
1916 yılında Birleşik Krallık-İngiltere ikilisi tarafından hazırlanıp Rus Çarlığı’nın desteğini almış olan Sykes-Picot Haritası’nın ömrü doldu.
Son Güncelleme: 18 Mart 2025 Salı - 13:20 | GDH Haber
Rehavam Ze’evi. Fotoğraf: The Jerusalem Post
Bazı makalelerde en sonda varılacak noktayı en başta ifade etmek gerekiyor. Bu yazıya da o şekilde başlamak icap etti.
İran’da Ayetullah Humeyni’nin 1979 yılında kurduğu rejim ile Siyonist İsrail’in çıkarları yakın zamana kadar belki örtüşüyordu ve inşa ettikleri şiddet döngüsü, çevrelerindeki ülkeler üzerinde baskı yaratmaları için uygun iklimi oluşturuyordu. Ancak görünen o ki İran bugünkü haliyle artık İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri için kullanışlı bir enstrüman olmaktan çıkmış vaziyette.
“Örtülü 3. Dünya Savaşı”nın şartlarının gereği olarak İran’ın da artık Irak, Libya, Suriye, Sudan örneklerinde olduğu gibi istikrarsızlaştırılarak küçük parçalara ayrılmasının, akabinde Ukrayna örneğinde olduğu gibi görünen, görünmeyen, yer üstü ve yer altındaki kaynaklarına çökülmesinin zamanı gelmiş.
İran, bu gidişatın önüne geçebilmek için kendisinin gerçek bir tehdit olduğunu ispatlamanın gayreti içerisinde. Özellikle Suriye’yi kaybetmesi, İsrail-ABD ikilisi açısından İran’ın artık ciddiye alınmasını da mümkün kılmıyor.
Hizbullah’ın geride bıraktığımız haftasonunda Suriye topraklarına girip kaçırdığı 3 askeri Lübnan topraklarında katletmesi, 6 Mart’ta Lazkiye, Tartus ve Humus’ta mezhep savaşı çıkarmak için giriştikleri kışkırtmalar bu muhattap alınma çabalarının son kırıntıları. Ancak Ortadoğu’da artık bambaşka bir saat işlemekte.
1916 yılında Birleşik Krallık-İngiltere ikilisi tarafından hazırlanıp Rus Çarlığı’nın desteğini almış olan Sykes-Picot Haritası’nın ömrü doldu. Artık bir tarafta, Ortadoğu’da Siyonist Garnizon Devlet Projesi’ni 1942’de New York’ta toplanan Biltmore Konferansı ile Büyük Britanya’dan devralan ABD’nin çizmek istediği harita var, diğer tarafta ise Türkiye’nin “İkinci Sykes-Picot” girişimine karşı bölge ülkelerinden kurmaya çalıştığı ittifak yer alıyor.
Bu mücadelede, şu anda Gazze’de tutulan İsrailli esirlerin, esirlerin naaşlarının, Kızıldeniz’in gemi trafiğine kapalı olmasının ya da İran’ın nükleer programı ile silah elde edeceği iddialarının ABD-İsrail ikilisinin nezdinde hiçbir değeri yok. Tüm bu unsurlar, bölgeye kapsamlı bir askeri varlık yığmak ve tarihte benzeri görülmemiş bir mühimmat sevkiyatı yapmak için kullanılan bahaneler.
Unutmamak gerekir ki ABD’nin Biden’ın başkanlığı sırasında 2023 yılının Ekim ayı ile 2024 yılı arasında İsrail’e sevk ettiği mühimmat, araç-gereç ve silahın tutarı 19 milyar dolar civarındaydı. Donald Trump, göreve geldiği 20 Ocak 2025’i takip eden yaklaşık bir buçuk ay gibi kısa sürede neredeyse bunun yarısına ulaştı. 13 milyar dolarlık silah ve mühimmatı İsrail’e teslim etti.
Trump ile Netanyahu’nun önünde artık iki net hedef var. Birincisi İran’daki rejimi ne pahasına olursa olsun devirmek. İkincisi Gazze Şeridi ve Batı Şeria’daki Filistinlileri evlerinden çıkararak komşu Arap ülkelerine göndermek.
Gazze’de 19 Ocak 2025 günü başlayan ateşkesin esirlerin değişimini kapsayan ilk bölümünün tamamlanmasının ardından, kalıcı barış görüşmelerinin başlayacağına dair İsrail’in verdiği söze inanmak için günümüz dünyasının kabul etmeyeceği düzeyde saf olmak gerekiyordu.
ABD Başkanı Trump’ın haftadan haftaya değişen “Gazzelileri bölge ülkeleri almalı, yok biz Gazzelileri göndermek gibi bir niyet içerisinde değiliz” şeklindeki zikzaklı açıklamaları da ciddiye alınır gibi değildi.
Nitekim 9 Mart günü pek çok kişinin gözünden kaçsa da İsrail hükümetinin meczuplukta önde giden üyelerinden Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, ağızdaki baklayı çıkardı.
Filistinlilerin zorla yerlerinden edilmelerinden sorumlu bir departman kurmak için Başbakan Netanyahu ve Savunma Bakanı Katz ile hazırlık yaptıklarını söyleyen Smotrich, İsrail’in içerisinde bulunduğu ekonomik krizin bu operasyona engel olmayacağını da vurguladı.
Projenin ABD tarafından da desteklendiğinin altını çizen Smotrich günde 5 bin kişinin gönderilmesi halinde operasyonun 1 yıl süreceğini söyledi. İsrailli meczup bakana göre buradaki tek sorun Filistinlilerin gidecekleri ülkeler belirlenmediği için “henüz” lojistik planlama yapamıyor olmaları.
ABD eğer önümüzdeki aylarda yeterli baskıyı oluşturur, Trump Beyaz Saray’a davet edeceği Arap liderlere, Zelensky’e uyguladığı yöntemi uygularsa bu sorun da çözülecektir.
Stormich’in bu açıklamalarının uygulanabilir olmadığını hatta deli saçması olduğunu düşünüyorsanız size muhtemelen hiç duymadığınız bir isimden bahsedeyim: İsrail ordusundan General Rehavam Ze’evi.
Ze’evi 2001 yılında bu dünyayı terk ettiği için bugünkü gelişmelere dair yorumlarını almamız mümkün değil ama fikirleri şu anda bütün canlılığı ile İsrail kabinesindeki yarı delilerden oluşan kadro tarafından yaşatılıyor.
General Ze’evi İsrail’in kuruluşundaki tüm çatışmalarda yer aldığı gibi 1960’ların sonundan itibaren İsrail ordusunda günümüzde de varlıklarını sürdüren pek çok özel birimin kurucusu oldu. Hızını alamayan Ze’evi İsrail ordusu için bir ihraç ürünü haline bile geldi.
Açık kaynaklardan edinilen bilgiler, Ze’evi’nin 1965 yılında Singapur ordusunun kuruluşunda da rol oynadığını gösteriyor. Gelelim bizi ilgilendiren kısmına. 1974’te Başbakan İzak Rabin’in danışmanlığı görevini üstlenen Ze’evi bu tarihten itibaren siyasete ısınmaya başladı.
1988 yılında Moledet (Anavatan) Partisi’ni kurdu. Bilin bakalım bu partinin ve Ze’evi’nin İsrail siyasi hayatına en büyük katkısı ne oldu? Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilerin komşu Arap ülkelerine gönderilmesine yönelik plan hazırlamak.
Ze’evi parlamentoya girdiği 1988 yılından itibaren Oslo görüşmelerine ve Oslo Barış Anlaşmasına karşı çıktı. Oslo Anlaşmasını sahiplenen İzak Rabin, Şimon Peres ve Ehud Barak liderliğindeki hükümetlere karşı sert bir mücadele verirken, 1996-1999 yılları arasındaki Netanyahu hükümetini destekledi.
2001 yılında, ölümünden kısa süre önce kurulan Ariel Şaron hükümetine katıldı. Uzun lafın kısası 1994 yılında uluslararası toplum saf saf Yaser Arafat, Şimon Peres ve İzak Rabin’in Nobel Barış Ödülü’nü almalarını izlerken, arka planda, İsrail siyasetinin bambaşka bir ayağı bugün izlediğimiz katliam ve zorla göç ettirme planının lojistik planlamasına çoktan başlamıştı.
Devamını Oku
10 Aralık 2025 Çarşamba - 15:58
Devamını Oku
03 Aralık 2025 Çarşamba - 16:26
Devamını Oku
27 Kasım 2025 Perşembe - 17:45