büyük bir etkisi oldu ve tartışmaların çoğu çatışmanın kendisi, Türkiye'nin Suriye'deki rolü ve mülteci krizi etrafında dönüyor.

Ancak birkaç ay önce Erdoğan, Suriye'ye yönelik yeni bir yaklaşım benimseyebileceğini ve yaklaşık on yıllık bir ayrılığın ardından Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşebileceğini açıkladı.

Türkiye'nin Suriye'de gelişen rolü

İdlib ve Batı Halep bölgelerinin yanı sıra Lazkiye ve Hama vilayetlerinin sınırlı kısımlarını kapsayan Suriye'nin kuzeybatısı, şu anda 4,5 milyondan fazla nüfusuyla Suriyeli muhalifler ve aşırılık yanlısı gruplar için son kale olarak görülüyor.

Türkiye bölgede kritik bir rol oynadı ve başından beri çatışmanın içinde yer aldı. Türkiye ilk başta tahttan indirilmeye çalışıldı. 2014'ün ikinci yarısına kadar devam eden bu arayış, daha sonra IŞİD'in ortadan kaldırmaya odaklanan yeni bir politika izledi.

Türkiye'nin Suriye konusundaki ana politikası, Suriye'nin kuzeyinde bir Kürt devletinin kurulmasını engellemek olmuştur. Ankara bu hedefi doğrultusunda Ağustos 2016 ile Mart 2020 arasında, Suriye'de dört askeri operasyon gerçekleştirdi.

Türkiye'nin Suriye'ye yönelik askeri operasyonlarının ardından, 2016'dan sonra bölgeye Türk makamları ve ordusunun himayesinde yeni bir düzen getirildi.

Suriye'ye yeni bir yaklaşım mı?: Türk muhalefetinin Suriye programının incelenmesi

Türkiye'nin 2019 yerel seçimlerinde muhalefet, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi'ne başarılı bir şekilde meydan okuyarak, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde yankı uyandıran seçim zaferleri kazandı.

Bu yılın 30 Ocak'ında Millet İttifakı, toplam 242 sayfalık ve üç ana bölüme ayrılmış kapsamlı seçim beyannamesini yayınladı. Millet İttifakı iç meseleler için ayrıntılı bir plan ortaya koyarken, dış politika programı zaman zaman uyumsuz olabiliyor. Program bir yandan uluslararası hukuka ve evrensel değerlere bağlılığın yanı sıra Avrupa Birliği'ne katılma ve onun norm ve değerlerini benimseme hedefini vurgulamaktadır.

Öte yandan program, Suriye rejimi ile ilişkilerin normalleştirilmesini, mültecilerin geri dönmesini, vatandaşlık hibelerinin kısıtlanmasını ve belirli durumlarda vatandaşlığın iptal edilmesini savunuyor. Ek olarak, program yeni mültecilerin Türkiye'ye girişini önlemek için daha sıkı sınır kontrollerinin ana hatlarını da çiziyor.

Millet ittifakını oluşturan altı parti arasında dış politika ve Suriye ihtilafına ilişkin bariz farklılıklara rağmen, seçim beyannamesi, “Suriye Hükümeti”, "Suriyeli mülteciler", "Suriye'de terörizm" ve "çatışma sonrası yeniden yapılanma" çabalarına dikkat çekiyor.

Muhalefet, Esad rejimi ve hükümetini gelecekteki işbirliği için potansiyel bir ortak olarak görüyor ve Suriye ihtilafını BM kararlarına uygun olarak çözmek için Suriye hükümeti ve “terör örgütleri” dışındaki diğer bölgesel paydaşlarla görüşmelerin başlatılmasını öneriyor.

Dolayısıyla önümüzdeki seçimlerde başarılı olurlarsa Suriye'den çekilmeyi planlıyorlar.

Muhalefet bu konuda ilk desteği aldı. Türk kuvvetlerinin Suriye'den tamamen çekilmesini savunan Kürt yanlısı Demokratik Halk Partisi Millet İttifakı'na destek verdi. Bu uyum, muhalefeti önerilen bu politikaları gerçekleştirmek konusunda motive edebilir.

Bununla birlikte muhalefetin seçim beyannamesi, Suriye rejimi ile planlanan müzakereler ve Suriye'nin kuzeybatısından çekilme konusunda iyi tanımlanmış bir yaklaşımdan yoksundur ve kampanyaları esas olarak mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesi ve sınır korumasına odaklanmaktadır.

Kılıçdaroğlu'nun Mayıs ayında yapılacak seçimleri kazanması durumunda Türkiye'nin Suriye politikasında hızlı ve önemli bir değişiklik bekleniyor.

Türkiye seçimlerinin Suriye üzerindeki etkisi: Üç potansiyel senaryo

İlk senaryoda; Suriye'de istikrarlı bir statüko hakim olmaya devam ediyor. Erdoğan, parlamentoda çoğunluğu sağlayamasa bile iktidardaki kontrolünü sürdürürse, bu sonucun olasılığı daha da yüksek görünüyor.

Sonuç olarak, Türk kuvvetleri Suriye'de kalacak ve Erdoğan yönetimi bölgede önemli bir etkiye sahip olmaya devam edecektir. Erdoğan'ın Suriye ihtilafına yönelik bir güvenlik yaklaşımına olan bağlılığı göz önüne alındığında, Suriye'nin kuzeyinde yeni bir askeri müdahale tehdidinde bulunabilir.

Özetlemek gerekirse bu senaryoda, istikrarlı Türk yönetimi nedeniyle Suriye'deki durum muhtemelen benzer ve durağan kalacaktır.

İkinci potansiyel senaryoda lideri ne olursa olsun Türk yönetimi, askeri varlığından ziyade öncelikle yönetime odaklanarak Suriye'den kısmi çekilmeyi tercih edebilir. Türk makamları, Esad ve Rusya'nın bölge üzerinde yeniden kontrol sağlamasını engellerken, potansiyel olarak Rusya veya İran'ın himayesi altında Esad rejimi ile diplomatik bir ilişki kuracaktır.

Erdoğan, Suriye'deki Türk silahlı kuvvetlerinin ülkenin sınırlarını ve güvenliğini koruduğunu iddia ederek uluslararası topluma meydan okuyacak ve bunu çeşitli cephelerde bunu bir zafer olarak algılayacaktır. Ancak, Türk kuvvetleri Suriye'de mevzilenmeye devam edecek ve bölgedeki güvenlik durumu büyük ölçüde değişmeden kalacaktır.

Üçüncü varsayımsal senaryoda ise, seçimleri kazanan Türk muhalefeti ile oluşan yeni yönetim; Suriye sınırı boyunca bir ayırma duvarı inşa etmeye başlayacak, Türk ordusunu Suriye'den çekecek ve SMO'ya verdiği desteği sonlandıracaktır.

Kritik bir dönemin zorluklarını ve fırsatlarını yönlendirmek

Suriye'deki durum, uluslararası toplum için hem zorluklar hem de fırsatlar sunuyor. Temel zorluklardan biri, Suriyeli mültecilerin ve geçmişte ihmal edilen Suriye'deki milyonlarca insanın emniyet ve güvenliğini sağlamaktır.

Bu zorluğun üstesinden gelmek, uluslararası topluma, seçimlerden sonra hem Türkiye'nin hem de Türkiye ve Suriye'de yaşayan Suriyelilerin güvenliğini koruyan stratejiler geliştirmek için yeni Türk yönetimiyle işbirliği yapma fırsatı sunuyor.

Diğer bir zorluk, Suriye'de başka bir felakete ve yeni bir mülteci dalgasına yol açabilecek yeni bir çatışma potansiyelidir. Ancak bu durum, ABD, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler'e böyle bir senaryonun ortaya çıkmasını önlemek ve barışçıl bir çözümü teşvik etmek için işbirliği yapma fırsatı da sunuyor.

Sonuç:

Türkiye seçimlerinin Suriye'nin kuzeyinin geleceği üzerinde önemli bir etkisi olması bekleniyor.

Türk güçlerinin Suriye'nin kuzeyindeki varlığı, mülteci krizi, Suriye çatışması ve sonuçları, Türkiye'de hararetle tartışılan konular ve muhalefet tarafından mevcut hükümeti eleştirmek için sıklıkla kullanılıyor.

Türkiye seçimleri yaklaşırken, Ankara'nın Suriye ile ilişkisinin geleceği belirsizliğini koruyor.

Esad rejimi ile tamamen normalleşmeye yönelik bir politika değişikliği olasılığı, Esad yönetimi altında acı çeken Suriyeliler için endişe yaratıyor. Bu kişiler, 14 Mayıs 2023'ten sonra olası bir dönüm noktasından endişe duyarak Türkiye seçimlerinin nasıl sonuçlanacağını endişeyle bekliyor.

Tartışma