
Ne yeterli bahçıvanı, ne vahşi ormanı budayacak alet edevatı olmadığını anlayan Avrupa Birliği, Borrell’in tavsiyesinin aksine çareyi mayından duvarlar yükseltmekte bulmuştur.
Son Güncelleme: 02 Temmuz 2025 Çarşamba - 07:00 | GDH Haber
1992’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasını davul zurna ile kutlayıp, dünyanın bir “Şirinler Köyü”ne dönüşeceği zannedilirken, yumuşama sürecinin alametlerinden biri sınırlardaki mayınların temizlenmesiydi. 1997 yılında Ottawa’da imzalanan anti-personel mayınların yasaklanması konvansiyonu ile bu süreç taçlandırıldı.
165 ülkenin taraf olduğu anlaşmaya Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya hiçbir zaman taraf olmadı. Türkiye, 2004 yılında Ottawa Konvansiyonu’nun tarafı oldu.
2015-2024 yılları arasında büyük kısmı Suriye sınırında olmak üzere 226 bin mayını imha etti. Bu mayın imha süreci iç politikada da zaman zaman eleştirilere hedef oldu.
2022 yılı Şubat ayında ikinci perdesi açılan Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından yaşanan gelişmeler, 30 yıllık küreselleşme çabasının iflas ettiğini ilan ederken, mayınların sınırlara dönüşü de 2025 yılı itibarıyla gerçekleşiyor.
Doğu Bloku’nun çöküşünün sembollerinden biri olan Berlin Duvarı’nın 1989’daki yıkılışının ardından yeni duvarın nerede yükseleceği sorusu da böylece yanıt buldu.
FİNLANDİYA’NIN KUZEYİNDEN MACAR OVASINA KADAR MAYIN DUVARI
Son 1 yıl içerisinde 3 Baltık ülkesi ile Finlandiya ve Polonya, Ottawa Konvansiyonu’ndan çekilme kararı aldı. Aynı zamanda NATO üyesi olan bu 5 ülke gelecek 3 yıl içerisinde Rusya ve Belarus ile olan sınırlarını mayınlar, tank engelleri, bunkerler, elektronik önleme sistemleri ile donatacaklar.
Polonya’nın “Doğu Kalkanı” adı altında uygulamaya koyduğu bu mayın duvarı inşası projesine Avrupa Kalkınma Bankası 1 milyar Avro finansman sağlayacak. 30 yıl boyunca modası geçmiş mayınların, yenileriyle değiştirilmesi amacıyla tezgahlandığı anlaşılan bu oyunun yayılacağı mesafe yaklaşık 3 bin 300 kilometrelik bir alanı kapsayacak.
Rus ordusunun Dinyeper Nehri’ne dayanması ya da Ukrayna cephesinin çökme tehlikesinin artması halinde, bu mayın duvarının inşasına kaçınılmaz şekilde Macaristan, Slovakya, Romanya ve Moldova da dahil olmak zorunda kalacaktır.
Yeni duvarın en zorlu kısmını şu anda Polonya inşa ediyor. Rusya’nın füze deposu haline getirdiği Avrupa’daki toprak parçası Kaliningrad ile 210 kilometre, Belarus ile ise 418 kilometre sınırı olan Polonya, yeni sınır önlemlerini hayata geçirmeye 2024 yılının Kasım ayında başladı.
Polonya, aynı zamanda Belarus’un, dünyanın çeşitli yerlerinden getirttiği düzensiz göçmenleri sınıra yönlendirmesi nedeniyle de “Doğu Kalkanı” projesini hayata geçirme konusunda acele ediyor. Ottawa Konvansiyonu’ndan çekilme kararını 19 Haziran’da alan Finlandiya 2012 yılından bu yana 1 milyondan fazla mayını imha etmişti.
MAYIN DUVARLARINDAN SONRA SERBEST DOLAŞIM DA ÇÖKEBİLİR
Mayınların sınırlara geri dönüşü, dahası Avrupa’da mayın duvarlarının yükselmeye başlaması, Schengen serbest dolaşım anlaşmasının da iflasa bir adım daha yaklaştığına işaret ediyor olabilir. Düzensiz göçe karşı birbirlerini yeterli önlemleri almamakla itham eden Avrupa Birliği ülkeleri hali hazırda karayolu geçişlerinde kimlik kontrollerini yeniden başlatmış durumda.
ABD-İsrail ikilisinin Ortadoğu ya da Kuzey Afrika’da tetikleyeceği yeni çatışmaların yaratabileceği göç dalgaları, AB üyesi ülkeleri dahi birbirlerinin sınırlarını mayınlamaya teşvik ederse artık bu şaşırtıcı olmayacaktır.
Mayın duvarları ve tank engellerinden müteşekkil duvarların yükselişi, hala kabullenemeyenler için küreselleşmenin bir başka ölüm ilanıdır. Dünya istesek de istemesek de Birinci ve İkinci Dünya Savaşları öncesinde yaşanana benzer silahlanma yarışları ve izolasyon süreçlerine itiliyor.
Demokrasi havarisi G-7 ülkeleri, İsrail’in Gazze katliamına yeşil ışık yaktıktan sonra, “İsrail’in kendisini savunma hakkı” etiketli dolandırıcılık kumpanyası ile İran’ın vurulmasını, dahası rejim değişikliğini hatta bu ülkenin parçalanmasını teşvik ediyorlar.
AVRUPALININ BAHÇESİ VE “BİZİM ORMANLAR”
Bu gelişmelere bakınca ister istemez insanın aklına 2022 yılının 13 Ekim günü Avrupa Birliği Diplomasi Akademisi’nin açılışındaki konuşmasında eski Avrupa Birliği Dış Politika Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in yaptığı benzetme geliyor.
Borrell buram buram ırkçılık kokan konuşmasında, Avrupa Birliği’ni bir bahçeye, Avrupalıları “medeni bahçıvanlara”, dünyanın geri kalanını ise “ormana” benzetmişti. Dahası, “ormanın bahçeyi istila etme” tehlikesinden dem vurarak yalnızca duvarların inşa edilmesinin yeterli olmayacağını, “bahçıvanların istila tehdidine karşı ormana gitmeleri gerektiğini” vurgulamıştı.
Orman benzetmesinin yapıldığı yerde, Avrupa dışındaki toplumların ne olarak görüldüğüne dair burada fazladan bir benzetme yapmaya herhalde gerek yoktur. Ancak aradan geçen 3 yılda ortaya çıkan manzara şudur: Avrupa Birliği, Trump’ın da Beyaz Saray’a dönüşü ile, “ormana gidecek kapasitesinin olmadığı” gerçeğiyle yüzleşmiştir.
Ne yeterli bahçıvanı, ne vahşi ormanı budayacak alet edevatı olmadığını anlayan Avrupa Birliği, Borrell’in tavsiyesinin aksine çareyi mayından duvarlar yükseltmekte bulmuştur.
Avrupa’nın kendisini bizlerden yani “ormandan” soyutlama gayretinin ne sonuç vereceğini çok uzak olmayan bir gelecekte göreceğiz. Ama Borrell ve onun zihniyeti paylaşan Avrupalılar için, sokak edebiyatımızda karşılığını bulan söylenecek son bir söz var. Biraz yumuşatarak ifade etmek gerekirse: “Bahçıvansın biberin yok, Avrupalısın haberin yok”.
Devamını Oku
10 Aralık 2025 Çarşamba - 15:58
Devamını Oku
03 Aralık 2025 Çarşamba - 16:26
Devamını Oku
27 Kasım 2025 Perşembe - 17:45