
Avrupa’da F-35 paniği ve Kill Switch
Son Güncelleme: 13 Mart 2025 Perşembe - 07:19 | GDH Haber

F-35 savaş uçağı - AA
F-35 uçaklarına dair tartışmaların ardı arkası gelmiyor. Şimdi de The Telegraph Avrupa ülkelerine satılan F-35 uçaklarının uzaktan ‘Kill Switch’ mekanizması yoluyla kullanım dışı bırakılma ihtimaline dair bir yazı kaleme aldı.
Konu daha çok Alman siyasilerce dile getirilse de birçok Avrupa ülkesi söz konusu sistemlerin bu mekanizma yoluyla etkisiz hale getirilmesi durumunda bunun ülke güvenliklerine menfi tesiri olabileceği konusunda hemfikirler.
‘ABD tarafından sağlanan her türden sistem ve silahın, F-35 uçaklarında olduğu gibi istenildiğinde devre dışı bırakılabilme ihtimali nedir?’ sorusunun açık ve net bir cevabı şu an için olmasa da her türden yazılım, görev verilerinin bulunduğu müşterek kullanımdaki dosyalar ve teknik destek paketlerinin tedarikinde bu soruların cevabı aranmalıdır.
Trump’ın göreve gelmesiyle birlikte Avrupa’da oluşan güvensizlik sendromu savunma ve güvenlik konularını şimdilerde daha da ön plana çıkartmışa benziyor. İşte bu yazının kaleme alındığı saatlerde Türkiye’ye karşı zaman zaman oldukça sert beyanlar veren Polonya Başbakanı, bu savunma açıklarına dair istişareler yapmak maksadıyla Türkiye’de bulunuyor.
Nedir bu ‘Kill Switch’ ve nasıl çalışır?
Kill switch, aslında güvenlik ve emniyet maksatlı geliştirilmiş bir özellik. Böylece bir sistemin çalışmasını durduran, kapatan veya devre dışı bırakan bir acil durum önlemi dersek bu mekanizmanın çerçevesini çizmiş oluruz.
F-35 gibi ileri teknolojiye sahip savaş uçakları, son derece karmaşık ve güvenlik açısından kritik sistemlere sahip olan platformlardır. Bu yüzden F-35'in uçuş kontrol yazılımlarında, uçakla ilgili çeşitli güvenlik önlemleri ve uzaktan kontrol sistemleri bulunur. ‘Kill switch’ bu bağlamda, uçağın kullanımını engellemek veya kontrolünü kaybettirmek amacıyla entegre edilen bir mekanizma olarak dizayn edilmiş olabilir.
Bu özellik, uçak üreticisi tarafından uçak üzerindeki kritik sistemlerin uzaktan kapanmasını sağlamak veya uçağın kontrolünü kaybettirmek amacıyla kullanılabilir.
O zaman bu mekanizma nerelerde ya da hangi parçalar üzerinde bulunabilir ve hangi maksatlarla kullanılabilir?
Uçuş kontrol yazılımı üzerinden engelleme
Eğer uçak bir tehdit altındaysa ya da uçağın güvenliği riske girerse, uçakla ilgili kritik işlevlerin uzaktan kapatılmasına bu özellik imkân sağlayabilir. Bu, uçağın uçuş kontrol sistemlerini devre dışı bırakabilir veya uçağın sistemlerine müdahale edebilir.
Kritik sistemlere müdahale
ABD hükümetinin uçağı üreten şirketle yaptığı anlaşmalar ve uçak üzerindeki yazılım güncellemeleri ile bazı kilit bileşenlerin uzaktan kontrol edilmesi sağlanabilir. Maalesef bu konuya dair ABD dışında bilgi sahibi herhangi bir ülke ya da ABD dışındaki üretici firmanın olmadığı bir hakikattir.
Bu sitem nasıl çalışır?
Amacım sizleri teknik detaya boğmak olmasa da kabaca bu mekanizmanın çalışma prensibi şu şekildedir.
Veri bağlantısı: Uçağın uçuş sistemleri ve yazılımı, yer istasyonlarına ya da kontrol merkezlerine sürekli olarak veri iletimi yapar. Bu bağlamda, uçuş sırasında bazı kritik parametreler veya güvenlik tehditleri fark edildiğinde, yer merkezinden bir sinyal gönderilerek bu işlem yapılabilir.
Sinyal gönderme ve engelleme: Uçaktaki kill switch, kontrol merkezinden gelen bir komutla aktive olabilir. Bu komut, uçuş sistemlerinin belirli işlevlerini devre dışı bırakabilir. Örneğin uçuş yazılımı, savaş yetenekleri veya silah sistemleri gibi kritik unsurları etkileyebilir.
Kontrolün kaybı: Eğer kill switch devreye girerse, uçak belirli işlevlerini kaybedebilir ya da güvenli bir şekilde yere inmek için uyarılar verebilir. Bazı raporlarda, kill switch’in uçuş kontrol sistemlerini etkileyerek uçağın performansını sınırlayabileceği ya da uçağın güvenli bir şekilde kontrol altına alınmasını sağlayabileceği belirtiliyor.
Kill Switch'in tartışmalı yönleri
Siber güvenlik ve hükümet müdahalesi: Eğer bir ülke, F-35'lerin kontrolünü kaybetse ve uçak düşman bir ülkenin eline geçse, bu tür uzaktan kontrol mekanizmalarının kullanılabilirliği büyük bir güvenlik garantisi oluşturabilir.
Bağımsızlık ve güvenlik: F-35’in, üretici ülke tarafından uzaktan kontrol edilebilir olması, uçuş sırasında pilotlar açısından bir güvenlik kaygısı yaratabilir. Birçok uzman, bu tür sistemlerin uçakların güvenliğini ve kontrolünü tehlikeye atabileceği konusunda endişelidir.
Politik ve stratejik yönler: F-35 gibi kritik teknolojilerin, bir ülkenin savunma stratejisine doğrudan müdahale edebilecek uzaktan kill switch mekanizmalarına sahip olması, stratejik açıdan tartışmalıdır. Çünkü, bu tür bir müdahale, müttefiklerin güvenliğini riske atabilir.
Sonuç
F-35 uçaklarında kill switch özelliği, aslında uçakların uzaktan kontrol edilebilmesi ve güvenlik sağlanması adına tasarlanmış bir mekanizmadır. Ancak, bu sistemlerin ne kadar etkin çalıştığı ve uygulandığı konusunda hala bazı belirsizlikler vardır. Uçağın güvenliğini sağlamak için tasarlanmış olsa da kill switch'in kullanımının siber güvenlik riskleri, politik etkiler ve stratejik güvenlik açısından bazı önemli endişeleri beraberinde getirdiği de unutulmamalıdır.
Avrupa’da F-35 paniği ve Kill Switch
F-35 uçaklarına dair tartışmaların ardı arkası gelmiyor. Şimdi de The Telegraph Avrupa ülkelerine satılan F-35 uçaklarının uzaktan ‘Kill Switch’ mekanizması yoluyla kullanım dışı bırakılma ihtimaline dair bir yazı kaleme aldı.
Konu daha çok Alman siyasilerce dile getirilse de birçok Avrupa ülkesi söz konusu sistemlerin bu mekanizma yoluyla etkisiz hale getirilmesi durumunda bunun ülke güvenliklerine menfi tesiri olabileceği konusunda hemfikirler.
‘ABD tarafından sağlanan her türden sistem ve silahın, F-35 uçaklarında olduğu gibi istenildiğinde devre dışı bırakılabilme ihtimali nedir?’ sorusunun açık ve net bir cevabı şu an için olmasa da her türden yazılım, görev verilerinin bulunduğu müşterek kullanımdaki dosyalar ve teknik destek paketlerinin tedarikinde bu soruların cevabı aranmalıdır.
Trump’ın göreve gelmesiyle birlikte Avrupa’da oluşan güvensizlik sendromu savunma ve güvenlik konularını şimdilerde daha da ön plana çıkartmışa benziyor. İşte bu yazının kaleme alındığı saatlerde Türkiye’ye karşı zaman zaman oldukça sert beyanlar veren Polonya Başbakanı, bu savunma açıklarına dair istişareler yapmak maksadıyla Türkiye’de bulunuyor.
Nedir bu ‘Kill Switch’ ve nasıl çalışır?
Kill switch, aslında güvenlik ve emniyet maksatlı geliştirilmiş bir özellik. Böylece bir sistemin çalışmasını durduran, kapatan veya devre dışı bırakan bir acil durum önlemi dersek bu mekanizmanın çerçevesini çizmiş oluruz.
F-35 gibi ileri teknolojiye sahip savaş uçakları, son derece karmaşık ve güvenlik açısından kritik sistemlere sahip olan platformlardır. Bu yüzden F-35'in uçuş kontrol yazılımlarında, uçakla ilgili çeşitli güvenlik önlemleri ve uzaktan kontrol sistemleri bulunur. ‘Kill switch’ bu bağlamda, uçağın kullanımını engellemek veya kontrolünü kaybettirmek amacıyla entegre edilen bir mekanizma olarak dizayn edilmiş olabilir.
Bu özellik, uçak üreticisi tarafından uçak üzerindeki kritik sistemlerin uzaktan kapanmasını sağlamak veya uçağın kontrolünü kaybettirmek amacıyla kullanılabilir.
O zaman bu mekanizma nerelerde ya da hangi parçalar üzerinde bulunabilir ve hangi maksatlarla kullanılabilir?
Uçuş kontrol yazılımı üzerinden engelleme
Eğer uçak bir tehdit altındaysa ya da uçağın güvenliği riske girerse, uçakla ilgili kritik işlevlerin uzaktan kapatılmasına bu özellik imkân sağlayabilir. Bu, uçağın uçuş kontrol sistemlerini devre dışı bırakabilir veya uçağın sistemlerine müdahale edebilir.
Kritik sistemlere müdahale
ABD hükümetinin uçağı üreten şirketle yaptığı anlaşmalar ve uçak üzerindeki yazılım güncellemeleri ile bazı kilit bileşenlerin uzaktan kontrol edilmesi sağlanabilir. Maalesef bu konuya dair ABD dışında bilgi sahibi herhangi bir ülke ya da ABD dışındaki üretici firmanın olmadığı bir hakikattir.
Bu sitem nasıl çalışır?
Amacım sizleri teknik detaya boğmak olmasa da kabaca bu mekanizmanın çalışma prensibi şu şekildedir.
Veri bağlantısı: Uçağın uçuş sistemleri ve yazılımı, yer istasyonlarına ya da kontrol merkezlerine sürekli olarak veri iletimi yapar. Bu bağlamda, uçuş sırasında bazı kritik parametreler veya güvenlik tehditleri fark edildiğinde, yer merkezinden bir sinyal gönderilerek bu işlem yapılabilir.
Sinyal gönderme ve engelleme: Uçaktaki kill switch, kontrol merkezinden gelen bir komutla aktive olabilir. Bu komut, uçuş sistemlerinin belirli işlevlerini devre dışı bırakabilir. Örneğin uçuş yazılımı, savaş yetenekleri veya silah sistemleri gibi kritik unsurları etkileyebilir.
Kontrolün kaybı: Eğer kill switch devreye girerse, uçak belirli işlevlerini kaybedebilir ya da güvenli bir şekilde yere inmek için uyarılar verebilir. Bazı raporlarda, kill switch’in uçuş kontrol sistemlerini etkileyerek uçağın performansını sınırlayabileceği ya da uçağın güvenli bir şekilde kontrol altına alınmasını sağlayabileceği belirtiliyor.
Kill Switch'in tartışmalı yönleri
Siber güvenlik ve hükümet müdahalesi: Eğer bir ülke, F-35'lerin kontrolünü kaybetse ve uçak düşman bir ülkenin eline geçse, bu tür uzaktan kontrol mekanizmalarının kullanılabilirliği büyük bir güvenlik garantisi oluşturabilir.
Bağımsızlık ve güvenlik: F-35’in, üretici ülke tarafından uzaktan kontrol edilebilir olması, uçuş sırasında pilotlar açısından bir güvenlik kaygısı yaratabilir. Birçok uzman, bu tür sistemlerin uçakların güvenliğini ve kontrolünü tehlikeye atabileceği konusunda endişelidir.
Politik ve stratejik yönler: F-35 gibi kritik teknolojilerin, bir ülkenin savunma stratejisine doğrudan müdahale edebilecek uzaktan kill switch mekanizmalarına sahip olması, stratejik açıdan tartışmalıdır. Çünkü, bu tür bir müdahale, müttefiklerin güvenliğini riske atabilir.
Sonuç
F-35 uçaklarında kill switch özelliği, aslında uçakların uzaktan kontrol edilebilmesi ve güvenlik sağlanması adına tasarlanmış bir mekanizmadır. Ancak, bu sistemlerin ne kadar etkin çalıştığı ve uygulandığı konusunda hala bazı belirsizlikler vardır. Uçağın güvenliğini sağlamak için tasarlanmış olsa da kill switch'in kullanımının siber güvenlik riskleri, politik etkiler ve stratejik güvenlik açısından bazı önemli endişeleri beraberinde getirdiği de unutulmamalıdır.
Devamını Oku
13 Mart 2025 Perşembe - 07:19
Kanlı ya da kansız
Türkiye, PKK terör örgütünün sözde ateşkes ilan etmesi gibi Türk Devleti’nin asla kabul etmeyeceği söylemlere bir paye vermeksizin terörle mücadelede elini tetikten, gözünü budaktan esirgemeden mücadelesine devam ediyor.
1 Ocak ve 5 Mart 2025 tarihleri arasında geçen iki aylık süre zarfında Irak ve Suriye’de gerçekleştirilen harekatlarda toplam 478 terörist etkisiz hale getirildi. Bu yazının kaleme alındığı son bir hafta içinde etkisiz hale getirilen terörist sayısı 26 olarak açıklandı.
Bu rakamlara MİT tarafından etkisiz hale getirilen renkli kategorideki teröristler dahil değil.
Tüm bu rakamlar da bize gösteriyor ki İmralı’daki PKK terör örgütü elebaşısının ‘örgütü derhal lağvedin’ açıklaması devlet indinde ikinci bir çözüm süreci olarak telakki edilmiyor ve edilmeyecek. MSB kaynakları basına yönelik yaptıkları en son bilgilendirmede de terör örgütü ile hiçbir şekilde pazarlık yapılmadan mücadelenin sürdürüleceğini açıkladı.
Buna ilaveten MSB kaynakları ‘örgütün ömrünü doldurduğunu ve kendisini feshetmekten başka çaresinin olmadığını’ tekrarladı.
Bu şartlarda elbette terör örgütünün farklı merkezlerindeki elebaşılarından kuyruğu dik tutma adına bazı söylemler gelmeye devam edecektir.
Yenildik ve silah bırakıyoruz diyemeyecekleri az çok beklenen bir durumdu ama hala laf kalabalığı ile kamuoyunu yanıltmaya yönelik açıklamalar da devam ediyor. Bu kapsamda daha şimdiden ‘çağrı yapıldı, Öcalan umut hakkını kullansın’ gibi kabul edilmesi mümkün olmayan cümleler sarf ediliyor. Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘kimseye af falan yok, terörle mücadele asla durmayacak’ diye açık açık defalarca dile getirdi.
Tüm bu manzara açıkça ortada olmasına rağmen, 28 Mayıs 2023 tarihindeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Irak ve Suriye’den askeri ve MİT’i çıkartacağını ve Avrupa yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın tamamını şerhsiz bir şekilde kabul edeceğini defalarca deklare eden Kemal Kılıçdaroğlu’nun arkasında saf tutanların bugün terör üzerinden manipülatif açıklamalar yapması sizlere inandırıcı geliyor mu?
CHP’nin İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun SİHA’lar JİTEM rolünü üstlendi lafına sahip çıkanlar şimdi terörle mücadelede devletin Öcalan’dan medet umduğu tezviratına neden sarılıyor?
Oysa devlet şartsız şurtsuz terörle mücadelesine devam ediyor ve örgütü yurt dışında da kıpırdayamaz hale getirmeye devam ediyor.
Çünkü terörle mücadele konusunda bugüne kadar ortaya koydukları kapsamlı bir güvenlik siyasetinden ziyade, terör örgütünün siyasi uzantısı ile oy eksenli birliktelik oluşturan muhalefetin elinde kullanabileceği bir oyuncağın tarihin çöplüğüne atılması gibi bir tehlike var ve muhalefetin borazanı niteliğindeki kelambazlar gerdan kıra kıra bu konuyu eğip bükerek halka izah etmeye devam ediyorlar.
Hükümetin sanırım bu manipülatif açıklamalara net argümanlar ile karşılık vermesinin ne kadar elzem olduğunu bir kez daha böylelikle anlıyoruz.
Heybedeki turp: YPG
Yukarıda çerçevesini çizdiğim terör örgütünün silah bırakarak kendisini lağvetmesi hususunda heybedeki en önemli turp, terör örgütünün diğer kolu YPG’dir. Anlaşılan o ki YPG yanılmadığımız gibi bölgedeki sosyoloji ile de inatlaşma pahasına silah bırakma niyetinde değildir.
Elebaşı Ferit Abdi Şahin yaptığı açıklamada İsrail başta tüm ülkelerden destek beklediklerini söylüyor.
YPG hem sahadaki Kürtlerin temsilcisi değil hem de Suriye nüfusu içindeki varlığı yüzde sekizi aşmayan Kürt nüfusuyla Suriye coğrafyasının yüzde 30’undan daha fazla bir alanını işgal ederek kontrol etme derdinde.
Suriye yönetiminin YPG’ye yönelmemesi için İsrail, İran ile birlikte sürekli farklı noktalarda asayiş sorunları üretiyor. En son Dürziler üzerinden kendisine bir koruyucu ülke payesi yükleyen İsrail’e en anlamlı cevap yine Dürzi topluluğun en önemli isimlerinden Velid Canpolat üzerinden geldi.
Canpolat ve Suriye Dürzileri’nin sözcüsü kısaca kaderlerinin Şam ile birlikte olduğunu ve Netenyahu’nun kendilerini korumakla memur olmadığını bir kez daha dillendirdiler. Canpolat ayrıca altını kalın kalın çizerek İsrail’in bölgedeki tüm etnik ve mezhebi ayrılıkları kendi çıkarları için kullandığını da söyledi. Suriye yönetimi de Dürzilerin hiçbir hakkına dokunulmayacağını göstererek Ceramanah semtindeki İsrail destekli ayrılıkçılara yönelik operasyonu başlattılar.
Türkiye kendi göbeğini kesecektir
Şayet YPG sırtını İsrail başta olmak üzere birçok ülkeye dayayarak silah bırakmama kararında ısrarcı olursa o silahlar elinden zorla alınacaktır.
Bu saatten sonra konu, bölge ve dünyadaki siyasi ve askeri konjonktürün konusudur ve bugün ya da yarın bu terörist yapıya o coğrafyaya daha fazla kuduz mikrobu bulaştırmaması için mutlaka el atılacaktır.
Devamını Oku
06 Mart 2025 Perşembe - 11:22
Hasta adam: Avrupa
ABD Başkanı Trump’ın göreve gelmesiyle Avrupa güvenlik krizini iliklerine kadar hissetmeye başladı. Bir taraftan ABD’nin Avrupa’ya yönelik güvenlik garantilerini tartışmaya açması, diğer taraftan Avrupa’da hissedilen ekonomik sorunlar ve bunların eşliğinde gelişen aşırı sağ, Avrupa’yı istikrarsız bir sürece doğru çekmeye devam ediyor.
İstikrarsız süreç derken Ortadoğu’da yaşadığımız cinsten bir istikrarsızlık süreci değil kastettiğim lakin Pandora’nın kapağı bir açılırsa neler olabileceğine tarihsel şahitliklerimiz var.
Buraya nasıl gelindi?
Avrupa, II. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte ABD’nin güvenlik şemsiyesi altına girdi ve yeniden inşa süreçleri başladı. Bu esnada tüm Avrupa, ABD’nin finans desteği ile yeniden inşa edildi. Türkiye ve Yunanistan’ın 1952 yılında NATO üyesi olmasıyla birlikte Sovyet askeri gücünün Avrupa’ya odaklanmasının önüne geçilmiş oldu. Bu durum Avrupa’yı güvenlik zaviyesinden oldukça rahatlatmış ve güvenlik risklerini dağıtmıştı.
Savaşın sona ermesinden günümüze kadar geçen yaklaşık 75 senelik periyotta Avrupa, savunmaya kaynak harcamak yerine bu parayı alt yapı ve toplumun refahı için kullanarak bugünlere kadar geldi. Bu durum, Avrupa’nın savunma ve güvenlik ile ilgili reflekslerini tereddütsüz zayıflattı.
Evet, Avrupa hala savunma sanayi ve yüksek teknoloji konusunda çok müstesna yere sahip bir konumdadır lakin Avrupa’nın güvenliğine dair konular sadece yüksek teknoloji kapasitesine sahip olmakla halledilecek noktanın ötesindedir.
Avrupa harp edebilme yeteneklerini yitirdi
Geçtiğimiz günlerde İngiliz yetkililerinin ‘Ukrayna cephesine ihtiyaç olursa asker de gönderebiliriz’ açıklamalarına, Trump’ın eski Güvenlik Danışmanı McMaster’dan tokat gibi bir cevap geldi.
McMaster; İngiltere Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki asker sayısının, ABD Deniz Piyade askerlerinden daha az olduğunun altını çizdi.
McMaster ayrıca İngiltere’nin mühimmat ve uzun menzilli füze stoklarının Ukrayna’da bir mücadele için yetersiz olduğunu duyurdu.
Avrupa’nın en büyük ordusuna sahip Fransa’nın 2013 yılında Mali’ye yaptığı askeri harekatın dahi bizzat ABD desteği ile mümkün olduğu, ABD hava lojistik desteği olmadan Fransa’nın böylesi bir harekâtı asla yapamayacağı uzmanlar tarafından uzun zamandan bu yana dillendirildiğini de hatırlatmak isterim.
Almanya’nın savunma gücü ne durumda?
Almanya’da yapılan araştırmaya göre, Alman ordusunun mevcut tedarik hızıyla savaş uçağı, savaş tankı, topçu obüs stoklarının olması gereken rakamlara ulaşmasının uzun yıllar alacağı belirtildi.
Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü tarafından hazırlanan raporda ‘Avrupa ve Almanya’nın Rusya’ya karşı yavaş silahlanması’ ele alındı. Raporda, Almanya’nın Rus tehdidine karşı çok yavaş silahlandığına işaret edildi, Almanya ve Rusya’nın askeri kapasiteleri arasındaki farkın açılmaya devam ettiği vurgulandı.
Rapora göre, Rusya’dan gelen mevcut tehdit göz önünde bulundurulduğunda, hükümet tarafından savunma için yapılan harcamaların tamamen yetersiz olduğu ve buna mevcut tedarik hızı da eklendiğinde Almanya’nın 20 yıl öncesinin askeri stoklarına ulaşmasının neredeyse 100 yıl süreceği kaydedildi.
Alman ordusunun mevcut tedarik hızıyla 2004 yılı savaş uçağı stoklarına yaklaşık 15 yılda, savaş tankı stoklarına yaklaşık 40 yılda ve topçu obüs stoklarına ise neredeyse 100 yılda ulaşabileceği ifade edildi.
Örneğin, Almanya 2004 yılında 423 savaş uçağına sahipken bu sayı 2021’de 226’ya düştü. Son 2 yıldaki sipariş hızına göre tekrar 2004’teki rakama ulaşılması 2038 yılında mümkün olabilecek.
Ukrayna savaşından bu yana Rusya’nın önemli silah sistemlerinin üretim kapasitelerini büyük ölçüde artırmayı başardığına dikkati çekilen raporda, Rusların uzun menzilli hava savunma sistemleri üretimini 2 katına, tank üretimini ise 3 katına çıkardığı ifade edildi.
Rusya’nın modern savaş sistemleri konusunda da önemli ilerlemeler kaydettiği, insansız hava araçları kapasitesini 6 kattan fazla artırdığı vurgulanan raporda, Rusya’nın tahrip gücü yüksek ve savunulması neredeyse imkânsız süpersonik füzeleri nedeniyle NATO için yüksek bir güvenlik riski oluşturduğu aktarıldı.
Bu sorun nasıl aşılacak?
75 senede gelinen durumun bugünden yarına düzelmesi oldukça güç.
Her ne kadar Avrupalı liderler ortak bir masa etrafında toplanıp savunma kapasitelerini arttırarak ABD’den stratejik bir kopuşa hazırlanmak gerektiği konusunu dillendirseler de bunu hayata geçirmek de o kadar kolay değil.
Masada Fransa’nın oynamak istediği rol ile, Almanya’nın bu duruma yönelik bakışı, İtalya’nın ve Macaristan’ın vizyonu hep birbirinden kopuk durumda.
Buna rağmen elbette bir noktada buluşmak imkânsız değil ama Avrupa’daki iktisadi durgunluk ve sermayenin Güney Doğu Asya’ya akışı devam ettiği sürece yaşlı Avrupa’nın hastalığı ilerlemeye devam edecek.
Devamını Oku
28 Şubat 2025 Cuma - 08:06
Merkezi idareden gelen parayla ağalık yapmak
Bir taraftan şehirlerimiz her noktasından dökülmeye devam ederken, diğer yandan algılar ile yola devam etme konusundaki azimleri takdire şayan desem mübalağa sayılmaz, sayılmamalı.
Zaten ortada ‘bu da benim başarım’ diyerek övünebilecekleri tek bir dikili taşları yok ama kent uzlaşısı adı verdikleri oluşumlar ile ya da gerçekler ile alakası olmayan algılar ile vatandaşı etkilemeye devam ediyorlar.
Ediyorlar etmesine de bu hamur daha ne kadar su çeker?
İşte burası büyük bir muamma zira büyük kentlerimizin tamamı yaşayan organizmalar ve bugün yapılmayan bir yatırımı yarın beş misli bedeller ödeyerek yapmak zorunda kalıyorsunuz. Ne İstanbul ne de Ankara’da temiz içme suyu getirmek maksadıyla tek kuruşluk bir yatırım yapılmadı lakin pekâlâ ideolojik kutuplaşmalar ve algılar ile konuyu topluma yedirmekten asla vazgeçmiyorlar.
Algı konusunda Ankara’da yaşadıklarımız belki de İstanbul’a rahmet okutacak cinsten.
Mesela 2019 seçimlerinden evvel sürekli olarak burun kıvırdıkları Kızılırmak suyunu altı seneden bu yana Ankaralılara afiyetle içirmeye devam ediyorlar.
Şahsen benim o zaman da Kızılırmak projesine desteğim vardı bugün de var lakin o günlerde her gün Kızılırmak suyu üzerinden ortalığı ayağa kaldıranların bugün dillerinin lal olması anlaşılır gibi değil.
Madem Ankara’dan başladık o zaman Ankara üzerinden devam edelim.
Beş yıl içerisinde tek bir kuruş kredi çekmeden Ankara’ya 84 kilometre metro sözü verenler, yedi senede yedi metre metro inşaatı yapamadılar ama işin algısını muazzam yaptılar.
Onun yerine milyon milyonluk çalgı çengi işleri yaptılar, adrese teslim sayısız ihale yapmalarına rağmen tüm Ankara’yı ‘ihaleleri internet üzerinden yayınlıyoruz’ diye algıya boğdular. 31 Mart seçimleri öncesi bu konuda İYİ Parti adayı Cengiz Topel Yıldırım’ın suallerinin bir tanesini dahi cevaplayamadılar.
Bırakın metro inşa etmeyi, kendilerine pırıl pırıl teslim edilmiş metroların merdivenlerini işletemediler, tuvaletlerini kapattılar.
Ankara’daki metro istasyonlarının hemen hemen tamamında bazı yürüyen merdivenler tam altı senedir farklı yerlerde arıza yapıyor.
‘Bunda ne var ki arıza olur ve onarılır’ dediğinizi duyar gibiyim lakin öyle olmuyor.
Hemen arızalı merdivenin önüne bir tabela koyuyorlar ve tabelada aynen şu cümleler yazıyor: ‘Söz konusu arızanın giderilmesi için gereken yedek parça yurt dışından tedarik edildiğinden, tedarik süresi 6 ya da 8 hafta sürmektedir. Verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz. Büyükşehir Belediyesi çalışıyor.’
Yani pek maharetli belediye başkanımız özetle ‘yürüyen merdiven yerli değil, yurt dışından getirilerek kurulmuş, malzeme tedariği de iki ay sürüyor. Hep bizden öncekilerin yanlış işleri’ mesajı veriyor.
Açıkçası bu türden algılara kanmaya hazır önemli bir kitleleri de var.
Kimse size sormuyor mu ‘Yahu aynı yürüyen merdivenler AVM’lerde arıza yaptığında neden iki ay beklenmiyor ya da İstanbul Havalimanından yılda 100 milyon insan gelip geçiyor, neden aynı algı tabelaları havalimanının yürüyen merdivenlerinde yok?’
Veya THY ile bir ülkeden başka bir ülkeye uçacaksınız, tam uçağa binmek üzeresiniz şöyle bir tabela ile karşılaşıyorsunuz ‘Sayın yolcumuz uçağımız arızalanmıştır, söz konusu uçak ABD yapımı olduğundan tedarik edilecek yedek parça için ihtiyaç duyulan süre üç aydır, siz gidin üç ay sonra gelin’
Merak ediyorum insanları bu kadar ahmak yerine koyarken, kendinizin düştüğü durumu hiç düşünmüyor musunuz?
Ankara’nın çok değerli başkanı 31 Mart seçimleri öncesinde bir tane körüklü otobüsün fotosunu paylaşıp altına da şunu yazabilmişti: ‘Yenikent ile Ulus arasında metrobüs deneme seferleri başlamıştır’
Ankara’da yaşayan birisi olarak çok heyecanlandım ve vardım gittim olayın geçtiği semte ama heyhat ortada ne metrobüs var ne de böyle bir çalışma.
Ya ne var?
Almışlar bir tane körüklü otobüsü, bu otobüse Yenikent’ten Ulus’a normal trafik içinden sefer yaptırıyorlar. Lakin bu haberi sorgusuzca gazetesine ve ekranına taşıyan koca koca kanallar bu haberi ne karşılığında ekranlarına ve sayfalarına taşıyabildiler merak ediyorum.
Merak ediyorum zira körüklü otobüs ayrı bir şey, metrobüs ayrı bir şey. Şayet bu ayrımı bilmeden bu haberleri yapıyorlarsa en temel kavramların farkını idrak edemeyecek medya organlarının itibarı ayağımızın altındadır, biliyorlar ama işler duygusal saikler ile ele alınıyorsa bu daha rezilce bir konu.
Ne oldu şimdi o deneme seferi yapan körüklü otobüsünüz?
O da ortada yok.
Sayın Yavaş şimdi çıkmış kameralar karşısına ‘asıl gündemimiz geçim sıkıntısı çeken halk ve sosyal yardımlara belediye olarak devam edeceğiz’ diyor.
Peki, sosyal yardımları bir kaynak oluşturup mu yapıyorsun yoksa merkezi idareden aldığın pay ile mi?
Ne fark eder demeyin çok şey fark eder.
Kendinizin bir kaynak yaratmadığınızı sattığınız belediye arsalarından biliyoruz.
Merkezi idareden aldıklarınızla çorba kazanı kaynatıp, poz vererek bu işi çözebiliyorsanız merkezi idare o parayı size vermez kendisi bu parayı dağıtır ve yoksulluğun azalmasına kendisi katkı sunar.
Merkezi idareden aldığı para ile ağalık yapmak tam buna denir.
Oysa o paralar bizim adımıza size belediye hizmeti almamız için tahsis edildi. Mesele hazır size gelen parayı dağıtmak olsaydı, hükümet size döner ‘madem bu parayı belediyecilik hizmeti için kullanmayacaksın, o zaman bu parayı ben kendim dağıtırım, merkezi idareden verilen parayla da sana ağalık yaptırtmam’ derdi.
Yazı uzar gider ama algıların hakikati boğmasına göz yumarsak yaşanmaz şehirler gerçeği ile karşı karşıya kalmamıza ramak var. Şimdiden şehirlerde insanların yaşamları göz göre göre cehenneme dönüştü, asıl gelecek yıllarda görün.
Devamını Oku
08 Şubat 2025 Cumartesi - 09:45
Avrupa’da F-35 paniği ve Kill Switch
F-35 uçaklarına dair tartışmaların ardı arkası gelmiyor. Şimdi de The Telegraph Avrupa ülkelerine satılan F-35 uçaklarının uzaktan ‘Kill Switch’ mekanizması yoluyla kullanım dışı bırakılma ihtimaline dair bir yazı kaleme aldı.
Konu daha çok Alman siyasilerce dile getirilse de birçok Avrupa ülkesi söz konusu sistemlerin bu mekanizma yoluyla etkisiz hale getirilmesi durumunda bunun ülke güvenliklerine menfi tesiri olabileceği konusunda hemfikirler.
‘ABD tarafından sağlanan her türden sistem ve silahın, F-35 uçaklarında olduğu gibi istenildiğinde devre dışı bırakılabilme ihtimali nedir?’ sorusunun açık ve net bir cevabı şu an için olmasa da her türden yazılım, görev verilerinin bulunduğu müşterek kullanımdaki dosyalar ve teknik destek paketlerinin tedarikinde bu soruların cevabı aranmalıdır.
Trump’ın göreve gelmesiyle birlikte Avrupa’da oluşan güvensizlik sendromu savunma ve güvenlik konularını şimdilerde daha da ön plana çıkartmışa benziyor. İşte bu yazının kaleme alındığı saatlerde Türkiye’ye karşı zaman zaman oldukça sert beyanlar veren Polonya Başbakanı, bu savunma açıklarına dair istişareler yapmak maksadıyla Türkiye’de bulunuyor.
Nedir bu ‘Kill Switch’ ve nasıl çalışır?
Kill switch, aslında güvenlik ve emniyet maksatlı geliştirilmiş bir özellik. Böylece bir sistemin çalışmasını durduran, kapatan veya devre dışı bırakan bir acil durum önlemi dersek bu mekanizmanın çerçevesini çizmiş oluruz.
F-35 gibi ileri teknolojiye sahip savaş uçakları, son derece karmaşık ve güvenlik açısından kritik sistemlere sahip olan platformlardır. Bu yüzden F-35'in uçuş kontrol yazılımlarında, uçakla ilgili çeşitli güvenlik önlemleri ve uzaktan kontrol sistemleri bulunur. ‘Kill switch’ bu bağlamda, uçağın kullanımını engellemek veya kontrolünü kaybettirmek amacıyla entegre edilen bir mekanizma olarak dizayn edilmiş olabilir.
Bu özellik, uçak üreticisi tarafından uçak üzerindeki kritik sistemlerin uzaktan kapanmasını sağlamak veya uçağın kontrolünü kaybettirmek amacıyla kullanılabilir.
O zaman bu mekanizma nerelerde ya da hangi parçalar üzerinde bulunabilir ve hangi maksatlarla kullanılabilir?
Uçuş kontrol yazılımı üzerinden engelleme
Eğer uçak bir tehdit altındaysa ya da uçağın güvenliği riske girerse, uçakla ilgili kritik işlevlerin uzaktan kapatılmasına bu özellik imkân sağlayabilir. Bu, uçağın uçuş kontrol sistemlerini devre dışı bırakabilir veya uçağın sistemlerine müdahale edebilir.
Kritik sistemlere müdahale
ABD hükümetinin uçağı üreten şirketle yaptığı anlaşmalar ve uçak üzerindeki yazılım güncellemeleri ile bazı kilit bileşenlerin uzaktan kontrol edilmesi sağlanabilir. Maalesef bu konuya dair ABD dışında bilgi sahibi herhangi bir ülke ya da ABD dışındaki üretici firmanın olmadığı bir hakikattir.
Bu sitem nasıl çalışır?
Amacım sizleri teknik detaya boğmak olmasa da kabaca bu mekanizmanın çalışma prensibi şu şekildedir.
Veri bağlantısı: Uçağın uçuş sistemleri ve yazılımı, yer istasyonlarına ya da kontrol merkezlerine sürekli olarak veri iletimi yapar. Bu bağlamda, uçuş sırasında bazı kritik parametreler veya güvenlik tehditleri fark edildiğinde, yer merkezinden bir sinyal gönderilerek bu işlem yapılabilir.
Sinyal gönderme ve engelleme: Uçaktaki kill switch, kontrol merkezinden gelen bir komutla aktive olabilir. Bu komut, uçuş sistemlerinin belirli işlevlerini devre dışı bırakabilir. Örneğin uçuş yazılımı, savaş yetenekleri veya silah sistemleri gibi kritik unsurları etkileyebilir.
Kontrolün kaybı: Eğer kill switch devreye girerse, uçak belirli işlevlerini kaybedebilir ya da güvenli bir şekilde yere inmek için uyarılar verebilir. Bazı raporlarda, kill switch’in uçuş kontrol sistemlerini etkileyerek uçağın performansını sınırlayabileceği ya da uçağın güvenli bir şekilde kontrol altına alınmasını sağlayabileceği belirtiliyor.
Kill Switch'in tartışmalı yönleri
Siber güvenlik ve hükümet müdahalesi: Eğer bir ülke, F-35'lerin kontrolünü kaybetse ve uçak düşman bir ülkenin eline geçse, bu tür uzaktan kontrol mekanizmalarının kullanılabilirliği büyük bir güvenlik garantisi oluşturabilir.
Bağımsızlık ve güvenlik: F-35’in, üretici ülke tarafından uzaktan kontrol edilebilir olması, uçuş sırasında pilotlar açısından bir güvenlik kaygısı yaratabilir. Birçok uzman, bu tür sistemlerin uçakların güvenliğini ve kontrolünü tehlikeye atabileceği konusunda endişelidir.
Politik ve stratejik yönler: F-35 gibi kritik teknolojilerin, bir ülkenin savunma stratejisine doğrudan müdahale edebilecek uzaktan kill switch mekanizmalarına sahip olması, stratejik açıdan tartışmalıdır. Çünkü, bu tür bir müdahale, müttefiklerin güvenliğini riske atabilir.
Sonuç
F-35 uçaklarında kill switch özelliği, aslında uçakların uzaktan kontrol edilebilmesi ve güvenlik sağlanması adına tasarlanmış bir mekanizmadır. Ancak, bu sistemlerin ne kadar etkin çalıştığı ve uygulandığı konusunda hala bazı belirsizlikler vardır. Uçağın güvenliğini sağlamak için tasarlanmış olsa da kill switch'in kullanımının siber güvenlik riskleri, politik etkiler ve stratejik güvenlik açısından bazı önemli endişeleri beraberinde getirdiği de unutulmamalıdır.
Devamını Oku
13 Mart 2025 Perşembe - 07:19
Kanlı ya da kansız
Türkiye, PKK terör örgütünün sözde ateşkes ilan etmesi gibi Türk Devleti’nin asla kabul etmeyeceği söylemlere bir paye vermeksizin terörle mücadelede elini tetikten, gözünü budaktan esirgemeden mücadelesine devam ediyor.
1 Ocak ve 5 Mart 2025 tarihleri arasında geçen iki aylık süre zarfında Irak ve Suriye’de gerçekleştirilen harekatlarda toplam 478 terörist etkisiz hale getirildi. Bu yazının kaleme alındığı son bir hafta içinde etkisiz hale getirilen terörist sayısı 26 olarak açıklandı.
Bu rakamlara MİT tarafından etkisiz hale getirilen renkli kategorideki teröristler dahil değil.
Tüm bu rakamlar da bize gösteriyor ki İmralı’daki PKK terör örgütü elebaşısının ‘örgütü derhal lağvedin’ açıklaması devlet indinde ikinci bir çözüm süreci olarak telakki edilmiyor ve edilmeyecek. MSB kaynakları basına yönelik yaptıkları en son bilgilendirmede de terör örgütü ile hiçbir şekilde pazarlık yapılmadan mücadelenin sürdürüleceğini açıkladı.
Buna ilaveten MSB kaynakları ‘örgütün ömrünü doldurduğunu ve kendisini feshetmekten başka çaresinin olmadığını’ tekrarladı.
Bu şartlarda elbette terör örgütünün farklı merkezlerindeki elebaşılarından kuyruğu dik tutma adına bazı söylemler gelmeye devam edecektir.
Yenildik ve silah bırakıyoruz diyemeyecekleri az çok beklenen bir durumdu ama hala laf kalabalığı ile kamuoyunu yanıltmaya yönelik açıklamalar da devam ediyor. Bu kapsamda daha şimdiden ‘çağrı yapıldı, Öcalan umut hakkını kullansın’ gibi kabul edilmesi mümkün olmayan cümleler sarf ediliyor. Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘kimseye af falan yok, terörle mücadele asla durmayacak’ diye açık açık defalarca dile getirdi.
Tüm bu manzara açıkça ortada olmasına rağmen, 28 Mayıs 2023 tarihindeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Irak ve Suriye’den askeri ve MİT’i çıkartacağını ve Avrupa yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın tamamını şerhsiz bir şekilde kabul edeceğini defalarca deklare eden Kemal Kılıçdaroğlu’nun arkasında saf tutanların bugün terör üzerinden manipülatif açıklamalar yapması sizlere inandırıcı geliyor mu?
CHP’nin İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun SİHA’lar JİTEM rolünü üstlendi lafına sahip çıkanlar şimdi terörle mücadelede devletin Öcalan’dan medet umduğu tezviratına neden sarılıyor?
Oysa devlet şartsız şurtsuz terörle mücadelesine devam ediyor ve örgütü yurt dışında da kıpırdayamaz hale getirmeye devam ediyor.
Çünkü terörle mücadele konusunda bugüne kadar ortaya koydukları kapsamlı bir güvenlik siyasetinden ziyade, terör örgütünün siyasi uzantısı ile oy eksenli birliktelik oluşturan muhalefetin elinde kullanabileceği bir oyuncağın tarihin çöplüğüne atılması gibi bir tehlike var ve muhalefetin borazanı niteliğindeki kelambazlar gerdan kıra kıra bu konuyu eğip bükerek halka izah etmeye devam ediyorlar.
Hükümetin sanırım bu manipülatif açıklamalara net argümanlar ile karşılık vermesinin ne kadar elzem olduğunu bir kez daha böylelikle anlıyoruz.
Heybedeki turp: YPG
Yukarıda çerçevesini çizdiğim terör örgütünün silah bırakarak kendisini lağvetmesi hususunda heybedeki en önemli turp, terör örgütünün diğer kolu YPG’dir. Anlaşılan o ki YPG yanılmadığımız gibi bölgedeki sosyoloji ile de inatlaşma pahasına silah bırakma niyetinde değildir.
Elebaşı Ferit Abdi Şahin yaptığı açıklamada İsrail başta tüm ülkelerden destek beklediklerini söylüyor.
YPG hem sahadaki Kürtlerin temsilcisi değil hem de Suriye nüfusu içindeki varlığı yüzde sekizi aşmayan Kürt nüfusuyla Suriye coğrafyasının yüzde 30’undan daha fazla bir alanını işgal ederek kontrol etme derdinde.
Suriye yönetiminin YPG’ye yönelmemesi için İsrail, İran ile birlikte sürekli farklı noktalarda asayiş sorunları üretiyor. En son Dürziler üzerinden kendisine bir koruyucu ülke payesi yükleyen İsrail’e en anlamlı cevap yine Dürzi topluluğun en önemli isimlerinden Velid Canpolat üzerinden geldi.
Canpolat ve Suriye Dürzileri’nin sözcüsü kısaca kaderlerinin Şam ile birlikte olduğunu ve Netenyahu’nun kendilerini korumakla memur olmadığını bir kez daha dillendirdiler. Canpolat ayrıca altını kalın kalın çizerek İsrail’in bölgedeki tüm etnik ve mezhebi ayrılıkları kendi çıkarları için kullandığını da söyledi. Suriye yönetimi de Dürzilerin hiçbir hakkına dokunulmayacağını göstererek Ceramanah semtindeki İsrail destekli ayrılıkçılara yönelik operasyonu başlattılar.
Türkiye kendi göbeğini kesecektir
Şayet YPG sırtını İsrail başta olmak üzere birçok ülkeye dayayarak silah bırakmama kararında ısrarcı olursa o silahlar elinden zorla alınacaktır.
Bu saatten sonra konu, bölge ve dünyadaki siyasi ve askeri konjonktürün konusudur ve bugün ya da yarın bu terörist yapıya o coğrafyaya daha fazla kuduz mikrobu bulaştırmaması için mutlaka el atılacaktır.
Devamını Oku
06 Mart 2025 Perşembe - 11:22
Hasta adam: Avrupa
ABD Başkanı Trump’ın göreve gelmesiyle Avrupa güvenlik krizini iliklerine kadar hissetmeye başladı. Bir taraftan ABD’nin Avrupa’ya yönelik güvenlik garantilerini tartışmaya açması, diğer taraftan Avrupa’da hissedilen ekonomik sorunlar ve bunların eşliğinde gelişen aşırı sağ, Avrupa’yı istikrarsız bir sürece doğru çekmeye devam ediyor.
İstikrarsız süreç derken Ortadoğu’da yaşadığımız cinsten bir istikrarsızlık süreci değil kastettiğim lakin Pandora’nın kapağı bir açılırsa neler olabileceğine tarihsel şahitliklerimiz var.
Buraya nasıl gelindi?
Avrupa, II. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte ABD’nin güvenlik şemsiyesi altına girdi ve yeniden inşa süreçleri başladı. Bu esnada tüm Avrupa, ABD’nin finans desteği ile yeniden inşa edildi. Türkiye ve Yunanistan’ın 1952 yılında NATO üyesi olmasıyla birlikte Sovyet askeri gücünün Avrupa’ya odaklanmasının önüne geçilmiş oldu. Bu durum Avrupa’yı güvenlik zaviyesinden oldukça rahatlatmış ve güvenlik risklerini dağıtmıştı.
Savaşın sona ermesinden günümüze kadar geçen yaklaşık 75 senelik periyotta Avrupa, savunmaya kaynak harcamak yerine bu parayı alt yapı ve toplumun refahı için kullanarak bugünlere kadar geldi. Bu durum, Avrupa’nın savunma ve güvenlik ile ilgili reflekslerini tereddütsüz zayıflattı.
Evet, Avrupa hala savunma sanayi ve yüksek teknoloji konusunda çok müstesna yere sahip bir konumdadır lakin Avrupa’nın güvenliğine dair konular sadece yüksek teknoloji kapasitesine sahip olmakla halledilecek noktanın ötesindedir.
Avrupa harp edebilme yeteneklerini yitirdi
Geçtiğimiz günlerde İngiliz yetkililerinin ‘Ukrayna cephesine ihtiyaç olursa asker de gönderebiliriz’ açıklamalarına, Trump’ın eski Güvenlik Danışmanı McMaster’dan tokat gibi bir cevap geldi.
McMaster; İngiltere Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki asker sayısının, ABD Deniz Piyade askerlerinden daha az olduğunun altını çizdi.
McMaster ayrıca İngiltere’nin mühimmat ve uzun menzilli füze stoklarının Ukrayna’da bir mücadele için yetersiz olduğunu duyurdu.
Avrupa’nın en büyük ordusuna sahip Fransa’nın 2013 yılında Mali’ye yaptığı askeri harekatın dahi bizzat ABD desteği ile mümkün olduğu, ABD hava lojistik desteği olmadan Fransa’nın böylesi bir harekâtı asla yapamayacağı uzmanlar tarafından uzun zamandan bu yana dillendirildiğini de hatırlatmak isterim.
Almanya’nın savunma gücü ne durumda?
Almanya’da yapılan araştırmaya göre, Alman ordusunun mevcut tedarik hızıyla savaş uçağı, savaş tankı, topçu obüs stoklarının olması gereken rakamlara ulaşmasının uzun yıllar alacağı belirtildi.
Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü tarafından hazırlanan raporda ‘Avrupa ve Almanya’nın Rusya’ya karşı yavaş silahlanması’ ele alındı. Raporda, Almanya’nın Rus tehdidine karşı çok yavaş silahlandığına işaret edildi, Almanya ve Rusya’nın askeri kapasiteleri arasındaki farkın açılmaya devam ettiği vurgulandı.
Rapora göre, Rusya’dan gelen mevcut tehdit göz önünde bulundurulduğunda, hükümet tarafından savunma için yapılan harcamaların tamamen yetersiz olduğu ve buna mevcut tedarik hızı da eklendiğinde Almanya’nın 20 yıl öncesinin askeri stoklarına ulaşmasının neredeyse 100 yıl süreceği kaydedildi.
Alman ordusunun mevcut tedarik hızıyla 2004 yılı savaş uçağı stoklarına yaklaşık 15 yılda, savaş tankı stoklarına yaklaşık 40 yılda ve topçu obüs stoklarına ise neredeyse 100 yılda ulaşabileceği ifade edildi.
Örneğin, Almanya 2004 yılında 423 savaş uçağına sahipken bu sayı 2021’de 226’ya düştü. Son 2 yıldaki sipariş hızına göre tekrar 2004’teki rakama ulaşılması 2038 yılında mümkün olabilecek.
Ukrayna savaşından bu yana Rusya’nın önemli silah sistemlerinin üretim kapasitelerini büyük ölçüde artırmayı başardığına dikkati çekilen raporda, Rusların uzun menzilli hava savunma sistemleri üretimini 2 katına, tank üretimini ise 3 katına çıkardığı ifade edildi.
Rusya’nın modern savaş sistemleri konusunda da önemli ilerlemeler kaydettiği, insansız hava araçları kapasitesini 6 kattan fazla artırdığı vurgulanan raporda, Rusya’nın tahrip gücü yüksek ve savunulması neredeyse imkânsız süpersonik füzeleri nedeniyle NATO için yüksek bir güvenlik riski oluşturduğu aktarıldı.
Bu sorun nasıl aşılacak?
75 senede gelinen durumun bugünden yarına düzelmesi oldukça güç.
Her ne kadar Avrupalı liderler ortak bir masa etrafında toplanıp savunma kapasitelerini arttırarak ABD’den stratejik bir kopuşa hazırlanmak gerektiği konusunu dillendirseler de bunu hayata geçirmek de o kadar kolay değil.
Masada Fransa’nın oynamak istediği rol ile, Almanya’nın bu duruma yönelik bakışı, İtalya’nın ve Macaristan’ın vizyonu hep birbirinden kopuk durumda.
Buna rağmen elbette bir noktada buluşmak imkânsız değil ama Avrupa’daki iktisadi durgunluk ve sermayenin Güney Doğu Asya’ya akışı devam ettiği sürece yaşlı Avrupa’nın hastalığı ilerlemeye devam edecek.
Devamını Oku
28 Şubat 2025 Cuma - 08:06

Neden bu elveda?

Trump’ın yeni dünyası ve Avrupa

Avrupa’da F-35 paniği ve Kill Switch

Dünyada “Jeopolitik Deprem”e Karşı Türkiye’nin Cevabı: Reform ve Değişen “Büyük Strateji”

Merhaba!

Lord Palmerston’un Mirasını ve Sykes-Picot Haritası’nı Yaşatma Derneği