
Trump henüz göreve gelmeden savurduğu tehditlerle tüm dünya hop oturup hop kalkıyordu. Fentanil uyuşturucu maddesinin dağıtımında Çin’e destek verdikleri iddiasıyla Kanada ya da Meksika mı ilhak edilecek?
Son Güncelleme: 11 Haziran 2025 Çarşamba - 07:00 | GDH Haber
Amerika Birleşik Devletleri gibi görece genç bir devletin kısa sürede sağladığı dünya hakimiyeti, kafalarda hep soru işareti yaratmıştır. Haziran ayının geride bıraktığımız ilk günleri, ABD’nin dünyaya hakim olurken topraklarında bir ulus yaratma konusunda hala handikaplarının bulunduğunu gözler önüne serdi.
11 Eylül 2001 gününden bu yana “ABD topraklarında bu da olmaz” dediğimiz pek çok şey, üstüne üstlük çıtanın da yükseltildiği bir şekilde mümkün oluyor. Los Angeles’ta ICE olarak tanımlanan göçmenlik ve gümrük muhafaza birimlerinin düzenlediği operasyonların ardından televizyon ekranlarında ve sosyal medyaya yansıyan görüntüler, “bu kadarı da ABD’de olmaz” dediğimiz vakaların uç örnekleriyle bezenmiş durumda.
Trump’ın yasa dışı göçmen olduğunu iddia ettiği topluluklara karşı başlattığı “saldırı” yeni bir boyutuyla ayağına dolanmakta. Kentte, göçmenlere karşı düzenlenen operasyonlar bir ayaklanma ortamı yaratırken, 10 Haziran itibarıyla 4 bin Ulusal Muhafız ile 700 deniz piyadesi kente sevk edildi.
19’UNCU YÜZYIL ABD’SİNİN PROBLEMLERİ HALA GÜNDEMDE
Ortaya çıkan durum ABD’nin 19’uncu yüzyılda yaşadığı problemlerin hala gündemde olduğu izlenimini yaratıyor. Bu problemleri iki başlık altında değerlendirmek mümkün.
1- Los Angeles’ta kamu düzenine karşı başlayan ayaklanma esnasında sallanan Meksika bayraklarının anlamı
2- ICE’ın operasyonlarının Los Angeles’taki tekstil sektöründe çalışan göçmenleri hedef alması.
Trump henüz göreve gelmeden savurduğu tehditlerle tüm dünya hop oturup hop kalkıyordu. Fentanil uyuşturucu maddesinin dağıtımında Çin’e destek verdikleri iddiasıyla Kanada ya da Meksika mı ilhak edilecek, yoksa yine Çin ile liman ve deniz kanalı bağlamında yaptıkları işbirliği nedeniyle ilhakın ilk hedefleri Panama ya da Grönland mı olacak?
Trump’ın ABD topraklarını genişletmesini beklerken bulduğumuz şey, Kaliforniya’nın geri alınması için 2004 yılında Irak’ın Felluce kentinde yaşanana benzer bir operasyonun başlatılması oldu. Trump’ın Meksika’yı bir yandan tehdit ederken bu ülkeye yaptığı en büyük iyilik Meksika milliyetçiliğinin canlanması oldu.
Emiliano Zapata’nın torunları bugün Los Angeles’ta her köşe başında ve ateşe verdikleri sürücüsüz süper teknolojik araçların enkazları üzerinde Meksika bayraklarını dalgalandırıyor. Bugünkü Meksika topraklarına 1821 yılına kadar İspanya hakimdi.
1821’de İspanya sömürge yönetimi sona erip Meksika’nın bağımsızlığı ilan edildikten sonra Kaliforniya ve Teksas 1850’li yıllara kadar bağımsız unsurlar olarak yaşadı. 1835-1850 yılları arasında ABD ile Meksika arasındaki savaşlar bölgenin kaderini belirlerken, David Crockett gibi figürler ve “Alamo Kalesi” efsanesi Hollywood’un da desteğiyle kısıtlı ABD ulusal kimliğinin şekillenmesinde önemli rol oynadı. Her iki eyalet ABD’ye katılsalar da Meksika ile geçişkenlik sona ermedi.
İki eyaletin tekstil, tarım, petrol endüstrileri başta olmak üzere ihtiyaç duyduğu ucuz iş gücü yaklaşık 2 asırdır Meksika ağırlıklı olarak Latin Amerika ülkelerinden karşılanmaya devam etti. “Hispanik” kültürünün ve İspanyolca konuşan kitlelerin iki eyaletteki varlığı eksilmek bir yana artarak sürdü. Trump, iki eyaletin sosyolojik ve demografik tabanına savaş açarak ne elde etmeyi umuyor olabilir?
Gelelim ikinci maddeye, yani Trump yönetiminin özellikle Kaliforniya tekstil sektöründe çalışan Latin Amerika kökenli ucuz iş gücünü hedef almasına. Kaliforniya, ABD’yi oluşturan 50 eyaletten herhangi biri değil.
40 milyon kişilik nüfusu ve ekonomisinin boyutuyla dünyanın beşinci ekonomisi. Yani Fransa, İngiltere ve Hindistan’ın üzerinde yer alıyor. Federal bir yapı içerisinde ekonomik güç ve ürettiği artı değer açısında dünyada Kaliforniya’nın bir benzeri yok. Bu eyaletin valisinin Demokrat Partili olması ve ürettiği zenginliğin kısıtlı da olsa Hispanik iş gücü tarafından bölüşülmesi Trump’ı iktidara taşıyan “ABD’yi yeniden büyük yapma” söylemiyle çelişiyor.
Benzer bir çelişki 1861 yılındaki Amerikan İç Savaşı sırasında da yaşanmıştı. New York’ta yerleşik “paradan para kazanan” sermaye çevreleri ile Washington DC’deki bürokratik oligarşi, pamuk üretiminden servet biriktiren güney eyaletleri ile rekabet halindeydi.
Güney eyaletleri köleciliğe dayanan çalışma sistemleri sayesinde giderek zenginleşirken, kısa süre önce boyunduruğundan kurtuldukları İngiliz sömürgeciliği ile ticareti de geliştirmekteydi. Şunu unutmamak gerekir ki, pamuk, henüz endüstri devriminin ilk yıllarını yaşayan o günün dünyasında kömür ile beraber en önemli emtia idi.
Kuzey eyaletlerinin ve federal yönetimin popüler kültürde pompalandığı üzere siyahları kölelikten kurtarmak için güney eyaletleri ile savaşa girdiği iddiası sadece bir vitrindi. Hedef, pamuk başta olmak üzere tarımsal üretimle giderek güçlenen güneyin mutlak şekilde kontrol altına alınarak, ürettikleri artı değerin New York borsasına aktarılmasının sağlanmasıydı.
Anlaşılan o ki ABD, ne Meksika ile savaşını ne de kendi iç savaşını bitirebilmiş değil. Yani henüz ülkenin kurulduğu ilk 70 yıldaki ergenlik sorunları hala gündemi meşgul ediyor.
Los Angeles’ta ortaya çıkan manzaraya bakan Putin’in Trump’ı ciddiye alması mümkün mü? Ya da Londra’da başlayan müzakerelerde Çin Halk Cumhuriyeti bu gelişmeleri de değerlendirmek suretiyle Trump yönetimine ne kadar taviz verir?
İçerideki birliği konusunda soru işaretleri yaratan bir ABD’nin tek kutuplu dünya iddiasını sürdürmesi, Washington için ek maliyetleri de kaçınılmaz olarak beraberinde getirecek.
Devamını Oku
17 Aralık 2025 Çarşamba - 10:10
Devamını Oku
10 Aralık 2025 Çarşamba - 15:58
Devamını Oku
03 Aralık 2025 Çarşamba - 16:26