
ABD’nin Doğu Akdeniz’den, Hazar geçişli Kazakistan’a ulaşacak bir tedarik, enerji ve nadir toprak elementi zinciri peşinde olduğuna işaret ediyor
Son Güncelleme: 11 Kasım 2025 Salı - 12:08 | GDH Haber
Çağımızın normali haline gelen yoğun olduğu kadar olağanüstü hızlı bilgi ve haber akışı, henüz geride bıraktığımız kimi olayların üzerinden yıllar geçmiş hissi yaratıyor. Suriye’de Esad rejiminin yıkılışı ve ardından yaşananlar, zamanın hem hızlı hem de olaylarla dolu akışı karşısında hafızamızı yetersiz bırakan çarpıcı örneklerinden biri.
10 Kasım 2024 tarihine dönecek olursak, henüz ortada Esad rejimini yıkması muhtemel bir saldırının en ufak belirtisi dahi yoktu. Bölgeyi yakından takip edenler 2023 yılından itibaren Halep’in kırsal kesimlerini kontrol altına almaya yönelik muhalefetin bir hazırlığı olduğunun farkındaydı ancak bu saldırının Şam’ın yolunu açabileceğine dair beklenti dahi ufukta görünmemekteydi.
Muhalefetin 27 Kasım’da başlattığı saldırının umulmadık sonuçları bugün küresel jeopolitik mücadelede bir manivela haline gelmiş durumda. Bir yıldan kısa bir sürede, Halep’in batısında başlayan yolculuğunda Suriye muhalefetinin lideri Ahmed Şara önce geçiş dönemi Cumhurbaşkanı oldu, ardından New York’ta Birleşmiş Milletler kürsüsünden dünyaya hitap etti ve takvimler 10 Kasım 2025’i gösterirken Washington DC’de Beyaz Saray’da ABD Başkanı Donald Trump tarafından kabul edildi.
Şara ile Trump arasında 1 saatten uzun süren görüşme, yalnızca Suriye Cumhurbaşkanı’nın kişisel meşruiyetini ispatlamasının ötesinde, yaklaşık 60 yıldır uluslararası toplumdan kendi liderleri tarafından koparılmış, soyutlanmış bir toplumun geri dönüşünü temsil ediyordu.
WASHINGTON’daki görüşmeler Suriye’nin jeopolitik haritadaki konumunu değiştirdi
Dahası Beyaz Saray’daki bu ziyaret kapsamında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, ABD’li mevkidaşı Rubio ve Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani’nin katılımıyla üçlü toplantıda biraraya geldi.
13 yıl boyunca Türkiye’nin tüm uzlaştırma çabalarını elinin tersiyle iten ve bugün Moskova’da sığıntı olarak yaşamak durumunda kalan Beşar Esad’ın bu gelişmeleri televizyon başında nasıl izlediğini merak etmekten kendimi alamıyorum.
Sadece Beşar Esad’ın değil, Netanyahu ve hükümetinin Beyaz Saray’daki gelişmeleri nasıl izledikleri de önümüzdeki günlerde en çok konuştuğumuz konular arasında olacak.
Şara-Trump görüşmesinde varılan mutabakatın, güneyde Süveyda ve Fırat Nehri’nin doğusunda, Suriye’nin toprak bütünlüğüne yönelik tehdit yaratan oluşumların son bulması yönünde olduğu aşikar.
Bu tehdit kaynaklarının bugüne kadar hamiliğini üstlenmiş olan İsrail’in sınırlanmasına yönelik bir adım olarak algılanabilecek görüşme, İsrail’in 1950’li yıllardan bu yana bölgede inşa ettiği paradigmayı kökünden sarsacaktır.
Arap milliyetçisi rejimleri, hem Körfez monarşileri ile çarpıştırıp bir yandan da Sovyetler Birliği’nin kucağına itilmelerini sağlayan İsrail, yıllarca ABD’nin sınırsız ekonomik ve askeri desteğine mahzar oldu. Ancak artık eski camlar bardak olmakta. Suriye’nin yeni yönetiminin Washington ziyaretinin ardından DEAŞ terör örgütü mücadele koalisyonuna katılacak olması, bölgede “terör örgütlerine karşı terör örgütlerini partner edinerek mücadele etme” stratejisinin de son bulmak üzere olduğuna işaret ediyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nin bu rota değişikliği şüphesiz PYD-YPG-SDG terör örgütünün de kaçınılmaz olarak “10 Mart Mutabakatı” çerçevesinde Şam yönetimine entegrasyonunu kaçınılmaz hale getirecek. “Terörsüz Türkiye Projesi”nin, “Terörsüz Bölge” boyutuna ulaşmasına fazla bir mesafe kalmadığını söylemek de şu aşamada yanlış olmayacaktır.
HİNDİSTAN-İSRAİL-YUNANİSTAN ticaret yolu haritası buharlaştı
Şara’nın ziyaretinin bir başka boyutu ise 2023 yılının Eylül ayında çizilen bir haritanın da etkisini yitirdiği gerçeğini ortaya koyuyor.
O tarihte Hindistan’da düzenlenen G20 toplantısında Hindistan-Suudi Arabistan-İsrail-GKRY-Yunanistan üzerinden Avrupa’ya ulaşan bir ticaret yolu haritası gündeme gelmiş ve dönemin ABD Başkanı Biden da bu rotaya desteğini açıklamıştı. Ancak 2 yılda akan sular, Türkiye’nin dile getirdiği şekilde rasyonel olmayan bu rotanın hayata geçmesinin mümkün olmadığını ispatladı.
ABD’nin yeni bakış açısına ise temkinli yaklaşmakta fayda var. Bu bakış açısının ipuçlarını Amerika Birleşik Devletleri’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın Bahreyn’in başkenti Manama’da katıldığı Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Forumu’nda ve ABD Enerji Bakanı Chris Wright’ın geçen hafta sonu Yunanistan’ın başkenti Atina’da düzenlenen Atlantik Konseyi Konferansı’ndaki mesajlarında bulmak mümkün.
Büyükelçi Barrack’ın, 1 Kasım’daki konuşmasında “Hazar Denizi’nden Akdeniz’e kadar bir hizalanma göreceksiniz” ifadesini kullanarak Türkiye ile İsrail’in diyalog kuracağını dair iddiasına Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 4 Kasım’da partisinin grup toplantısında yanıt verdi. “Türkiye ile İsrail arasında Hazar Denizi'nden Akdeniz'e kadar iş birliği göreceksiniz… beyanatı görev yaptığı ülkeye politik rota çizme densizliğine heves eden bir sefirin ileri düzeyli akıl tutulmasıdır”diyen Bahçeli, Gazze’deki mevcut şartların bu beklentiyi karşılamayacağını net şekilde ifade etti.
ABD Enerji Bakanı Wright’ın, Yunanistan’a son derece gereksiz boyutta paye veren konuşmasına ise bir başka yazıda ayrıntılı olarak değinmekte fayda var. Ancak gerek Barrack’ın gerek Wright’ın konuşmalarından çıkan sonuç, ABD’nin Doğu Akdeniz’den, Hazar geçişli Kazakistan’a ulaşacak bir tedarik, enerji ve nadir toprak elementi zinciri peşinde olduğuna işaret ediyor.
Şara’nın Washington’daki temaslarını tüm bu ilişkiler silsilesi içerisinde ele almak gerçekçi olacaktır.
Devamını Oku
03 Aralık 2025 Çarşamba - 16:26
Devamını Oku
27 Kasım 2025 Perşembe - 17:45
Devamını Oku
26 Kasım 2025 Çarşamba - 10:37