
Suriye'nin yeni denkleminde kazanan aktörler Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan. Kaybedenler ise İran ve Rusya. Peki, İsrail bu işin neresinde?
Son Güncelleme: 02 Mayıs 2025 Cuma - 13:17 | GDH Haber
İsrail'in Şam'a düzenlediği hava saldırısı - AA
Takvimler 8 Aralık 2024'ü gösterdiğinde, Suriye'de 13 yıllık iç savaş sona ermiş ve 61 senedir iktidarda olan Baas rejimi çökmüştü. Kazanan Suriye halkı, kaybeden ise Esad yönetimiydi.
Suriye devriminin gerçekleşmesiyle birlikte jeopolitik düzeyde kazanan ve kaybeden diğer aktörler de tartışılmaya başlandı. Hiç kuşkusuz 13 yıl boyunca Suriye muhalefetinin yanında duran ve Esad'ın zulmünden kaçan milyonlarca insanı misafir eden Türkiye, savaşın kazananlarının başında geliyordu. Türkiye ile birlikte Katar ve Suudi Arabistan'ın da Şam'daki yeni yönetimden memnun olduğu aşikar. Batılı devletler de Şam ile diyaloğa açık. Kaybedenlerin başında ise Esad'ı uzun yıllar iktidarda tutan İran ve Rusya geliyor. Peki, İsrail bu işin neresinde?
İsrail, Esad rejimi döneminde de Suriye'ye dönem dönem hava saldırıları düzenledi. Ancak Golan Tepeleri'ndeki işgaline bir meydan okumayla karşılaşmadı. Suriye'nin Türkiye ile arasının bozuk olmasını kendisi açısından memnuniyet verici bir olay olarak değerlendirdi. İran'ın Suriye'deki varlığını da İslam dünyasındaki mezhep savaşlarını tetikleyen bir unsur olarak okudu ve çok fazla rahatsız olmadı. Neticede İran, İsrail'den sonra en fazla Müslüman öldüren ülke. Hatta İran yayılmacılığı, İsrail'in saldırgan politikalarına meşru zemin oluşturmak için kullanışlı oluyordu. Ancak Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na Ahmed Eş Şaraa'nın oturması, yani Esad'ın devrilmesi tüm bu denklemin değişmesi demekti.
Esad'ın bir kargo uçağıyla Rusya'ya kaçmasının ardından İsrail'in Golan Tepeleri'ndeki işgalini genişletme ve Suriye'de yeni yerleşim yerleri inşa etme kararı geldi. Dahası İsrail, Esad rejiminin silahlarının yeni yönetime geçmemesi için askeri tesisleri de bombaladı.
Bu ortamda bazıları, Esad'ın devrilmesinin İsrail'in Suriye'yi işgalinin önünü açtığını ve aslında Şaraa yönetiminin İsrail'e yaradığını öne sürdü. Oysa gerçek bambaşkaydı. Netanyahu yönetimi, Suriye'de kazananın Türkiye olduğunu görüyor ve bunun telaşıyla bazı adımlar atıyordu.
Aradan aylar geçti ve İsrail'in Suriye planı netleşmeye başladı. İsrail, Şaraa yönetiminin devrilmesini istiyor. Ancak Suriye'ye savaş açacak güçte de değil. Zira Gazze'de savaşacak asker bulmakta zorlanan, Yemen'e saldırma işini ABD'ye ihale eden İsrail'in Suriye'de yeni bir işgale girişmesi çok da gerçekçi değil. Üstelik Suriye'deki süreç Türkiye ile savaşı da tetikleyebilir. Öyleyse İsrail, Şaraa yönetimini nasıl devirecek?
Şaraa yönetiminin Suriye'nin Filistinli gruplar için güvenli liman haline gelmesine izin verme ihtimalinden endişe duyan İsrail'in savaşı göze alamayacağı düşünüldüğünde, elindeki tek plan kaos çıkarmak. Bu çerçevede İsrail, Suriye'nin etnik ve mezhepsel fay hatlarına oynayarak ülkeyi yeni bir iç savaşa sürüklemek istiyor. Bu noktada Netanyahu yönetiminin iki grubu kullanmak istediği söylenebilir. Bunlardan ilki, terör örgütü PKK/YPG. Ancak PKK elebaşının yaptığı silah bırakma çağrısı, ABD'nin Suriye'den çekilmeye hazırlanması ve YPG'nin Şam'ın şartlarını kabul etmesi, İsrail'in YPG kozunu oynamasının da pek mümkün olmadığını gösteriyor.
İkinci seçenek ise Dürziler. Son günlerde yaşananların nedeni de bu. Netanyahu yönetimi, Suriye'de azınlık haklarına vurgu yapan ve Dürzileri koruyacaklarını belirten açıklamalarla bazı Dürzi grupları Ceramana ve Süveyda'da ayaklandırmaya çalıştı. Fakat yerel aşiretler ve güvenlik güçleri bu isyan girişimine karşı gereken tedbirleri aldı. Diğer taraftan hem Dürzi cemaatinin ileri gelenleri hem de Lübnan Dürzileri, isyancı gruplara İsrail'in oyunlarına alet olmama çağrısı yaptı. Dolayısıyla olaylara bütün Dürzilerin katılmayacağı da gün yüzüne çıktı. İsrail çuvallamıştı.
Şaraa yönetiminin sağduyulu tutumu sonucu Suriye hükümeti ile Dürzi gruplar arasında anlaşma sağlandı. Dürziler, devlet dışında hiçbir grupta silah bulunmayacağını kabul etti. Ancak anlaşmadan saatler sonra İsrail güçleri, Şam'daki Cumurbaşkanlığı Sarayı'nın yakınlarını bombaladı.
"Dürzileri korumaya kararlıyız ve durumu izliyoruz. Saldırılar tekrar başlarsa ve rejim bunu engellemezse, en sert şekilde karşılık vereceğiz." diyerek Dürzileri isyana teşvik eden İsrail Savunma Bakanı Katz, bu bombardıman için de "Başbakan ve benim talimatımızla Şam'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na düzenlenen hava saldırısı, Suriye rejimine verdiğimiz açık bir uyarı mesajıdır." dedi.
Görünen tablo şu: Gazze'de savaşacak asker bulmakta zorlanan İsrail, Suriye'yi işgal edecek cesarete sahip olmadığı için YPG ve Dürzileri kullanmak istiyor. YPG'yi kullanması, bölgedeki yeni dengeler açısından mümkün değil. Dürziler de küçük bir isyancı grup dışında İsrail'in kaos planına alet olmamaya kararlı. Buna rağmen Şam'a yapılan saldırıda olduğu gibi, çeşitli hamlelerle Netanyahu yönetimi, isyan edebilecek gruplara "arkanızdayım" mesajını vererek iç savaşı teşvik ediyor. Kısacası İsrail, Suriye'de yenilgiye mahkum bir stratejiyi uygulamaya çalışıyor.
Devamını Oku
30 Mayıs 2025 Cuma - 15:00
Devamını Oku
15 Mayıs 2025 Perşembe - 13:14
Devamını Oku
09 Mayıs 2025 Cuma - 11:54